1. akşam 21:00 da biten mesaimin ardından güçlükle kendimi eve atıyor ve rastgele bir duştan sonra ertesi sabah 06:00 da kalkıp aynı bok cukuruna gideceğimi bilerek uyuyorum ya benden mutsuzu yok. hiçbiriniz benim kadar mutsuz olamazsınız.

    görüşemediğim arkadaşlarımı özlemiyorum. çünkü artık yoklar. sahi, hava güzel mi hâlâ?
  2. kendimi bademciğe benzetiyorum bazen; çevremdekilere yansıtmadan, sıkıntıları kendimde topluyorum, bazen şişiyorum ama yine de öncelikle diğerleri iyileşsin diye bekliyorum. umarım müdahaleyle alınmak zorunda kalmam.
  3. sıkı durun itirafım geliyor; ben burada olduğumdan farklı değilim.. evet hiççç hem de. nasıl olmam gerektiğini biliyorum; zaten çift kişiliğe bürünemem ve ne yorucudur o....

    nasıl olmamam gerektiğini de biliyorum. bir şeyler yaparken ya da konuşurken yüz yüze baktığımda haya duyacağım bir harekette bulunmak benim için utanç verici. bunu övgüyle donatılmış bir narsistlik çerçevesinde söylemiyorum. sadece benim gibi biri anlamıyor bunu. şu yaşa geldim hala anlamdıramıyorum!! insanların çeşitli kostümlere bürünmesini. neysen o'sundur.

    neden karı kız peşine düşersin ya da neden cinselliğini malzeme yaparak erkeklerin ilgisini çekmek istersin? ne ortamın ne de ciddiyetinin önemi var. insanlar gerçekten aç. türkiye 'deki cinsel açlıktan bahsedilmiş ya hani bir başlıkta; sadece cinselliğe olduğunu düşünmüyorum. her türlü eksik duyguya yamyam misali bir açlık var.

    pek çokları farkında değiller ama ne kadar eğri büğrü duruyor yapmaya çalıştıkları. ve evet ben anlamıyorum. ister salak deyin, ister başka bir sıfat yakıştırın. siz akıllısınız ben deli!
  4. bazen sadece az buçuk sahip olduğum özgürlüğü iliklerime kadar yaşamak istiyorum. kendime vakit ayırarak ve kendi tercihlerime göre hareket ederek mesela. bir gün uyanıp hiç açmıyorum telefonumu, açsam da bakmıyorum bile. o zaman bunu yaşıyorum ve iyi de hissediyorum. ta ki telefonu açana kadar. yediğim fırçaların hesabı yok haber vermiyorum diye. o zaman anlıyorum özgür falan değilim. özür dileyip geçiştiriyorum ama pişman olmuyorum yaptığımdan. keşke anlasa insanlar bu ihtiyacı anlattığımda. aldığım cevap hep "bir haber verseydin keşke bari" oluyor. onu yaptığımda da bunun anlamı kalmıyor.

    bazen çok birilerine ihtiyaç duyup bazen de kimseyi duymak istememe hâli var. hem kaybetmekten korkup hem de kaybolmaktan zevk alma hâli. gerçekten böyle.
  5. biraz ağlamaklı oldum

    niye neden boylesine insanlarin arkasindan konusmak

    ben bilmiyor muyum beni sanki ne yani sizin cumleleriniz yersiz ve de gereksiz

    cok garipmişim,değişik bir insanmışım.vay be.acaba duruma gore renk de degistiriyor muyum?

    ben böyleyim o bu şu degilim, ben benim.niye pek arkadasim yok sorusunun en net cevabi işte.uzaklaş ben garip bir insanim.

    dengesizim kabul.hem de uzay dengesiz.ama ben boyle mutluyum.

    benimle konusmak isteyen konusur.ben istemesem de konussun,seviyorsa beni konussun

    yağmur yağıyor biraz çıkıp ıslanmalı aaa deli bu tepkilerine inat ^^
  6. uzun zamandan sonra merhaba sözlük! son yazdığımdan bu yana çok şey değişti. en basitinden bir yaş daha büyüdüm. artık 18 bile bitiyor. sana anlatacak çook şey biriktirdim on sekiz'im ile ilgili..

    ennn agresif yaşım, insanlarla geçinememek bir nevi hobim oldu. ailemle bile en uç tartışmalarımı bu yıl yaşadım. böyle yaparak insanları ürkütüyordum -ki bu hoşuma da gidiyor, yalan yok- ama görüntüm bu durumla paralel olmadığı için pek zorlanmadım sosyal hayatımda ve 18'in son demlerinde hala böyle olduğumu biliyorum ve bunu önermiyorum.

    kendimi çok tanıdığımı zannetme yanılgısına düştüm. genel itibariyle kimsenin söz ve öğütlerini dinlemedim. bilmiyorum belki de fazla başına buyruk davrandım, kendimden hiç ödün vermedim. bunlarla tabii ki övünmüyorum, şimdi annem akla aykırı bile olsa ne söylese bir bildiği vardır diyor ve susuyorum. son cümle dışındakileri de önermiyorum.

    hayatımda en çok kitap aldığım yaşımdı, gerçek bir istifçi oldum. beş kuruşsuz gezdim ama kelepirden decameron sipariş ettim. pişman değilim ama önermiyorum da.

    çantamla dünyayı dolaşma hayali kurarken ertesi gün bir işe girdim. maaşımı aldığımda -ilk kez kendi paramı kazandığımdan- çok şaşırmıştım. bi insan bundan daha fazla ne yapabilir ki diye düşünmüştüm. böylece kariyer planlamamın zirvesine para kazanabilmeyi koydum, kariyerimi zirvede bırakmayı da garantilemiş bulunmanın sevinciyle. *:swh* çalışmayı kesinlikle öneriyorum.

    çok şanslı bi yaştı. sevildiğimi iliklerime kadar hissettirdiler. tabi ben tüm yabanlığımla sevgiden bihaber itiverdim herkesi. pişman değilim ama önermiyorum.

    biletler istifledim, hediyeler aldım, hediyelere maruz kaldım, yalnızlığa zaaf geliştirdim, kendimi herkesten çok eleştirdim, özsaygımı yükseltmenin ve kendimi sevmenin hazzına ulaştım. yaşamı oyuna dönüştürdüm ve keyfini sürüyorum.

    on sekiz yaşımı çok sahiplendim, esasen en güzel senelerimden birini yaşadım. içindeyken de kıymetini bildim ve kendimi hem çocuk hem yetişkin bi kadın gibi hissettim. şimdi 19 un adı bile büyüyorsun'a yetiyor. pek hoşlanmadım. önermeye açık.

    velhasılı kelam on sekizi öneriyorum. hangi yaşına dönmek istersin diye sorsalar gelecekte, bu yaşımı seçerim sanırım... hiç bitmesen, hiç büyümesem keşke.
    creep
  7. bazen kendimi omzumdan öpüyorum
  8. dolar 19'a giderken aklıma ne geldi...

    sene bilmem kaç, sabaha karşı sallandık
    ne dehşet bir sallantıydı. duvarlar kısalıp uzuyordu adeta. buz gibi havada günlerce dışarıda yattık. evlere girmeye korkuyorduk.
    artçıları da oluyordu. el mahkum 3-5 gün geçince, evlerimize geri dönmek zorunda kaldık.
    bu arada, aylarca artçılar devam etti. psikolojik olarak artçıların olduğunu anlayamaz olmuştuk. sürekli sallanıyor gibiydik. bir çeşit panik atak olayı idi sanırım. bardakların içine su koyuyorduk su sallanınca, gerçekten depremin olduğunu anlıyorduk. ya da avizeler avizelerin sallanması da depremin olduğunu anlamamızı sağlıyordu. bu yüzden sürekli deliler gibi avizeyi, yada bardaklardaki suyu takip eder hale gelmiştik.

    bugün dolar çizgisini, o avizeyi takip eder gibi takip ettim. o gün yaşadığım gerginlik ve panik atak bugün kur çizgisini takip ederken buldu beni.
    gerçekten travmatik günler yaşıyoruz. bakalım bu travmalardan kaçımız sağ kalacak, umarım herkes yıkıntıların altından sağ kurtulur.
  9. game of thrones spoilerı vermekten büyük haz alıyorum. karşımda ki kişinin kıvranmasını izlemek büyük bir zevk.

    !---- spoiler ----!

    jon snow'un babası ned stark değilmiymiş, vay anasını

    ney tyronun babası da tywin mi değilmiş! oha, oha, oha

    catelyn starkın geri döneceğini ben de duydum, olum daha söyleme lan ne olur. yada söyle söyle

    bir dakika doğru mu duydum khallesiye üç evlilik teklifi gelecek ve o geri zekalı köleler ölmesin diye gereksiz biri ile mi evlenecek. bu karı harbiden salak ya

    olum sus bak vururum seni, ne demek lan kral robert kendi eceli ile ölmedi. içkisine ilaç atıldı ne demek lan! cercie o yavere de mi vermiş, vay amk

    !---- spoiler ----!
  10. uzun zaman ekşi sözlüğe üye olup yazmayı düşündüm vazgeçtim. sanırım buraya, sizlere nasip olacak. gecenin bu saattinde mutlu olarak yazmam gerekir ancak gözlerim dolu şekilde uzun uzun yazıcam; neden diyorum kendime, yıllardır içimde tutmak artık bitirdi.

    severek evlenen anne ve babaya sahibim. benim doğumumdan sonra babannemin desteği ile taksi plaka almış babam -yıl 92 o zamanlar bir ev parasına alınıyormuş taksi plaka- ve maddi olarak çok iyi konuma gelmiş.türkiye'de kumar yasaklanmadan önce ünlü bir otelin taksi durağında çalışmaya başlamış babam ve zaten gençlik yıllarından alışkın olduğu kumar illetine tamamen bağlanmış. 14 yaşıma geldiğimde babamın kumarla yetinmeyip kadınlarla da para harcadığını öğrendim. bir keresinde ablamla annemin işletip bastığı da olmuştu.

    18 yaşıma gelinceye kadar yıllar böyle geçti. baba sevgisi görmeden ama maddi olarak hiç bir eksik yaşamadan. geçen dört yıl içinde tek bir hedefim oldu: ehliyeti aldıgım gun babama karşı koymak, taksiyi yani babamın işlerini zorla devralıp onu adam etmek. 40 küsür yaşındaki, benden 27 yaş büyük adamı adam etmek!

    ehliyeti aldığım gün ben de takside çalışacam artık diyerek tartışmamızın sonunda gece 8 9 civarlarinda şoförün arabayı getirmesiyle başlamıştım. tabi üniversite sınavı var gerginliğimi de atıyorum araba sürerken. sınav sonuçları açıklandıktan sonra düşünmem ve karar almam gerekti; ya kalıp yarı özel okuyacaktım şu en çok öğrenci alan vakıf üniversitesinde ya da şehir dışına çıkacaktım. bunları düşünürken babamın iyiden iyiye kumara ve kadınlara sardığını görüp ayrılmaya karar verdim ve eskişehiri kazandım. babama açıkladığımda karşı çıktı çünkü işleri devralmam benim düşündüğümün aksine ona daha büyük rahatlık sağlamış, kumara ve kadınlara daha çok yönelir olmuştu. zorunlu olarak ikna oldu ve üniversite yıllarım başladı.

    ilk yılımında arkadaşlar, kızlar, sevgililer , barlar, kulüpler derken yılı bitirmiş babamdan kopmuş ama annemi düşünür olmuştum. sene sonu annemın ms hastalıgına yakalandıgını babamın anneme siddet uyguladıgını ogrenip babamı duvara itmişliğim de oldu. babam 1.65 boyunda ben 1.80 gücü yetmedıgınden bana elini kaldıracak cesareti bulamıyor. (bunu övünmek için söylemiyorum hayatımdaki iki pişmanlığımdan birisi babamı o gece duvara itmek oldu.)

    2. senemin ortasında annemin dayak korkusu yaşadığını ögrendim ve apar topar istanbula döndüm. annemin boşanmaktan başka caresi yoktu ve babamla bunu konustugumuzda direk tamam dedi. sonrasında baş başa konusurken baska bırıne asık oldugunu, taksi plakanın ceyrek hıssesını satıp kadınla yedıgını soyledı. anneme ,babasından kalan mirasla babamın sattıgı o ceyrek taksı plaka hissesini almasını söyledim tamam dedi. babamada anneme bosanırken plakanın ceyregını vermesını soyledım. ikiside kabul etti. bunlar olurken ben okulu coktan siktir etmiş birisiyle konusmaya başlamıştım. boşanma ve devir işlemleri bittikten sonra anneme yenı bır ev tuttuk ve ablamda evli oldugundan tek kalmasına gonlum razı gelmedı. oturup dusunmeye calıstıgım cok zaman olmustu. 20 yasında basıma gelenler mi daha acı annemın durumu mu yoksa sen 20 yasındayken ayrılan anne ıle babanın ıslerını yurutmek mı bilmiyorum? bunları düşünürken konuşmaya başladığım o kişiyi defalarca üzmüş ama ne istedigini bilemez hale gelmıstım. bir süre sonra istanbulda kalıp yenıden sınava hazırlanmaya karar verdım. ulan bir kişi bile git oku demedi o günlerde ona ayrı şaşırıyorum.

    yeni bir semt, yeni bir ilişki, yeni bir hayat. 3 ay her şey yolunda gitti işlerde fakat iliskide gitmedi. annemle babamın derdındeyken o kıza aşık oldugumu anlayamamıstım ve özünde babamın kumarını kadınlarını o kişiye söylememiştim. neden diye düşünebilirsiniz. tek çocuk baba kıdemli albay. düzgün aile adam gibi adam baba. olmuyor işte. bir sabah benden ayrıldı ve ne yaptıysam barışamadık olmadı. sınav motıvasyonu fılan ne varsa bıttı bu sefer ben dagılmıstım. annemle babam ortak olarak sınava daha ıyı hazırlanayım dıye araba bıle aldılar o sıralarda ama beceremedım, kazanamadım. yetmemiş gibi ablam da bosandı ve onunla da ilgilenmek bana düştü çünkü babamla görüşmüyordu. abla kısmına girmeyecegım.

    lys sınavına 2 hafta kala sırf piclik olsun diye onunda tanıdıgı kız arkadsımla sevgılı oldum. cıldırıslarını arkamdan konusmalarını duydum sessız kaldım. ilıskıde 1 ayı devırdıgımız sıralarda annemle sohbet ederken, ''ne yaparsan kimle olursan ol, tek bir şekilde sana hakkımı helal etmem dedi, ben yıllarca aldatıldım aldatmayacaksın, sevmedıgın bırısıyle evlenmeyeceksın dedı'' o hafta ayrıldım yapamayacagımı anlamıstım . anneme danıştım, terk edip bırakan kız için, yaz oglum bır sey kaybetmezsın dedi . barıştık uzun konusmalar uzun gunler sonunda. istedıgım bolumu kazanamadıgım ıcın o sene yenıden hazırlanacaktım ve barısmıstık mutluydum.

    suan yazarken bıle dusunuyorum. bır ınsanın hayatında maddı sıkıntı olmaz ama hep aksılık nasıl olur, çok iyi bilirim. ilk olarak yenıden terk edıldım ve haklıydı. ikıncı olarak babamın 400 bın kumar borcu yaptıgını ve gayrımenkulleri satmamız gerektıgını ogrendım. bu arada babam sevgılısı ıle yasamaya baslamıs o sıralar onuda sonradan ogrendım. o sene zorladım kendımı, derslerıme adepte olup calıstım ama ıstanbulda kazanamayınca yenıden eskısehıre donmek istedim cunku ne babamla ugrasabılıyor ne o kişiyi aklımdan
    cıkartabılıyordum.

    1 sene sorunsuz gectı allah'a sukur derslerım guzeldi her sey planladıgım gıbıydı ama kalbım degıldı. hala sevıyordum o kızı fakat ne yazabılır ne de ses cıkartabılırdım ,onun uzunca bir süredir iliskiside vardı. gectıgımız yaz annemın saglık problemı artınca, tekrar sınava gırsem unıversıtedekı derslerıme de devam etsem saydırabılır mıyım dıye arastırma yaptım ve ist unı veya kocaeli unı olursa olucagını ogrendım. kastım, zorladım öyleki son 2 aydır arabaya okula gıtmek dısında bınmedıgımı suan farkedıyorum.

    şuan bunları yazarken; derslerım iyi, dun gırdıgım ygs sınavında 400 puan cıvarı bır puan yaptıgımı hesapladım aksam uzeri ; annem allah'a şükür iyi , babam aynı bok. son üç senede 1 mılyona yakın para yedı yanlıs hesaplamadıysam bi o kadar daha var yıyebılecegı onu da yer bırakmaz bana, ablam yazılımcıydı cok ıyı bır konuma geldı, annemın saglık durumu ıyı, peki ben?

    düşünüyorum; övünmek için soylemıyorum, arabam var para durumumda sıkıntı yaşamıyorum hiç bir şekilde, kiminle samımı olsam sevgılı olmak ıstıyor fakat ben ısteyemıyorum. hedefım ablam gıbı yazılımcı olmaktı ve suan cok ıyı sevıyedeyım, gecıs yaparsam okurken istedigim fırmada çalışmam için işim bile hazır ablam sayesınde.

    düşünüyorum, ne isterdim su hayattan diye. 4 senedir aklımdan çıkmyan o kızla ya hiç tanışmasaydım ya da bu kadar çok sevmesiydim diye istedim sanırım. hala çok seviyorum, hala canım yanıyor hala unutamadım. ya da memur bir babam olsun ama adam gibi babam olsun isterdim sanırım.

    çok konuştum affola, iyi geldi en azından 2 sene sonra gozumden yaş gelebıldı sözlük.

    edit: yazım hataları için kusuruma bakmayın çok uzun yazdım bu kafayla düzeltemiyorum.