1. arkadaşların bir akşam ziyaretinde, korka korka bize uzaktan miyavlayan kediye dayanamayıp bir parça peynir vermemle başlamıştı her şey.
    önce gelip gelmemekte tereddüt etti, sonra ısındı bana ki elimden bile yedi peyniri. arkadaşlardan her ne kadar korksa da kendini bana sürtüp mırlamasından etkilenen ben, onunla yarım saat kadar kapı önünde takıldık. sonra peşimden odama kadar geldi. bir gece aynı oda da uyuduk. sonra da bizim ararat oldu işte.

    çıkmak istediğinde pencerenin kenarına gidip bir kere miyavlıyor, pencereyi açıyoruz, gidip tuvaletini yapıp geliyor. evin içine girmeden patilerini yalamalar felan.. bizden temiz namusuz..

    bakalım kaç akşam kalacak derken 2 ay kadar zaman geçti. şu an yanımda kedilere özgü saçma sapan bir pozisyonda uyuyor. bacağın biri havada, kafa bir yanda, kollar bir yanda.. hayır çirkinde bir şey.. sevdik ne yapalım..

    evden çıkarken pencereyi açık bırakıyoruz. ev zemin katta ve küçük bir bahçesi olduğu için daha rahat oluyor kedi için. eve geldim, kapıyı açtım, bizimki salonun ortasında oturmuş bana bakıyor. tam o sırada pencerenin aralığından dışarıya sarışın bir afet yavaşça çıktı gitti. gözümün içine bakıp bir "miyav" deyişi vardı ki.. ev arkadaşımı basmışım gibi hissettim. kesinlikle bir kedi sahibi olmaktan çok, bir kediyle beraber yaşıyorum gibi bir şey sanırım benim ki.

    velhasıl ne kadar çirkinde olsa, gecenin üçünde odada anlamsızca koşsa da, kuru temizlemeden yeni aldığım kaşe montumu (onun yüzünden göndermiştim) koltuğun üzerine bırakıp bilgisayarın başına geçtiğimde, yavaşça uzandığı yerden kalkıp montumun üzerine uzanıp uyusa da benim için fazlasıyla gönül doyurucu bir eylem olmuştur.
  2. bir aylık, anca iki avuca sığan, çelimsiz bir kedi sahibiyim artık. badem'im, iki gözümün çiçeği.

    birkaç gün önce yolda buldum. sağ gözü kapanmış, açlıktan miyavlayamiyor. yıkadım, aşılarını yaptırıyorum teker teker, gözünü de açtık. günlük silmek gerekiyor iltihabı. sürekli hırkamın içinde uyumak istiyor namusuz. yoldaş oldu bana. iyi oldu.