1. "kitap okumayan insana saygı gösteririm ama saygı duymam."
  2. günümüzde inanca saygı mekanizması türkiye'de aynen şöyle çalışmaktadır:

    ateist: allah yok.
    müslüman: ????. inanmıyosan da saygı duyacaksın. dini duygularım incindi. mahkemede görüşürüz.
    -------------------------------------------------
    müslüman: allah var, merhametli ve müthiş. ama ben hurilerle tersten gangbang yaparken sen sonsuza kadar yanacaksın.
    ateist: (ignore etmekten başka çaresi yoktur, zira mahkemeye giderse o zararlı çıkacaktır.)

    şu yukarıda gördüğünüz tablonun ana teması türkiye cumhuriyeti sınırları dahilinde her yerde aynıdır. sokaklarından mahkeme salonlarına kadar. "allah yok", "islamiyet aptalca ve çağ dışı", "hayatımı 1500 yıllık dogmalar ile şekillendiremeyiz" gibi söylemler düşünce özgürlüğünün ürünü olmalıdır ve inanca saygısızlık olarak değerlendirilmemelidir. lakin ülkemizde bunlardan birini halka açık bir platformda beyan eden kişi "dine hakaret" suçuyla ilişkili bir mahkeme tebligatını kapısında bulmazsa kendisini son derece şanslı saymalıdır. onun haricinde, bir müslüman istediği kadar kendi dinini her ortamda yüceltip, dayatabilir. nedense toplumumuzun azınlığı bu adaletsizliği bir skandal gibi görüyorlar. bunun nedeni, geçici bir süre için dinin radikalleştiği bir avrupa ülkesinde yaşadıkları zannetmelerinden kaynaklanmaktadır. türkiye bir avrupa, hukuk ülkesi değildir arkadaşlar. bunların kılıfına sokulmuş 5 yıldızlı bir orta doğu ülkesidir. onun dışında, inançlı insanlara saygı duyulmalıdır. bakın dikkat çekiyorum, insanlara saygı duyulmalıdır. dinin kendisinin nesine saygı duyacaksınız? insanların dini inançlarına saygı; insanlara dini inançlarından ötürü hakaret edilmemesi, makam sahibi kimselerin inançlılara pozitif veya negatif ayrımcılık yapmaması, inançlı kimselerin hiç bir haklarının ellerinden alınmaması örneklerindeki gibi olmalıdır. kendisine dini inançlar ile baskı kurulan bir inançsızın susması, onun inanca saygı duyulan bir coğrafyada yaşadığı anlamına gelmez. ülkesinde ilkel bir diktatorlüğün hüküm sürdüğü anlamına gelir. dinin diktatörlüğü.
  3. burada inanmaktan kasıt eğer din ve tanrı gibi olgulara inanmaksa eğer saygı zaten duyamazsın. çünkü bir olguya, metaya saygı duyamazsın. sevebilirsin, inanabilirsin, inanmayabilirsin vesaire ama inananlara/sevenlere, inanmayanlara/sevmeyenlere saygı duyman gerekir. hatta ileri giderek saygı duymak zorundasın. teşbihte hata olmaz diyerek örneklendirmek gerekirse; buzdolabına saygı duyamazsın ama buzdolabının faydasına inanan bir insana saygı duyarsın.

    lakin burada inanmak bir insanın söylediği bir şeyin doğruluğu ise yalan söylerek bir şey dikte etmeye çalışıyorsa karşındaki insan. söylediklerinin yalan olduğu kanıtlanabilirse eğer saygı duymak zorunda değilsindir.

    ayrıca daha güzel bir dünyada yaşayabilmemiz için insanlara karşı saygılı olmamız gerekmektedir. karşımızdaki insana sevmediğimiz özelliklerini değiştirmesi için bir şeyler dikte etmek o insanın düşüncelerine, dünya görüşüne karşı saygısızlıktır. bir kadına/erkeğe bakışlarınla, sözlerinle veya fiziksel olarak yaptığın taciz o insanın kadın/erkek olma hakkına saygısızlıktır. doğayı katletmek doğada yaşayan canlıların yaşam hakkına saygısızlıktır veya bir insan tanrıtanımaz ise o insanı toplumdan dışlamak o insanın inanç özgürlüğüne saygısızlıktır vs. örneklerle çoğaltılabilir. bu tarz durumlarda 2 düşünüp 1 konuşmamız gerekmektedir.
  4. insanlar birbirlerine saygı duymadıktan sonra inansalar ne olur inanmasalar ne olur? benim için ikisi de aynı.
  5. din noktasından bakacak olursak özellikle islam kendisine hakaret edilmesini hoş görmez, eleştirebilirsin, inanmaya bilirsin fakat açık açık hakaret edemezsin. bu diğer dinler için de geçerlidir.

    bunun dışında insan istediği düşünceyi ve inancı tercih etmek ve savunmak konusunda özgürdür. eleştirebilirsin, kendine göre eksik yanlarını karşıya aktarabilirsin fakat saygı duyulmadığında karşıyı incitedebilirsin.

    bu nedenle kimseyi incitmeden, kimseyi hor görmeden, herkes neye inanıyorsa ona inansın. herkesin hayatı kendinden sorumludur. inansak da inanmasak da.
  6. çok uzun da yazardım bu konuyla alakalı ama çok daha kısa yazarak daha etkileyici olacağını düşünüyorum. bence bu sorunun şundan hiçbir manada farkı yok: "birine iyi davranmak zorunda mıyım?" kesinlikle iyi davranmak da, saygı duymak da zorunda değilsin. ama en azından bunları yapmıyorsan, hem ulu orta yapma, hem de karşındaki bari en azından biraz haketmiş olsun.
  7. benim inancıma saygı duyan kişi görüşlerini lafı dolaştırmadan net biçimde ifade etmelidir.
    bunun yerine aman başım belaya girmesin tarzı kafa sallıyor ise saygı değil korkudur onun adı.
    yok görüşünü düzgün ifade etmek yerine benimle yada aynı inançta olan biri ile dalga geçiliyorsa bu zaten ayıptır. kimseye yapılmaması gerekir.
    ben bir inançla olduğumu ateşli biçimde savunuyorsam ama kendim o inancın prensiplerine uymuyorsam benimle dalga da geçilir , yerden yere de vurulurum.
    başka türlü bir şey bekleyen kendine de inancına da güvenmiyordur
  8. o da sana inanmadığın için saygı duymasın. öbürü başkasına türk olmadığı için, diğeri de bir başkasına ülkücü olduğu için saygı duymasın en son bütün ülke death match moduna geçelim.
  9. bir düşünceyi hem benimsememek hem de saygı duymak tutarsızdır. ben şahsen inanmadığım bir görüşe saygı duymam. o görüşü dile getirene de bunu söylerim. fakat burada ince bir nüans var:

    "her düşünceye saygı duymak gerekir" anlayışı dünyanın en dangalakça anlayışıdır. her eblehin zırvasına saygı gösterilmez. her düşünceye saygı duyuyoruz diye diye ne kadar mal varsa anlayış kıtı adam varsa bunlara paye verdiler, adam yerine koydular.

    her düşünceye saygı duyulmaz. fakat o düşünceyi dile getirenle zaruri olarak aynı ortamı paylaşmak zorundaysan (örneğin işyerinde) o düşünceye "tahammül" edersin. bu da sadece ortak vakit geçirilen alanda huzurlu bulunmak içindir.
  10. 'herşeye saygı duyulması' kavramı bence de çok gerçekçi bir yaklaşım değil.

    adam gelip cihad çağrısı yapıyor ve kendi gibi düşünmeyen herkesi öldürebiliyor, şimdi ben bu adamla aynı görüşte değilim diye bana zarar vermeye hakkı var mı? yok.

    dünya bu şekilde mi işliyor? hayır.

    hepimiz inançlarımızı, kendimize ait doğrularımızla yaşamak istiyoruz. bana ters olan birşey sana göre doğru olabilir ama bu benim sana 'saygı duyduğum' anlamına gelmez. sadece daha hoşgörülü yaklaşılması gerekir bu da empati denilen şey ile mümkün olunabileceğini düşünüyorum.

    karşınızdakine zarar vermediğiniz sürece diğer kavramların çok önemli olduğunu düşünmüyorum. buun adını ben hoşgörülü koyarım, sen saygı duymak dersin onu bilemem