1. toplamada çıkarmada 0, çarpmada bölmede 1 gibi hissediyorum.
  2. facebook'ta gördüğüm bazı kişilere "beni şöyle iki üç gün hayatınızda tutup kişiliğinize tanık eder misiniz" diye sormak istiyorum ama deli, daha fenası sapık damgası yemekten korkuyorum. gerçi deli damgasından korkuyor değilim, sapık kötü ama. linç ederler adamı.

    bunu neden söylemek istiyorum dersek, profillerinde yaptıkları paylaşımlara bakıyorum, çok sıradışı zevkleri varmış gibi duruyor. o hayatı öyle yansıtırken gerçekte neyi yaşıyorlar görmek istiyorum.
  3. kendimi ve hayatımı daha iyi bir görünüme sokma konusunda bir şeylerin değişeceğine dair ne bir istek ne de inanç taşımaktayım. aslında bu hep böyleydi, yıllardır yapabilecek çok şey vardı hala da var, hala köprüden önceki son çıkışa gelmedik. ancak gelin görün ki, çağımızın olumsuz psikolojik etmenlerini tüm benliğimde hissediyorum. bir insan için en acınası şey, doğrusunu bilmene rağmen ısrarla aynı yanlışları neredeyse aynı açılarda tekrarlamak olsa gerek. bir de tabii bu hataların çözümü olarak daha fazla susmak, içimdeki kör kuyulara gömülüp bırak gülümsemeyi, içine dolu dolu temiz havayı çekememek var ki, o başka bir dışavurumun konusu. herkes bir şekilde hayatına devam ediyor iken ben fazlasıyla benimsediğim izleyici pozisyonunda başkalarının hayatına seyirci kalmaya devam ediyorum. bu hayat filminin adı da no country for old men değil tabii ki, no surprises olacak.
  4. kafamda kurbağa var. kafamda binbir türlü yanılgılar. kafamda yaşamı kazanamayışın endişesi ve nahoş sersemliği var, umutsuzluğun otoportresi var. kafamda bini bin para rüyalar. kafamda bir ağrı, ürkek bir sıkıntı var...

    ağrıyan eklemlerim, sigaramın külü, başımda dönen ateş böceklerinin sesi, havanın solukluğu, içimin titreyişi, sessizliğimin karartısı, açtığım şarkının kısıkça tınısı geceme eşlik ederken, gözümden dökülen her yaştan öpüyorum. küçükken gözyaşımın tadını merak edip her ağlayışımda parmağıma dolayıp tadına bakardım. hiç büyümemek için çabalasam da zamanın akışı çok hızlı. çok agresif.

    bu akışta yaşam, attığın üç adımın hesabını beş kez ödeyeceksin der gibi üzerime çöküyor. fakat, hep umduğum gibi, cesaretlendiğim gibi yine dördüncü adımı atıyorum. kadın uyuyor. sigaramın külü kayboluyor. ateş böcekleri ölüyor. şarkı sona eriyor. gözümden dökülen yaşlar tabakalaşıyor. gün doğuyor. ben uyuyorum.
  5. teşekkürler her şey için. sadece monoton bir şekilde hayatımı yaşıyorum yine niye ben hayal kırıklığı yaşamak zorunda kalıyorum?
  6. artik kendini dogru yanlis gibi kisitlamalara sokmasan daha mutlu olacaksin demisti bir profesyonel. sonra fark ettim ki, ben zaten hep istedigimi yapiyordum da mutlu olmak icin; bu toplum normlarina uymayinca neden yaptim diye kendime iskence ediyordum. sonra soyle bir cozum buldum kendimce, istedigim seyleri nadasa birakiyorum, ne kadar istedigimi olcmek icin. en azindan degmeyecek seylere atlamiyorum, degecegini dusunduklerim icin ise kendime iskence etmiyorum.

    ben sadece kendi hayatimdan sorumluyum.
  7. insanlara hiçbir zaman sempatik gelmedim. saygı duyuldu, "büyümüş de küçülmüş" dendi, akıllı dendi, sesin güzel dendi, o dendi bu dendi ama kimse sempatiklikten söz etmedi.

    ben de hiç öyle biri olmadım. kimseyi sempatik de bulmam aslında, düşününce.

    insanı kendime bağlayan bir muhabbetim yok. ağzım laf yapmaz, dilim sivri değildir, hazırcevaplığım yoktur. böyle birinin muhabbeti de beni "ya bu insanla ikinci kez konuşmalıyım" diye etkilemez.

    bir konu üstüne sohbet edelim, konu ilgimi çekiyorsa dağlar kadar konuşur, anlatırım...
    ...eğer keyfim yerindeyse ve karşımdakinin dinleyeceğine inanıyorsam.

    bu bana ne kazandırdı, ne kaybettirdi bir bakalım senle birlikte okuyucu.

    kendim gibi insanlar buldum, sevdiğimiz konular üstüne saatlerce hiç sıkılmadan sohbet ettik, tartıştık. yakın dostlar edindim. güvenilir insanlar buldum. bildiğimi öğrettim, bilmediğimi dinledim.

    kendim gibi insanlar buluşum bir noktada monotonluğa sürükledi, yeni insanlar tanımak pek çekici değildi. insanlarla sohbetim pek uyuşmadı, genelde asosyaldim. insanlardan etkilenmedim, insanları etkileyemedim.

    hayatımda başkasının varlığını da taşımayı hiç bilmem. yapamam, beceremem. biraz benden önceki girdiyle bağlantılı gibi oldu ama, gerçekten orada bahsi geçen "evlenmemesi ve evlenilmemesi gereken insan"lardan biri benim sanırım.

    sevgi gördüm, saygı gördüm, fakat her nasıl olduysa hayatımda başka birini istemiyorum. yani, istemeyi çok istiyorum, ama öyle bir insanı hayal edemiyorum. iki kişilik yaşayamayacak kadar bencilim ben. bunu kırmayı deneyen bir kişi oldu, o da başaramadı zaten. kırmasını daha çok dilediğim insanlarsa hep uzak durdular.

    hep.

    uzak durmaya devam edin, edin, edin ki sorunu hep kendimde aramaya devam edeyim ben de.

    hep.
  8. boğazlı kazaklı bir adam resmi. arkasında kütüphane. resim altında "sanctum" yazıyor. inziva yeri. arkasında ufak ama havalı bir kütüphane, camın önünde kitap okuyor.

    bir kafedeyiz. duvardaki resimleri satın alabiliyorsun, resimlerden birini masamızdaki abi yapmış. entel bir muhabbet dönüyor.

    manzararlı ama ufak bir evdeyim. alt katında bilardo masası ve şömine var. üst katı komple kütüphane. ağaçların ortasında. evin sahibi tezi için buraya kapanmış geçen sene. iki ay çıkmamış tezi bitirmiş. bana iki kitap veriyor hayatım değişiyor. cidden.

    o zamanlar bu üçünü kafamda birleştirip bir hayat hayal ediyorum. orman, inziva evleri, bir sürü kitap, okuma.

    üniversiteden mezun olduğum yıl "zönk" diye anlıyorum ki yok öyle bir dünya! bunlar babadan gelmiş insanlar. öyle orman sevdin, okudun diye sana para verecek allahın kulu yok, varsa da bol bol el öptürüyor. eşek gibi çalışmadan huzur yalan. çalışınca da huzur zor. bir şekilde dengeyi buluyorum.
  9. depresyonla yaşarken normal bir hayat yürütmeyi öğrenince vücut kendini bırakıp, serotonin salınımını iyice terk ediyor herhalde. son 1 aydır kontrolsüz şekilde daha da içi boş bir varlığa dönüştüm ve bunu durduramıyorum.
  10. birkaç hafta hiçbir şey değişmiyormuş gibi geliyor. ardından bir günde, bir gecede her şey bir anda değişiyor. hiçbir şeyin değişmediği birkaç haftanın değişimi içimde birikip durduk yerde bilincime sıçrayarak değiştiriyor içimi.