1. ortaokul ikinci sınıfım. istanbul'un varoş mahallesinde sıradan bir devlet okulunda dönem sonu karne günü. ben karne gününden bir gün önce okula laylaylom yapmaya gitmiştim ve cok güzel bir kavgaya bulaşıp bir gözü mor eve dönmüştüm. açıkcası dayak yemem,gözümün morarması bunların hiç bir önemi yok neticede hırçın bir erkek çocuğuyuz,dayak da yeriz dayak da atarız. aslında canımı sıkan yarın ki karne günü okulun son günü bütün sınıfa mor gözle veda etmek.
    kendi kendime karar verdim karne almaya gitmeyeceğim ama o işler öyle olmuyor evdekiler karne bekliyor,belge bekliyor bu kararımdan vazgeçmek zorunda kaldım ve suratımdaki mor nişanla karne sabahı yola çıktım.
    okula hemen girmek istemedi canım,sokakta,caddede oyalandım biraz saat geçirdim,iyice cesaretimi topladım kafamda ki plan acele etmek hızlıca sınıfa gireceğim,karnemi alacağım ve koşarak kaçacağım.
    planı başlattım koşarak katları tırmandım sınıfa daldım şanslıyım ki o sırada karne ve belge dağıtımı başlamış hemen öğretmenimin yanında bittim şimdi burada öğretmenden bahsetmek isterim. öğretmenimin adı şule 26-27 yaşlarında resim dersimize giren kızıl saçlı hoş bir bayandı. şule öğretmenimin yanında bittiğim zaman gözümün halini görünce önce bir şok oldu "aaa ne oldu gözüne dedi" bir şey yok öğretmenim bir kaza işte öğretmenim acelem var karnemi alabilir miyim?
    karnemi verdi takdirname almışsın aferin dedi tebrik edeceği zaman benimde acelem var tabi tokalaşma ve öpüşme sırasında ben şule öğretmenin dudağına gömül ^:swh^ şule öğretmen şok oldu uzunca bir "aaaa!" çektikten sonra bende hiçbir şey olmamış gibi iyi tatiller öğretmenim diyerek koştum ve çıktım sınıftan.
    (bkz: acele işe eros karışır)

mesaj gönder