1. ölmüş bir dilin şiiri

    Bir cümlenin katarında,
    Kelimelerin vagonlarında,
    Anlam yüklüydüm,
    Gidiyordum yakılmaya,
    Kimsenin bilmediği krematoryumlarda..

    Öğretenim olmadı asla,
    Öğrendiklerim yalnızca doğanın vahşi kollarında.
    Öğrencim de olmadı sonradan,
    Öğretmenlerim kayboldular zamanın kargaşasında.

    Ölmüş bir dilin,
    Alacanlı şairiydim ben.
    Konuşuyordum sabah akşam,
    Kimselerin duymadığı sanrılarda,
    Şizofrenik sembollerimi, kendimle..

    Tutulmuş bir dildim,
    Kavrulmuş bir ten,
    Savrulmuş yaprak hüzünbaz sonbaharda.
    Binlerce fahişe dolaşıyordu sokaklarımda,
    Hepsinde anlaşılmaz bambaşka bir merhaba.

    Anlaşılmadan yazılan,
    Okunmadıkça anlaşılan,
    Tutku dolu bir yalandım,
    Kimisine göre dil,
    Kimisine göre cümle,
    Kimisinde gizli bir anlam,
    Ortak kıtaların insanlarına göre aşk adım!
    Yaşanıyordum,
    Her dilin kemiksizliğinde,
    Öylesine..
  2. Şiir konusunda berbatım fakat şiir şiirdir mantığıyla paylaşayım.

    soundtrack

    Gecenin karanlığına gizlerken yalnızlığımı,
    Sahilde gözlerimi alır karşı kıyının ışıkları.
    Umarsız bir nispet,
    Sanki anlatır bana ulaşamadığım mutlulukları...

    Gündüz hakim sana esaretin kalabalığı
    Gece hüküm sana özgürlüğün yalnızlığı...
    Bilemezsin yalnızlık mı iter kalabalığı
    Yoksa kalabalık mı çeker yalnızlığı...

    Gündüzün güler yüzlü maskeleri,
    Gece çıkar ağlayan suretleri...
    Yüzün almaz maskenin şeklini,
    Dokundukça acıtır derin izleri.

    Sence tesadüf mü gerçeğin acısı,
    Gece fısıldar insana en acı cevabı...
    Her şeye rağmen biliyorum güneşin doğacağını,
    Karanlık zalimce zaptedetmişken aydınlığı.

    Günler geçer akar ömür zamanı,
    Toplasan kaç kitap çıkar bu ömrün tamamını...
    Belki ağlarsın,
    Bilsen dizelerimi nasıl bir acıyla karaladığımı...

    Gecenin ayazı titretirken bedenimi
    Ararım sevginin sıcak nefesini...
    Bilirim hayat terazisinin dengesini,
    Sabırla beklerim bana mutluluk borcunu ödemesini.

    Sorgulamayazsın bazı nedenleri,
    Kim açkılayabilmiş aşkın sebebini?
    Gözlerini kapat ve hisset
    Yelkenlerine yön veren rüzgarın nefesini.

    Sızlarken kalbimin kırıkları
    Yankılanır ruhumun sessiz haykırışları.
    Ben inatla meydan okurken hayata
    Yüzümü aydınlatır ayın ışığı...
  3. göstergeler
    Her ok doğuyu gösteriyorken,
    Kendine bir yol çizip,
    Batıya gidebilirsin.

    Herkes onu anlatıyorken,
    Aklında onu insan bilip,
    Diğerinde karar kılabilirsin.

    Yaşam tesadüflerin keskinliğinden ibaret,
    İstediklerine benzemese de,
    Dilediğin şekilde yaşayabilirsin.

    Bağırabilirsin sus işaretleri önünde,
    Yasakları garip bir keyifle delebilirsin,
    Kendi sınırların dahilinde.

    Gözlerinden süzülürken pişmanlıklar,
    Dudaklarında yeni kaderler yazabilirsin,
    Okunmasa bile yüreğinde.

    Zaman yarını gösterebilirken,
    Gönüllü bir dünde yaşayabilirsin,
    Geçmişin de senin.

    Karanlığın içinde ışıklar yanarken,
    Kendi karanlığında beyaz tonlar bulabilirsin,
    Gözlerin senin eserlerin!

    Göstergelere inat,
    Görüntülerin önünde,
    Kendini yeniden betimleyebilirsiniz,
    Bu senin sanatın,
    Bu senin ödülün,
    Bunlar senin seçimlerin.
  4. kış falları
    '94 model bir Doleres sesi radyoda,
    Bir kış falı bakıyorsun Zombies mırıldanarak,
    Ölüyor gençliğin,
    Ölüyorsun tüm hesapların sonucunda.

    Kaç kez anımsayabileceksin bilmiyorsun,
    Unutmamak için her gün not aldığın sesleri,
    Kaç kez umursayacaksın bilmiyorsun,
    Tutunmak için yaşama hissettiğin tüm kişileri.

    Yaşlanan sesler daha cızırtılı hale geliyor,
    Yaşamdan göçenler unutkanlığıa vuruluyor,
    Susuyor vokaller,
    Kanıyor çalgılarda kirli küflü teller,
    Bir kış falı bakıyorsun,
    Hep ölüm çıkıyor,
    Hep yokluk! **
  5. sözlerinde yeni yıkanmış saç yumuşaklığı var.
    kara sarı bakışlarımda pembe çiçekler açtırırlar.
    ölürdüm seni sevmeseydim.
    ya söyleyemeseydim?

    yavruağzı sandalların arasında dolaşıp
    fırında unuttuğum keki hatırlarım.
    söylediklerine kulaklarımı tıkayıp
    dudaklarını okumaya çalışırım.

    bin defa ağlarım deliliğime
    yine sana koşar sarılırım.
    ipek bir elbise sanırım kendimi, ya da
    çok acı bakışlar atmış gözler gibi.

    yılmadan çıktığın yokuşlar, tek başına
    yaptığın aktarmalar, gece vakti ve ayazda.
    ağlamadan yanmayı becerdiğin o anlar
    canına sus dediğin, şimdi sırası değil.

    anlatamamaktan dudaklarım kurudu.
    çok zamandır dinleniyorum, terim kurudu.
    bir sabah, battaniyem olsana
    hava biraz soğuk da.

    başka?