1. boğazlı kazaklı bir adam resmi. arkasında kütüphane. resim altında "sanctum" yazıyor. inziva yeri. arkasında ufak ama havalı bir kütüphane, camın önünde kitap okuyor.

    bir kafedeyiz. duvardaki resimleri satın alabiliyorsun, resimlerden birini masamızdaki abi yapmış. entel bir muhabbet dönüyor.

    manzararlı ama ufak bir evdeyim. alt katında bilardo masası ve şömine var. üst katı komple kütüphane. ağaçların ortasında. evin sahibi tezi için buraya kapanmış geçen sene. iki ay çıkmamış tezi bitirmiş. bana iki kitap veriyor hayatım değişiyor. cidden.

    o zamanlar bu üçünü kafamda birleştirip bir hayat hayal ediyorum. orman, inziva evleri, bir sürü kitap, okuma.

    üniversiteden mezun olduğum yıl "zönk" diye anlıyorum ki yok öyle bir dünya! bunlar babadan gelmiş insanlar. öyle orman sevdin, okudun diye sana para verecek allahın kulu yok, varsa da bol bol el öptürüyor. eşek gibi çalışmadan huzur yalan. çalışınca da huzur zor. bir şekilde dengeyi buluyorum.
  2. sözlük meselesine doyduğumu düşünüyorum. ekşideki hesaplardan birine arada bakarım, o kadar.

    çok şey var abi yapılacak. hazırlıkçılık hedeflerim, spor, müzik, kitaplar, toplaşmalar... çalışmak zorunda olunca, bir de sözlük, oyun vs. olmuyor.

    buradan sonra iş hariç ekransız günlere daha da yaklaşmışımdır umarım.

    online oyunları da sallamıştım, bir aydır yeni frp tayfam var. haftada eş gün video oyunu tıklayacağıma her cuma kanlı canlı zar atıyorum yeniden. ayda bir olsa yine değişmem. öğlen işyerinde masaüstü oyun grubumuz var. yarım saat atıp kaldığımız yerden devam ediyoruz.

    youtube kanallarını da 4-5e indireceğim bu sene.

    sabah ekrana kitlenmek yerine spor yapıp güne başlamak, akşam telefona değil kitap sayfasına bakarak uyumak, belki bunu yapma lüksü olacak son nesil olmanın tadın çıkartııp 30 sene sonra torun tombalağın maskarası olmak istiyorum.

    ekran azalınca sakinleşiyor insan. deneyin görün.