1. kimileri tarafından güzel olduğu iddia edilen ama bana göre artık hiç bir güzelliği kalmayan ve komedi skeçlerindeki görüntüler gibi darbe girişimlerinin yaşandığı,istihbarat teşkilatının,içişleri bakanının bombalar patlarken,bazı askerler darbe planlarken ayakta uyuduğu,insanların tesadüfen yaşadığı,demokrasiye inandığını söyleyenlerin tekbir nidalarıyla demokrasiye sahip çıktıklarını iddia ettiği,gecenin iki buçuğunda sela verilip,belediye hoperlörlerinden mehter marşları çalınan,vekillerinin meclisteyken bombalandığı,bazı (çok az sayıda oldukları belli olan) askerler darbe girişiminde bulunurken ordunun diğer güçlerinin,başkomutanın (hatta kuvvet komutanlarının) demokrasiye sadık kendi kuvvetlerini harekete geçirmek yerine altı,yedi saat bu girişimde bulunanları izlediği,insanların sabah nasıl bir ülkede uyanacaklarını bilmediği bir ülke kaldı..

    artık gerçekten ama gerçekten bu ülkede yaşamak istemiyorum,hatta artık yaşamak istemiyorum.bu ülkeyi bu hale düşürenlere,bu hale gelirken çanak tutanlara,hepinize yazıklar olsun..
  2. vatan kahramanlari vs vatan hainleri : 0 - 1
  3. koca bir boşluk...

    geceden başlayan ve bugün devam eden o kadar kötü ve o kadar berbat şey yaşandı ki, haliyle hayatımızda koca bir boşluk kaldı.

    bir çoğumuzun ilk defa başına "darbe" denen şeyin azıcığı geldi. anne ve babalarımızdan duyduğumuz ve bizimde internet ve reel ortamda sık sık kullandığımız o "darbe"ye ramak kalmıştı. gece yaşanan hadiseler çok çok başkaydı. ne harfler yazabilir ne de insanlar anlatabilir. öyle bir şeydi ki, sabaha evime askerin gireceğini hissettim gecenin kör vaktinde. kitaplığımda yan yana duran nutuk ve komünist manifesto'yu düşündüm. anne ve babalarımıza kitap yaktıran zihniyetle biz de tanıştık diye geçirdim içimden. annemi, olaylardan bir haber, yataktan kaldırdım. "anne kalk, darbe oldu" dedim. darbe oldu! şu iki kelimenin anlamı ne derin ne kasvetli halbuki...

    ölen babamı düşündüm gece. 12 eylül faşizminde yaşadıklarını, yaktığı kitapları ve kendimi bildim bileli bacağındaki izi ve çürümeyi -ki ölene kadar o iz ve çürümeye neden olan şeyi bilmiyorum. anlatmadı-, nasıl dayandığını düşündüm. sonra birilerinin çağrılarını izledim. "sokağa çıkın" dediğini işittim. hani binlerce genç sokağa çıktığında "ne işiniz var?" denilen sokağa... "sokağa çıkanlar teröristtir" yaftası yapıştıranları düşündüm. o birilerinin işaretiyle sokaklarda insanlar gördüm, camiilerde sela ve ezanlar işittim. uyuyamadım. olup biten her şeyi canlı canlı izlediğimiz de kendimizi ülke olarak bok çuvalı gibi hissttim, düşündüm!

    belki dedim kendi kendime, evden alınıp götürülen ve bir daha haber alınamayan insanlar gibi alınacağız dedim. 36 yıl sonra, cumartesi anneleri'ne yenileri eklenecek diye geçirdim. bugün uyuyacağız ama ya yarın? yarın gözümüzü hangi karanlık oda da açacağımızı düşündüm. düşündükçe karamsarlaştım. sonrasında da koca bir boşluk oluştu içimde. ulan dedim, yarın ne bu ülke eskisi gibi olacak ne de insanlar... evet. şükür ki o darbe gerçekleşmedi ama yeni yeni şeyler gerçekleşti. insanlar sokakta barbarca şeyler yaptı. masum bir sürü insan öldü. asker-sivil-polis. ne için? soruyorum ne için? sen, ben facebook ve twitter'da birbirine geçirmemiz için mi? ha? dün bir şeyler oldu bize, ülkeye. ancak her toplumsal olayda olduğu gibi yine düştük birbirimize. yine analizler kastık, yine fotoğraflar paylaştık. ne için? kim için?

    neyse... ne diyorduk? ha, tamam... bugünden geriye kalanlar... bugünden geriye hiç bir bok kalmadı. kalan tek şey, kocaman bir belirsizlik ve boşluk...
  4. günler geçerken birden durup ya biz ne yapıyoruz böyle diye düşünmeye başladım. bana ayrılan kısıtlı süreyi neye harcıyorum ne kadar değişiyorum daha iyi biri oluyor muyum diye ayırmaya karar verdim.
    akşamki iftar daveti için anneme yardım ettim, deist olduğumdan emin oldum, çok gereksiz yemek yedim, önemli bir mesele üzerine kafa yormadım, eskiden iyi bir insan olmak için çırpınan halimi hatırladım, şimdi neden öyle olmadığımı sorguladım, ülkemizin gidişatına üzüldüm, geleceğin karanlık olduğunun bilinciyle başka bir ülkede yaşamanın kolay olmayacağını büyüdükçe kendi ortamını oluşturup adapte oldukça bunun daha da zorlaşacağını anladım, ölenlere şehit denilmesinin ne kadar saçma olduğunu farkettim, din hakkında araştırmalarıma bastan başlamaya karar verdim.
    bütün hepsinin sonucunda hayatımda hicbir şey değişmedi. bugünden geriye kalanlar bir hiçten başka bir şey değil ama belki bir gün...
  5. bugün bir kilometre koştum sonra tam gaz egzersiz yaptım.
    sevgi israfı yapmamaya kararliyim ama ben tutarsız da biriyim. yıllarca uğraşıp edindiğim fikirlerim, görüşlerim ve önyargılarım var hepsi ileride ayni hataları yapmamayim diye yanımda bulundurdugum birer zırh gibi. arada zırhımı çıkarıp portmantoya asiyorum ağır çünkü insan yoruluyor ama insanların içindeyken hep benimle belki de kalabalıklardan yorulmak da bu yüzden. ne olursa olsun benim görüşlerime zıt görüşlere sahip insanlardan sevgimi esirgeyecegim.
  6. generallerin, komutanların hükümete yaptığı darbeden geriye generaller, komutanlar ve bakanlar,başkanlar kaldı bugünden geriye.
    ama ölen masum erlerden, polislerden, sivillerden bir şey kalmadı. keşke onlar kalsaydı.
  7. istisnasız her camii den duyduğum "demokrasiye çağrı" anonsları. bağnazlığın, cahilliğin adı din olmuş bu ülkede. işte o yüzden yapılanlar hep cahil cesaretinden. çünkü aklı başında sağlıklı devletlerin yaşayacağı türden olaylar değil bunlar.
  8. sabah yorgunluk, öğlen eğlence, akşama doğru sıkıcılık.
  9. üst üste bu kadar kötü haber gelmesi çok acayip ya bugünden geriye bir şey kalmadı benden bittim
  10. bir arkadaşımla buluştuk öyle içiyoruz falan.. sonra böyle ortak bir arkadaşımız geldi ortama. çok iyi böyle saf bir çocuk zaten severim bayağı, tatilin nasıl geçti dedim memlekete gitmiş, sonra fındık toplayıcılığı yapmış mevsimlik işçi alıyorlar ya, sonra o parayla kurban bayramında afrikaya kurban bağışlamış böyle uzun uzun anlattı falan, sigaranın biri yanıyor öteki sönüyor bende o anlatırken.. işte tarlayı anlatıyor, kaldığı yeri anlatıyor, fındığı anlatıyor, havasını anlatıyor... o anlattıkça ben yakıyorum çünkü o kadar iyiki içimde garip hüzünle karışık bir saygı oluşturuyor.. ev kirasını zar zor ödeyen çocuk, eski ev arkadaşı evlenip gidiyor buna bir ton da borç takıyor. ben bir iki kere dedim hani param yok diye de beraber yiyip içtiğim insanın ümüğüne nasıl yapışayım işte ödüyorum diyor. hakkı yenmez bir çocuk bilmiyorum bu gün o anlattı ben üzüldüm, o anlattı ben gıpta ettim, o anlattı ümidim arttı.. çok güzel insanlar var halen daha.