• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.14)
bir süre yere paralel gittikten sonra - barış bıçakçı
“bir şey sunulmuştu bana, bir hediye, bir meyve. ama ben o meyveden tadamadım, gök erik gibi kaldı avcumda dünya. şimdi ben uykusuzum, yalınayağım, kendimle meşgulüm. kapımın önünde boş peynir tenekeleri, yağmur suyu biriktiriyorum. kendi kendime, sanatçı tecrübe edinemeyen insandır, diyorum, bu dünyada hiçbir tecrübesi olmayan insandır ama şimdi sen karala bunun üstünü, yırt sen bunu, olmadı çünkü, olmadı işte. nafile.”
bir intiharın çevresinde, insanlar...
o kızın intiharıyla birbirlerine yaklaşan...
kendi içlerine ve geçmişe dalan...
onu kaybetmenin acısıyla başka sevdiklerine eğilen...
nasıl da mühimdir aşk sakarlıkları, sevgi ihmalleri; nasıl hayat kurtarır eşin-dostun bakım, onarımı...
barış bıçakçı’dan, yine usul usul edebiyat.
  1. bir ölümü anlatır. başak intihar etmiştir. kitap sondan başlar. geçmiş, şimdi ve gelecek üçgeninde anlatılır olaylar. kitap küçük öyküler şeklinde ipe dizilmiş boncuk taneleri gibi kurgulanmıştır. hepsi hem ayrı ayrı anlamlı hem bütünün parçaları. barış bıçakçı bölümleri ustalıkla birbirine bağlamış. bir bölümde bahsedilen ayrıntı sayfalar sonra başka bir bölümde karşınıza çıkıyor. kitap sürerken sanki yavaş yavaş doğan güneşle dünyanın aydınlanması gibi olaylar açıklığa kavuşuyor.

    barış bıçakçı öyle gerçekçi çizmiş ki karakteri okurken sanki bir şey olacak ve başak ölmeyecekmiş hissi uyanıyor. intiharı anlatmasına rağmen insanı umutlandıran bir kitap. bununla birlikte okurken kafamın içinde hep şu şarkı sözü yankılandı: "kâğıttan kayıklarla denizler geçilmiyor."

    okurken herkesin altı çizili satırları olur. bu kitapta "uzağımda dur yakını göremiyorum" diye bir ifade var ki kitaptaki bütün altı çizili satırlardan daha çok sevdirdi kendini bana.

    başak ve umut'un abidin isimli yakın bir arkadaşları vardır. umut ve abidin'in sona doğru başak'ın yaptığı resimler üzerine konuşmaları, başak'ın resimlerinin roman boyunca sanki roman karakteri gibi sürekli göz önünde olması bana şu dizeleri hatırlattı:

    "sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?"

    !---- spoiler ----!

    intihar eden başak insanlar için "bir süre yere paralel gittikten sonra onlara anlamayacakları şeyler anlattım" der. sona gelindiğinde kardeşi umut bu ifadeye karşılık olarak yakın arkadaşları abidin'le başak'ın intiharı hakkında konuşurken "asıl sorun anlayamayacağımız şeyler anlattığını söylemesinde. bu yanlış! çünkü insanız. anlarız!" diyor.

    yazar bu noktada insanların birbirlerine olan anlayışsızlığını yüzlerine çarpar. okuyucuyu kendine getirir.

    kitapta "yolun sonuna doğru haklı çıktı dostoyevski" isimli bir bölüm var. bu bölümde umut tarafından söylenen şu cümleler etkileyici:

    "anlıyorum gerçekten de... ama bak yolun sonuna doğru haklı çıktı dostoyevski. 'her şeyi fazlasıyla anlamak hastalıktır,' demiş ya... ben de hastalandım işte."
    !---- spoiler ----!

mesaj gönder