1. birkaç yıl önce o zamanlar henüz bebek sayılan bir sözlükte başlamıştım yazarlık yapmaya. orada yıllar geçirmiş, bol bol yazılar yazmıştım. kendimi oraya ait hissetmeye başlayınca sözlüğün sosyal etkinliklerinde de sık sık yer almaya başlamıştım, çeşit çeşit insanla tanışmıştım. onlarca dost edindiğim o sözlük bir gün ansızın tüm yazılarımla birlikte yok olmuştu ve o gün kendime sözlük yazarlığına bir daha geri dönmeme sözü vermiştim. bunda orada tanıdığım ikiyüzlü insanlardan uzak kalma isteğimin de payı büyüktü.

    ben vedalardan nefret ederim, ayrılığın mutlusu olmaz. içimi dökeceğim yerler aramaya başladım aylarca. twitter bu arayışım için iyi bir duraktı lakin orada da hep çok konuşmamam için sınırlanmış gibi hissettim, insan içindekileri o kadar harf ile nasıl anlatabilir ki?

    aradan epey zaman geçti, çevremdeki her şeyle beraber ben de değiştim, çok değiştim. bitmek bilmeyen hatalarım oldu, çokça pes ettiğim oldu ama birileri beni hep yeniden ayağa kaldırdı. olanlar "her şeye rağmen ben değişmem" diyen bu adamı da değiştirmeyi başardı. herkes aynı şeyleri farklı şekilde farklı zamanlarda yaşıyor, çoğunuza bu hikaye tanıdık da gelecektir muhtemelen ama özet geçmek gerekirse uzun süredir bir şeyler arıyorum. kendimi büyük bir boşlukta hissediyorum ve bunu kimseye anlatamıyorum, yazma ihtiyacı hissediyorum. ben hiçbir zaman günlük tutamadım, anlatmak da yazmanın yerini tutmuyor.

    hayatımda ilk kez bir sözümü bozuyorum ve sözlük yazarlığına yeniden başlamak istiyorum. yeni bir isim, yeni bir birikim, yeni bir heves ve yeni bir başlangıç. burası güzel bir sözlüğe benziyor. çoğu sözlükteki gibi goygoy muhabbetten ziyade yazarların hobilerini paylaşması ile dönen çarklar üzerine kurulu. umarım sözlük de beni sever, ben sizi tanımadan da sevdim.^:swh^
  2. "asla değişme" demişti bana, "ne olursa olsun seni ne üzerse üzsün değişme lütfen" demişti, ben öyle güzeldim onun için.

    öyle güzel terk etti beni. öyle güzel bir başıma bıraktı. dediği her cümleyi öyle güzel düşündüm ki aylarca. değişmemeye gayret gösterdim, bana bıraktığı tek şey bu isteğiydi. ben onun bir isteğini bile aylarca terk edemezken o beni bir günde silip atmıştı.

    o varken her şey oldukça güzeldi, bir kez bile tartışmamıştık onunla lakin o hiçbir sebep söylemeksizin ansızın çekip gitmişti. dokuz ay beklemem gerekmişti sebebini öğrenebilmek için. her günü bir zamanlar onunla dinlediğimiz, onunla güle eğlene söylediğimiz şarkılar eşliğinde gözyaşlarımla geçen koskoca dokuz ay.

    bu sürenin sonunda beni neden yalnız bıraktığını öğrendim evet, pek de beklediğim gibi bir sebep değildi. en azından biraz pişmanlık beklerdim be sözlük. arkasında nasıl bir enkaz bıraktığını biliyordu, biraz olsun üzülmemiş miydi bunun için? hayır üzülmemişti. üzülmediği gibi yedi aydır beni değil bir başkasını düşünüyormuş. ne diyeceğimi bilememiştim, bunu bana nasıl diyebiliyordu? ben bir şey diyememiştim bunun üzerine, diyecek ne vardı ki zaten, ben onun şarkılarıyla onu beklerken onun başkalarıyla yeni şarkıları olmuştu.

    tüm bunlara rağmen onu hala bazen özlüyorum sözlük, ruhum gevşek sanırım. o zamanlar delice aşık olduğum için de olabilir tabii, hikayemi bilen insanlar bunu böyle yorumluyor ama bence sıkıntı benden kaynaklanıyor. bunu ifade ederken oldukça zorlanıyorum, kelimelerim de başıboş dolaşıyor bu paragrafta zaten. paylaşmak istedim bunu sizlerle, günlük olarak bu başlığı kullanmak hoşuma gidiyor.
  3. bir şeyler var. ne olursa olsun, ne kadar zaman geçerse geçsin unutulmayan küçük şeyler. belki kapanmayan küçük kalp yaraları, belki de ruhumuzdaki iyileşmesini istemediğimiz, iyi huylu gördüğümüz tümörler. onlara "şeyler" demeyi tercih ediyorum çünkü "şey" hem bilmediğimiz, hem de bilip de söylemek istemediğimizdir. bazen utancımızın dile dökülmüş hali bazen de samimi bir gülücüğümüzün arkasındaki minik bir sırdır. bu şeyleri ne olursa olsun unutmak istemiyorum çünkü onlar acısıyla tatlısıyla deneyimlerim, mutluluklarım, acılarım ve hatalarım. yeni bir yola girdiğimde bile onlardan utanmayacağım şeyler o "şey"ler. sizler de onlarla barışın; sevin o minik, o haylaz şeylerinizi. onlar bizi biz yapıyor.
  4. dün gece kabus görmekten bir türlü uyku tutmadı ve ben gün içinde uyuyamıyorum. sabahtan beri muazzam bir keyifsizlik içindeyim, sarhoş gibi dolaşıyorum evde, odaklanamıyorum hiçbir şeye. hareketli şarkılar dinleyince başım ağrıyor, minimum hareketle günü geçiriyorum. galiba bir gecede yaşlandım sevgili youserlar.

    midemde de bir tuhaflık var sanırım ama doktora gitmeye korkuyorum. iki sene boyunca her gün majezik almışlığım var gerçi^:teşhis konulamayan bir sakatlığım vardı^, tuhaflık olmaması tuhaf olur zaten.
  5. üniversite sınavından sonra kendimi eşit ağırlığa^:aslında dile baya yakındım ama dil okumamam için fazla sebep vardı^ daha yakın hissederken sayısaldan tercih yapmıştım. ilk sene epey endişeliydim çünkü ivme ne demek bilmeden iyi bir okulda mühendislik okuma macerasına atılmıştım. ilk seneyi tekrar etmem gerekti ve bunun tek sebebi fizik değildi. nihayetinde calculus belasından kurtulup fiziği de idare edecek kadar öğrenebildim ve sınıfı geçtim, bir sene uzatmak bence kayıp olmadı çünkü fizik öğrenmem için bu kadar süre gerekti ne yalan söyleyeyim.

    bu sene bölüm dersleri almaya başladım mühendislik derslerinin yanısıra ve notlarım gerçekten iyi geliyor. statik fizik bile baya yüksek geldi, notumu çerçeveletip odama asasım var. galiba bu işi başaracağım sözlükdaşlarım, miyendiz olma yolunda güzel bir başlangıç yaptığımı düşünüyorum ve bir yandan dil de öğrenebiliyorum^:celi hazırlıkları^.

    geleceğimde eccük ışık görünmeye başladı sonunda, keyfim de yerinde çok şükür. hepinizi seviyorum sözlükdaşlarım, buraları ihmal ediyorum epeydir ama sizleri unutmadım.