1. kafam da kalbim de çok karışık bi şeyleri düzeltemiyorum halı altına süpürüyorum geçti sanıyorum temizlik günü gelince de hepsinin altında kalıp ağlıyorum, hani kendi düşen ağlamazdı
  2. küçük,sade, kendi çapında özenli bi hayatım olsun istiyorum. sevdiklerimi güldürmek, sevmek, sevilmek istiyorum. artık bi şeyler uğruna endişe etmek değil de bi şeyler için umut beslemek istiyorum. konuştuğumda gerçekten dinlenmek, sustuğumda da kabullenilmek istiyorum. içi boş vaatlerle kandırılmak değil iliklerime kadar sevildiğimi hissetmek istiyorum. sevdiğime koşmak ağladığında o ihtiyaç duyduğu kucak olmak istiyorum. çok şey istemiyorum yemin ederim istemiyorum. anlaşılmak, kırılmamak istiyorum. öldüğümde arkamdan şöyle başarılıydı böyle zengindi denmesi yerine ne kadar insan sevindirdi ne hayatlara dokundu da yardım etti densin istiyorum. gülücük saçmak, dert tasaya sebep olmamak istiyorum artık. hayat toz pembe değil ama ben kendi çevremi pembeye boyamak bu baloncuğu günden güne genişletmek, harika tatlılar yapan şirin komşu olmak istiyorum. işe yaramak, yarar sağlamak hayatımı dolu dolu olmasa da mutlu yaşamak ve çocuklarıma güzel bi gelecek sunduktan sonra da bu defteri sakince masaya koymak istiyorum.
  3. saat 03.33 ben herkes uyurken yurdun yangın merdiveninle öylece bir başıma oturuyorum. hiçbir yere sığamıyormuş gibi hissediyorum bu koca yerde. her şey üstüme geliyormuş ama aslında her şey de beni ıskalıyormuş gibi. annemi çok özlüyorum, anneannemin sıcaklığını, babaannemin neşesini hepsini çok özlüyorum. çok önemsiz, öylesine hissediyorum. hani öylesine yapılan işler olur ya aynı öyle. olsa da olur olmasa da gibisinden. biraz ağladım, neye ağladığımı bilmeden. ağlamaya başlayınca ilk diz yarama kadar ağlıyorum, ilk anne diye anneme koşuşuma kadar ağlıyorum. hani bi şarkı var ya “ben yoruldum beklemekten, yoruldum affetmekten, yoruldum içimdeki kör düğümden.” gerçekten böyle işte, çok yoruldum.
  4. içimi dökmek için artık bilen birinden yardım alayım diye cuma günü psikologdan randevu aldım ama geriliyorum bilmiyorum genelde ilaç yazıp geçiştiriyor olmaları da beni tedirgin ediyor biraz
  5. annemi, anneannemi, babaannemi, babamdan çok babalık yapan dayımı, çocukluğumu; okuldan kaçıp annemin yanına gitmeyi, ona doya doya sarılmayı, geceleri huysuzluk yapıp yanına yatmayı; anneannemin kuzum diyişini, annemden gizli bana patates kızartışını, onunla sohbet ettiğimdeki sevincini; babaannemin ben salatalık seviyorum diye yanında hep çakı taşıyıp bana sürekli sokaktan kilolarca salatalık alışını, birlikte ceviz altındaki ettiğimiz sohbetleri; dayımın ben rahatsız uyumayayım diye beni kendi yatağına yatırıp kendisinin koltuklarda uyuyuşunu, en çok babama ihtiyaç duyarken onun bana bilmeden babalık yağışını; hepsinin bir arada yanımda oluşunu çok özledim. hepsinin sesini, kokusunu unuttum, annemin numarasını hala ezbere biliyorum, bazen hala annem varmış gibi davranıyorum, bilmeyen insanların sorularına evet kızıyor et yemememe diyorum, sürekli üstümde ondan bi parça taşımaya çalışıyorum, bazen dayanabiliyorum sanıyorum ama hep eksik çok eksik hissediyorum. her yılbaşında nolur durdurun zamanı günler daha fazla geçmesin onların üstüne yıllar binmesin diye çığlık atmak istiyorum, üstünden seneler geçmesin yalvarırım onlarsız geçecek yıllarımla onlardan uzaklaşmak istemiyorum her geçen sene üstüme, kalbime daha da yük oluyor, nereye kadar taşıyabilirim bilmiyorum.
  6. çok güzel günler, çok.
  7. hisleri kelimelere dökememe klişesini yaşıyorum. ne kadar güzel bir klişeymiş. içim dışıma taşıyor ama anlatamıyorum. çok seviyorum demenin hiçbir şeyi karşılamadığı kadar çok seviyorum. iyi ki bir sürü birrr sürü iyi ki.