orwell'in ilk bakışta sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği'ne ilişkin bir başka eleştirel romanı olarak okunabilirken, totaliter rejimlerden "demokratik" rejimlere uzanan devlet yapılanmalarının tümünü kapsayan bir insanlık kabusu olarak yorumlanması mümkündür.

huxley'in veya asimov'un kabuslarından daha gerçek daha mümkün, bilakis içinde yer alarak başlangıcına tanıklık ettiğimiz bir kabustan söz ediyorum.

"üçüncü endüstriyel devrim", "bilgi toplumu" gibi fiyakalı isimlerle tanımlanan günümüz toplumunun yabancı olmadığı bir kabus.

sürekli iletişim karşılığında özel hayatımızın en ücra köşelerinin dahi ifşasına rızamız olsun veya olmasın boyun eğmeye zorlandığımız bir dünya.

"güvenliğimiz" ve "daha iyi hizmet" için kutsal devletimiz ve ailemizin şirketleri (esasen bize ailemizden daha yakınlar, kim sizin hakkınızda daha çok şey biliyor, anneniz babanız mı, facebook mu?) gece gündüz "sizin için" çalışırken, 1984'te tasvir edilen dünyanın bize çok uzak olan bir hayal ürünü olduğunu iddia edebilir misiniz?

nereden geldikleri, kimin adına çalıştıkları belli olmayan ama toplumumuza düşman olan "teröristlerin" pıtrak gibi çoğaldığı bir dünyada resmi savaş çıkartılacak başka ülkelere de ihtiyaç yokken üstelik.