• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.30)
Yazar oğuz atay
korkuyu beklerken - oğuz atay
oğuz atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmıyor. kitaba adını veren hikayenin "korkuyu beklerken" kendini evine hapseden kahramanı, atay'ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından. yazarın bu kitaptaki ilk hikayeyle var ettiği "beyaz mantolu adam"da öyle... (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)
  1. kitaba adını veren korkuyu beklerken adlı öyküden:

    !---- spoiler ----!

    "üç evli sokağımı düşüncelerle geçtim, birden kapımın önünde buldum kendimi. demek ki düşünmüşüm dedim. çünkü, düşününce hep böyle olurdu."

    "yalnız kalmaktan korktukça yalnızlığım artıyor."

    "günler geçtikçe, sadece kötü hatıralar artıyor."

    "yalnız yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır."

    "bütün hayatım ayıklamakla geçti, gene de bitiremedim süprüntüleri atmayı. bankanın çirkin defterini buldum. allahtan kimse görmüyordu yaptıklarımı. işimde de bunun için yalnızdım; herkese, istediğim yanımı gösteriyordum böylece."

    "hayır, ben zengin olacaktım; kendi başıma yaratamadığım heyecan havasını, parayla satın alacaktım. şimdi onun arabası var, katı var; bir insanın daha başka neyi olabilir? ben, otobüse biniyorum; yüksek düşüncelerimi anlayamayacak kimselerle yolculuk ediyorum, yüzlerine bakıyorum; hayır, anlamıyorlar."

    "acaba iyi bir şey olacak mı? hayır, dedim kendi kendime. iyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. ya da hiçbir şey çıkmaz."

    "ne zaman vaktin var? dedi. her zaman. ona bu sözü söylemedim tabii. her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz."

    "tam adamını buldunuz diye söyleniyordum. daha basit bir mesele bile ortaya atsaydınız, gene içinden çıkamazdım. bütün meselelerimi sıfıra indirdiniz."

    "düşündüm. avucuma aldığım nohutlara bakarak hayatımı, ne işe yaradığını bilmediğim zavallı yaşantımı düşündüm. nohut ve makarna gibi, bir araya getirilemeyen parçalardan oluşan günlerime acıdım."

    "fakat, mesele bu değildi; mesele, bir şeyleri, sıcak bir çorbanın kokusunu duyar gibi hissedebilmekti."

    "yapacak bu kadar çok işimin olması birden sevindirdi beni: yapmasam da önemli değildi; yapacak işlerim vardı ya."

    "tabiattan, payıma düşen çok az şey kalmıştı. ömrümü eşya ile geçiriyordum. eşyayı da sevmiyordum galiba. daha doğrusu, eşyayı insanlarla bir tutuyordum, ikisiyle de aramda, yalnız benim bildiğim ve başkalarına açıklanması güç meseleler vardı."

    "ben ucuz bir romandım. hayır, kötü bir edebiyatın bile bir gerçekliği vardı: can sıkıcı taklitçilikleri bile benden gerçekti. ben yoktum; hatta ben yokum, olmadım diyemeyecek bir yerdeydim; kelimeler bile yan yana gelerek beni tanımlamak istemezlerdi. ne olurdu benim de kelimelerim olsaydı; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı. binlerce yıldır söylenen milyonlarca sözden hiç olmazsa biri, beni içine alsaydı! çok insan için söylendi ama, sana da uygulanabilir denilseydi."

    "ben, yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edildim. bu karara bütün gücümle muhalefet ediyorum. ben yalnızlığa dayanamıyorum, ben insanların arasında olmak istiyorum. insanların düşmanlara da ihtiyacı vardır. dostlarının değerini bilmek için."

    "neden bir şeyi elde etmenin anlamı kalmayıncaya kadar, onu vermemekte inat ediyorsunuz?"

    "kendimi ihbar etmek istiyorum, komiser bey."

    !---- spoiler ----!

mesaj gönder