1. uzun süreli hazırlıklar ve kısa mesafeli yolculuklar söz konusu olan. elimde büyüteçle kırıntılar halinde ilerliyorum. ilerliyorum diyebilirsem eğer. ve eminim ki ilerlediğimi düşünüyorsunuzdur. ama bundan o kadar emin olmayın. ilerleyebiliyorsam eğer. patlayıcı kuvvetimin intihar komandosuyum. zenci kaslarım ve yüz metre deparlarım... hepinizle boy ölçüşebilirim. çatı sağlam, temel sallanmakta. fırtınada sökülüp atılmayacağım ama ilk depremde moloz yığınlarına selam göndereceğim. kesinlikle nişan almıyorum. mermilerimi bol kepçeden savuruyorum. nerede şarapnel parçalarım. uzamsız patlamalar söz konusu olan. hiçbir yeri aydınlatmayan beyaz bir ışık söz konusu olan. sünnet edilmiş bir yıldızım. artık orada olmayan bir yıldızım. doğu'nun devrik lideriyim. içime daha ne kadar çökebilirim? buz gibi akıntının içinde taşaklarım kıçıma yapışmış. ayağımın altından mütemadiyen kayan kumlu zemin... veli göçer maphus arkadaşım. bitmek bilmeyen muz kabuğu sahnesi... aşağıya bakarsam düşeceğim. mütemadiyen aşağıya bakıyorum. şarampolden aşağı yuvarlanıyorum. ters dönmüş kaplumbağanın hayalini kurduğu tavşanım. kesinlikle nişan almıyorum. bir yerde bulabilir miyim onları? dedim ya kırıntılar halinde ilerliyorum. ilerliyorum diyebiliyorsam eğer. ve eminim ki ilerlediğimi düşünüyorsunuzdur. ama bundan o kadar emin olmayın. ilerleyebiliyorsam eğer. ilerliyorum diyebiliyorsam eğer. bunun ne demek olabileceğini anlayabilirseniz eğer. kırıntılarımı bulduğumda, güneşli bir pazar günü, gün doğarken, çayırlarda çiy taneleri titrerken, odama dolan serin rüzgar derimi sıkılaştırırken, ilk kuşlar dualarını bitirir bitirmez, penceremin önüne serpiştireceğim onları. güvercinlere yem olsun diye. taşlıklarında ufalanacağım ve öğütüleceğim. ve kısa süreli hazırlıklar ve uzun mesafeli yolculuklar söz konusu olacak o zaman. kuşkulu bakışlarına ve ürkek adımlarına yerleşeceğim onların. pır pır eden kalp kapakçıklarına iltihap gibi tüneyeceğim. ve kanatlandıktan sonra geriye bıraktıkları sessizlik benden geriye kalan olacak.
  2. hayattayken surekli olarak gozumuzun onunde "iyilik ve kotuluk" puanlarinin yazdigi bir sematik olsa; mesela street fighter'daki health bar'lar gibi.

    verilen ozveri ile bu puanlarin direkt lineer iliskisi olsa. yani zengin-fakir icin, ayni puani edinmek ayni zorlukta olsa. o yuzden hic hak yenmese. herkes bilse ki bir iyilik ediyorsa cok zorlanarak, cok puan edecek. kotuluk edip cok zarar veriyorsa etrafa, cok puan kaybedecek. ama herkes emin olsa ki adalet tam olarak saglanmis; aksi iddia edilemez. tartismaya acik bir konu olmasa ve siz youserlar "eee ama bunda soyle mantik hatasi var yhhaa" diyemeseniz. hatta eksisozluk yazarlari bile diyemese, o kadar adil olsa. inanilmaz adil olsa; oyle boyle degil.

    *
    toprağı çamur ensende
    bu fırtına dindiğinde
    kalbim kaldı elimde, bak
    *

    gelelim en mincir yere. her sene -bu baska bir zaman dilimi; her ay, her alti ay ya da 5 yilda bir vs de olabilir- en cok puani kalana, tam olarak bu olcumun yapildigi sure kadar istedigini yapma hakki verilse ve kimse ona karisamasa. o periyotta bu kisiye bomba, kursun hatta tokat bile islemese. ne dilerse onu yapabilse. ve en onemlisi, bu insan oldurulemese. olmeyecegini de bilse. kimse de onu zapt edemese.

    bu bir kisi, suresinin sonuna geldiginde asla sorgulanamayacak olsa. gecen sefer kim oldugu hafizalardan silinse; ama bir tek kendisi hatirlasa. ister anlatsa, ister anlatmasa kimseye. sonra ayni dongu tekrar baslasa. insanlar gene oyuna dahil olsa, ve bu insan sa-sa-sa...

    *
    muradın değil bu senin
    cebinde getirdiğin
    hepsi sana kadardı, bak
    *

    boyle sartlar altinda dunya daha iyi bir yer olur muydu acaba diye dusunuyorum. acaba herkes muthis iyi mi olurdu? yoksa kotu bir karmasa mi beklenirdi? unutmayin herkes oyuna dahil; ahlaki degerlerinizi oyuna gore belirlemeseniz bile kusura bakmayin, oyunun icindesiniz. "oyun bana puan verecek diye mi iyilik yapacagim yahu" deyip bunun sizden deger koparacagini dusunseniz bile, hayir, oyundasiniz ve bunu engellemek icin yapabileceginiz hicbir sey yok.

    ve

    sonunda oyun sizin icin bitse.

    size bu oyunun neden oynandigi soylense.
    artik gokyuzune kuyudan bakmasaniz. zaten yukari cikmissiniz; emin ve bilerek.

    durgun ve dingin.

    tatmin.
  3. şu dünya için insan, neyden daha faydalı daha az zararsız olabilir acaba? naylon poşet? beyaz market poşetlerinden daha faydalı olduğu kesin, onlar çok dayanıksız, tam bir baltaya sap olmaz hayırsız evlat gibi oluyor. kara poşet içinse böyle bir durum söz konusu olamaz. o kara poşet ki, ne mahremlerini gizledi homosapienslerin. mahrem belirleneni (bu ayrı bir saçmalama konusu) gizleyip, başka homosapiensler karşısında şekilden şekile girmesine mani olan bir şeyin, homosapienslerden daha aşağıda olma şansı yok. kara poşet böyle kutsal bir işlev kazanarak, puan tablosunda homosapiens'in üstüne çıktı. maçta galip durumda olan bu sayede kara poşet çünkü. istese, ortaya dökebilecek mahrem zırvalarının sınırı yok. işte o zaman, bütün homosapiensler tutuşur, tutuşması da gerekir. aslında yine kendi sonunu kendi hazırlamış oldu homosapiens. tüm distopyalarda olduğu gibi. kara poşetlerin akıllısı gelmemeli o yüzden. gelirse, işte o zaman homosapiensler için, kıyametin homosapienslerin durağına gelmesine maksimum 3 durak kaldığını gösterir.
  4. insan evladına isim koyarken düşünecek. kulağa nasıl geliyor? begüm mesela yavru kaplumbağa gibi. onur demiş çocuğa, aklına kargodan gelen kutular geliyor. hayret ya
    yok
  5. anlamak çok güzel bir şey ya
  6. yani tabii ki insan zeki olduğunu fark ettiğinde aptallaşmaya başlar. nerede güzel/yakışıklı olduğunun farkında olan kadın/erkek varsa kendiliğinden çirkinleşiyor. öyledir, elinde olmayan şeyler varsa onlara fazla şey etmeyeceksin. misal, afedersin kız sütlaç gibi ama sütlaç gibi olduğunun bilincinde. ne oluyor o zaman? hemen bir baş soğana dönüyor. kızın kafa canavar gibi çalışıyor. o zaman ne oluyor? hemen salaklaşıyor. geçen mesela aynanın karşısında acaba yakışıklı mıyım dedim, ne oldum? beygir çüküne döndüm.

    önemli bunlar.
    yok
  7. bıkkınlığın sınırında durmaktan bıktım. her şey bilgisayar gözlüğünü çıkarıp masaya koyarak “hadi bir sigara” demek kadar net olsa!

    isteklerim ve duygularım, hayallerim ve bulantılarım arasında karar verme tavşanımın işlevselliğini yitirdiğini anlamış bulunmaktayım.

    yeni bir karar verme tavşanı bulmalı ya da kahve içmeli ya da yeni bir karar verme tavşanı bulana kadar kahve içmeliyim.
  8. dilbilgisi de demeyeceksin, dil bilgisi diyeceksin. o şekilde yazacaksın yani, evet öhm. oldu o zaman. ben kalkayım. karpuz da yoktur zaten, olsa da ikram etmezsiniz. peki tm tşk.
  9. lsd