1. artık nasıl alıştıysam buraya, bazı yorumları ilk cümleyle birlikle beğeniyorum. biliyorum ki faydalıdır, iştah açıcıdır, güldürür, sevindirir, düşündürür..
  2. dışarıdan göründüğü gibi değil evet hiç bir durum aslında. o yıkılmaz, güçlü, her zorluğa rağmen hayata karşı ayak uyduran kadın; aslında o kadar da değil hani. yani bence, öyle düşünüyorum. o kuvvet yok bende gibi geliyor. ama her şeye rağmen gülüp bir sonraki zamanlarda neler yapacağımın hayallerini kuruyorum. gel gelelim ki çok zor bir iş. bir dalga misali oradan oraya savrulup duruyor düşünceler bir bir. bir anda koyvermişlik hissi bir an geliyor ki sımsıkı tutunmuşum ben köklerime..

    tahammül seviyem azalsa da git gide, bir o kadar canım darlansa da bakıyorum ki en diplerden çıkıp gerçekten güzel şeyler üretenler var ve çevrelerine faydalı olanlar. bir miktar olsam keşke yetmez mi. su koyvermekle geçer mi, biter mi.. bitmezz..
  3. parçalara bölünme hissini yaşadığınız oluyordur. hani böyle aynı anda beş milyon tane fikrin havada uçuştuğu, her an plan program yaptığınız, bir sonraki saat/gün/ay için zırıl zırıl işleyen bir mekanizma. nefes alamadığınız anlara sebebiyet veriyordur sonrasında, infilak kaçınılmaz.

    iş ayrı muamma, plan dışına çıkıldıkça karbonatı kaçan kek misali kabarıyorsun. aile ilgi alaka bekler; kendine zaman ayıramadığını anlarsın kaosun tam ortasında. bir yudumcuk hava lazım; ne gezer... bedbaht gönlüm benim; nerelere yetişme derdindesin cancazım; dünya kaç günlük bilmez misin..
  4. geçenlerde gözlerim sulandı. yahu dur sırası mı, aman ağlama dedim kendime. aslında ağlamıyordum, gerçekten rüzgardan ya da yine kuruluk alametlerinden biri sayarak gözlerimden yaş geldi. amannn dedim yaa.. her yerde ağlamayı severim oysaki hiiçç gocunmam.. ama alışmış insanlar siyah akan rimele, mavi mavi beni uzaylı sanabilirler. nasıl olsa her farklılığa uzaylı muamelesi yapılmıyor mu?
  5. kendimi işlevini yitirmiş, kenarda öylesine sessizce bekleyen ama aksatmadan da işini yapmaya devam eden eşya gibi hissediyorum. doğru an ne zamandır sorusunun cevabı bütün vücudumda dolanıp dururken; içimde tepişen fillerin ve zaman zaman şahlanan atların ne zaman sakinleşeceğini beklemek ve dahi bunu yaşamak ne kadar zormuş...
  6. heyecanını yitirmeye başlıyorsun yavaş yavaş... dedikleri zaman hadi canım derdim. şiddetle de karşı çıkardım. nasıl olur, olabilir. o heyecan hep seninle ama. için kıpır kıpır senin, nasıl olur da nefesin kesilecek gibi olurken o hallerinden eser kalmaz.

    tümüyle gitmez elbet ya da gitmediğini bilmek bir nebze olsun içini rahatlatıyordur. ancak bu olsa olsa duygularını daha kontrol altına almaktır, tüm olasılıkları hesaba katarak senin geçmişte olduğun gibi üzülmeni önlemek adına aldığın bir dizi önlem serisidir.

    birden bire bitemiyor her şeye rağmen; var olan, içten gelen bir enerjiye insan kayıtsız kalamıyor neticede. fakat zamanla kalp ile beynin çetin mücadelesiyle karşı karşıya kalıyorsun ve bunu pek tabi normal karşılar bir hale dönüşüveriyorsun.

    şimdi düşünüyorum da hangisi daha güzeldi: aklın kıyılarına ne vurursa vursun ölesiye heyecan duyup adrenalini her an hissetmek mi; yoksa zamanla açılan yaraları kapatmak için içlerini doldurduğun duygularını istediğin zamanlara göre kapakları açılmış baraj misali coşturmak mı?
  7. bir kadın olarak hala şaşkınlık içerisindeyim. sakıncası yoksa şayet evet kadınım dedim. yıllar var ki tek başıma pek çok seyehat etmişliğim var. eskiye göre bakınca, öyle gözü açık biri olduğumu da söyleyemem doğrusu o zamanlarda. hiç aklıma gelmeyecek şeyler o zamanlarda da yaşanıyordu belki de ama ben bi haberdim. sanıyorum ailemde bi haberdi ki hiç tembihlemezlerdi beni; 17 yaşında çocuğu, 17 saatlik yolculuklara uğurladıkları zamanlarda..

    geçen zamanlarda çok şey değişti elbet. daha güvende olmayı hissedecekken; etrafta bir korku ve panik havası. kaşımı kaldırsam tahrik, kolumu sallasam hafif meşrep, az biraz dar giyinsem yollu, kısa kollu mu giyinmişim vay kaltak.. sayarım daha böyle ama sokak ağzına çok dönmesin derdindeyim. ne diyordum; zaman geçmiş evet.. tecavüze uğrayan kadınları düşünüyorum, o anlarını.. çırpınışlarını, yakarışlarını, o an akıllaırından neler geçtiğini, canlarının ne kadar yanmış olabileceğini. sonra geleceğe dair ne planları vardı acaba, yaşasalardı ne olurlardı diye bir bir içimde sıralanıyor iç çekişli düşünceler. kendimi onların yerine koyacak kadar yürekli değilim, bir özgecan değilim mesela. derken; içimdeki korku büyüyor. metronun az biraz ıssızlaştığı saatlere kaldıysam-işim gereği ama- ürküyorum yanımdan biri geçince. sonra üzülüyorum arkasından bakınca, yahu adam senin suçun ne.. babamı düşünüyorum; kardeşlerimi ve henüz küçücük yüreğinde birey olmaya doğru giden yeğenimi..

    yahu farkında mısınız? iki gündür dönen mevzuların farkında mısınız? benim dünüm, bugünüm, yarınım böyle geçiyor; konular yine almış gitmiş başını yok sen sucusun, bucusun.. kesin o yapmıştır.. cümlelerinle empati saçmalarken gerçekten kendini o kızın yerine koydun mu? uykudan uyanmanın sersemliğini üzerinden atamamışken bir adamın üzerine boşalmasından duyduğu korkuyu hissedebildin mi üzerinde? deee gelmiş burada başlıklar açıp karşılıklı sidik yarıştırıyorsunuz? asıl ben buna şaşıramıyorum ki artık; sorun nedir, bakış açısı nedir görüyoruz sayenizde.. alın ve gidin pis karşıt fikirlerinizi de başka yerlerde saçmalayın yaa.. ben korkuyorum, ben ürküyorum, tedirginim.. yaşanılan bu hadise sonrası, çıkıp burada ahkam keserek akıllı olduğunuzu bize yutturmaya çalışmayın! yeter, vallahi yeter!!
  8. evet bugün hiiiççç çalışmadım itiraf ediyorum. pazartesi ve tatil dönüşü oldu mu zerre iş yapasım gelmiyor. iyi de bugünün yarını da varr...
  9. insanın kendini geri zekalı hissettiği anlar vardır. belki kiminizde hiç yok; bende daha çok ya da bilemedim şimdi. çoğu zaman inanmanın ardından yaşadığınız histir bu. insan denen size çok benzeyen varlığa inanırsınız ama sap gibi ortalarda kalırsınız sonra. ya sırtınızdan vurmuştur sizi ya gönlünüzde ne var ne yok darp edip çıkmıştır. illa sevgili olmasına da gerek yok bu kişi ya da kişilerin. "değer" yüklediğiniz; insan yerine koyduğunuz kim varsa artık...

    bazen de bazı olaylar sizi geri zekalıymışsınız gibi hissettirir. en çok da beklemek; bekleyişler. karar süreçleri... mantıklı olana yönelirken ya da mevcut koşullardan bakınca sizin için en iyisi tam da böyle derken hayatın kendi içinde akıp gidişi ve sizi düşünmeyişi..ahanda tam oradayım; hedef tahtasının en koyu halkasında. ya basıp gideceksin ya da kalıp savaşmaya devam..
  10. yeni değil, eskiden beri var bi sıyrıklık bende. hep mi manyak olur insanın doğası ? e oluyor.. küçükken de normal yollarda bisiklet sürmek istemezdim. nerede doksan derecelik bir yer var, ben oradan aşağı hooopp kopar giderdim. fren falan da tutmuyor. fren ne ki hem, tak! ayağını arkaya hafifçe götür, ve sürt.. sonra ayakkabıların... neyse işte öyle doğru düzgün bisiklete bindiğimi bilmiyorum ben. her yanımın yara bere olduğu zamanlar da oldu... şimdi düşünüyorum babamın bana izin vermemesindeki nedenlerden biri de bu sıyrık yanlarım olabilir mi? zira düşünüyorum, düşüyorum ve motor almak, kullanmak bu trafikte çok akıllıca geliyor.arada bir eser uzun yol da yaparım.

    off yani baba ne var izin versen, ne var yani.. çaktırmadan ehliyeti alsam mı; kesin evlatlıktan reddederim lafını sahalara indirir..kimin kızıyım ben.