• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.90)
stalker - andrei tarkovsky
uzak bir gelecekte, bambaşka bir yaşam düzeni içerisinde, ismi olmayan bir ülkedeyiz. dünyaya düşen dev göktaşı yaşamı yerle bir ederken zone adında esrarengiz, yeni bir bölge oluşmuştur. bu bölgeden içeriye girebilen insanların tutkularının gerçekleşeceğine dair söylentiler vardır. içeride yaşayan 'güç' insan zihni tarafından hayal edilmesi mümkün olmayacak güçteki bir varlıktır. askerler tarafından korunan zone bölgesine sadece gerekli olgunluğa erişmiş cesur stalker'lar girebilmekte, bölgeye giren insanlara eşlik etmektedirler. kahramanımız stalker, ailesinin tüm itirazlarına rağmen bölgeye girmek isteyen bir bilimadamına ve bir yazara eşlik etmeye karar verir...
  1. stalker izlemek çok sevdiğiniz bir kitabın altı çizili satırlarını okumak gibi bir şey. karakterlerin söylediği hemen hemen her söz derinlikli ve düşünmeye değer.

    bilinmeyen bir zamanda, bilinmeyen bir yere bir meteor düşmüştür. oraya "zone-bölge" adı verilir. girilmesi yasaktır ve askerlerce korunur. çünkü oraya giren her insanın en derindeki isteğinin gerçekleştiği bir yer vardır. oraya "oda" adı verilir. bu bölgeye gitmek isteyen kişileri oraya stalker(iz sürücü) adı verilen kişiler götürür. filmin görünen yanı bir yazar, bir bilimadamı ve bir iz sürücünün bu "oda"ya yolculuğu. bu öyle bir yolculuk ki, film bitince sizi çelişkilerinizle yüz yüze bırakıyor.

    yazarın yolculuk sebebi ilhamını kaybetmiş olması, bilimadamının amacı ise odayı bombayla yok etmek. yazar aceleci, öfkeli; bilimadamı umursamaz. stalker ise "yunus emre'nin "beni bende demen bende değilim/bir ben vardır bende benden içeri" dizelerinin vücut bulmuş hali adeta. zihinsel güçleri var. nesneleri bakışlarıyla hareket ettirebiliyor. bölgeyi o kadar benimsemiş ki ona inanmadıkları ve oraya saygı göstermedikler için yazar ve bilimadamına kızıyor, onların umursamaz tavırlarından dolayı üzüntü duyuyor. "inanmalarına izin ver. tutkularına gülmelerine izin ver" diye yakardıktan sonra şunları söylüyor:

    " insan doğduğunda güçsüz ve uysaldır, öldüğünde ise katı ve duyarsız. bir ağaç büyürken hassas ve esnektir. ama kuruduğunda ve sertleştiğinde ölür. sertlik ve güç ölümün refakatçisidirler. uysallık ve güçsüzlük varlığın, canlılığın dışavurumlarıdır. çünkü katılaşan hiçbir zaman kazanamaz."

    hani her filmin dikkat çeken bir müziği olur ya, bu filmde su sesi müzik gibi kullanılmış. orijinal dilinde izlenmeli. yoksa etkisi azalıyor.

    yönetmenin bu kadar az kadroyla ve böyle yavaş anlatımla böyle olağanüstü bir film çekmiş olması inanılmaz.

mesaj gönder