1. bu kadar tesadüf boşuna değil. düşünsene o kadar ihtimal gerçekleşmiş, ve biz hiç birinde denk gelmemişiz.. şimdi denk geldiysek ilahi kuvvetin parmağı var bu işte. kıymetini bilelim istiyorum bize verilen bu şansın.. birbirimizi kaybetmemek uğruna herşeyi yapmalıyız. ki sen, uzun yıllar sonra gönlümü titretenim.. tüm sahiplik eklerini hak ediyorsun. tanrı olabilseydim uğruna tüm evreni edebileştirebilirdim.. sırtına kadar uzanan saçlarını her okşadığımda içimde oluşan şeyleri hiç bir bilim adamı, hiç bir bilim dalı açıklayamaz... ben seni hayalimdeki kadın olarak sevmedim, sen vardın seninle yapabileceğim her şey, tüm ihtimaller hayalim oldu... işte buna öpülür.. şükür sebebi(m) eğer ki okursan bu satırları her harfinde kendini göreceksin, kiralık bir beden de volta atan ruhuma can verdiğin için sana minnettarım..

    gelecekteki kişiye...
  2. zamanın eli değdi bize
    çoktan değişti her şey
    aynı değiliz ikimiz de
    zaaflarına bir gece
    hatalarına bir nilüfer
    sevgisizliğine bir kalp verdim
    artık geri ver
    geri veremezsin aldıklarını
    artık geri ver
    geri verilmez hiçbir yanılgı
    yokluğuma emanet et
    sende benden kalanları
    her şeyi al
    bana beni geri ver
    bir şansım olsun
    başka yer, başka zaman
    sensiz ömrüm olsun
    ^:müslüm gürses^
  3. bi boku da okuma
    kalba
  4. her duyguyu ifade edemiyorum. zaten ifade edebilmem de beklenemezdi. bu ifade etmekten kaçınmamdan ileri gelmiyor, dil yetersiz kalıyor. duygularımı ifade etmekten kaçınmadım bugüne kadar. ne hissettiysem, oracıkta söylemeye çalıştım dil elverdiğince. yine bir his var. kavuruyor içimi. dizlerimi zayıflatıyor, saç diplerimi acıtıyor. bunları yazarken de açım ama iştahım yok. daha önceleri de birkaç kere hissettiğim bir duyguya yakınsıyorum. ama duygular çok incelikli şeylerdir, ufak tefek değişiklikler çok farklı duygulara yol açabilir. o yüzden o duygu değil işte.

    "olanlardan sorumlu değilim" duygusu bir nebze olsun içimi rahatlatıyor. bu sorumluluktan kaçma değil ama ben bir insanın hayatında bir kere olsun etrafında geçen olaylardan tamamen sorumluluk sahası dışında sayılamayacağına inanıyorum. bu yüzden bu duygu benim için ikiyüzlülük.

    kaybetme korkusu, çoğu zaman, yetersizlik şüphesiyle gelir. bir kez bu kurt düştü mü içinize hayatınızın altını oymaya başlarsınız. ta ki artık basacak zemininiz kalmayana kadar. oysa sağlıklı bilinç, böyle bir durumda, sakin kalıp ne konuda yetersiz olduğunu düşünmeye çabalar. dedim ya insan asla sorumluluk sahası dışında sayılamaz diye, kimseyi "elinizde olmayan sebeplerden" ötürü kaybetmezsiniz. buna neden olan nadiren yetersizlik, çokça yetersizlik şüphesidir. bu şüphe, bu kurt, içinizi öyle bir kemirir ki suçluluk duygusunun altında ezilmemek için karşı tarafı suçlamaya başlarsınız. yapma bunu zihnim, yapma.

    evet, hislerimi söylemekten kaçınmam ama ufak değişikliklerin bambaşka hislere yol açabileceğini düşündüğümden, en ufak semantik hatanın büsbütün yanlış anlaşılmalara sebep olacağını bilirim. bu yüzden bir şair gibi ince eler sık dokurum hislerimi anlatma yöntemimi. işte tüm bunları yazıyor olma sebebim tek bir hissi, dahası kısa süreli belki de anlık bir hissi ifade etmek istememden kaynaklanıyor.

    anlatmak, özellikle utanç duyduğunuz bir hissi anlatmak, sancılıdır hatta daha ileri gidiyorum; işkencedir! kimseye bu işkenceyi yapmak istemem kendimden başka. çünkü artık o his geçse de izi her zaman kalacaktır. emrah serbes'in kitabının ismi gibi "her temas iz bırakır". ve anlatmak o izi, yarayı sızlatır ve dâhi kanatır. şimdi bunları yazarken hissettiğim şey canımı yakıyor. ellerim terlemeye başladı yeniden. kafam istemsizce titriyor. kelimelere rağmen bu öyle aristokrat bir his değil. bilâkis, son derece varoş bir his. varoş kötü bir şey değildir. varoş his, burada, rasyonel bir karşılığı olmayan hissi tanımlamak için kullanılmıştır. gel gelelim ben her zaman varoş hislerin tutkusunu, aristokrat hislerin soğuk rasyonalitesine tercih etmiş; bu varoş hisleri aristokrat cümlelerle anlatmayı tercih etmişimdir. bu da tutkunun ateşinin yaktığı zihnimi, rasyonalitenin soğuk bıçağının kesmesiyle acımı hep katlamıştır.

    bu his kaybetme korkusu yahut kıskanma hissi değil. biliyorum çünkü bunları daha önce deneyimledim. bu da yetersizlik şüphesinin bir çocuğu ama şimdiye kadar tanışmadığım bir çocuğu. diğer ikisiyle birkaç kez tanışmışlığım vardır. ne olduğunu bilmiyorum ama adlandırmam gerekiyorsa literatüre geçmesi için, "yakıcı bilinmezlik" derdim. çünkü genzimi, ellerimi, ayak tabanlarımı, saç diplerimi, midemi ve göğsümü yakıyor bu bilinmezlik. tuhaf, oysa her şey ortada. beni seven kadın, benim sevdiğim kadın aynı kişiler ve ona duyduğum güven kendime duyduğum güvenden daha fazla. belki de kendime duyduğum güven azalmıştır, kendime inancım azalmıştır.

    belli bir süre uzak kalmak ve "ilkel tehdit" sayısının artmış olması -bu durumda buraya bir parantez açmam gerekiyor. şu anki durumda "ilkel tehdit" olarak adlandırdığım bu olay artmış durumda ama olayı açıklamakla uğraşmak istemiyorum- bu "yakıcı bilinmezlik" duygusunu ortaya çıkarıyor sanırım. tuhaf, yapış yapış ve kirli bir his. insanın kendi altını oyması durumundan başka bir şey değil.

    özür dilerim, seni seviyorum.
  5. filmlerinin hepsini izledim. izlediklerimi tekrar izledim bazılarını çok sevdim bazılarını senin neden sevdiğini bile anlayamadım. sorsam ne güzel olurdu ama olmadı işte. sanırım artık bi filmi sevip sevmeyecegini tahmin edecek kadar öğrendim zevkini. en sevdiğin yönetmenin hiç filmi yok neden ki?

    bir filmi izlerken çok üzüldüm sana, okursan kesin hatırlarsın hangi film olduğunu. film başlar başlamaz kesin bu kıza hayran olmuştur dedim ortalara doğru bi sahneyi hatırladım izlerken fotoğrafını yollamıştın bana "işte aşık olacağım kadın" diye konuşmayı aradım bulamadım ama o olduğuna eminim. filmin sonunda kızın sevgilisine "sana aşık değilim" dediği sahne var ya o zaman ben "işte senin kadının" dedim. yapma bunu kendine olur mu birini sevecek yerlerini bir an önce iyileştir bir kadının elinin duruşuna uzaklara dalışına değil sana bakışına gülüşüne aşık ol. her şeye rağmen bunu hak ettiğine inanıyorum ben.

    *biliyorum sana farketmez ama, bende zaten var almana gerek yok dediğin kitapları alacak kadar vazgeçtim senden. göğüs kafesimi daraltan ağırlık gittiğinde daha iyi olacak her şey.
  6. canım sevgilim, beş yüz kez buraya bi şeyler yazmaya başlayıp beş yüz kez sildim. gerçekten bazen bazı şeyler anlatılamayacak kadar güzel olmuyor mu? seni ilk gördüğümde, en ilk ama, en en ilk, içimden gülmüştüm. sonra fark ettim ki, her seni gördüğümde dışımdan da fark etmeden gülmeye başlamışım. ilk fark ettiğimde aptal gibi hissetmiştim kendimi. şimdi aşık gibi hissediyorum. kendimi müthiş şanslı hissediyorum. hani böyle doğuştan eksik bi yanım varmış, bazı yerlerim de geçen 20 yılda eksik bırakılmış, ama ne olduysa, nasıl güzel bir şey olduysa sen gelmişsin ve hem de nasıl gelmişsin biliyo musun, böyle tetrisin en zor yerinde, hiç gelmez dediğin müthiş yerine uyan bir parça gibi. hayatımın hiçbir döneminde bu kadar sırtını yaslarken hiç tereddüt etmeyecek kadar güvenli hissetmemiştim. hayatımın hiçbir döneminde bu kadar gözüm kapalı, bu kadar tereddütsüz, bu kadar rahat hissetmemiştim. ne zaman canım sıkılsa annemin yanına kıvrılıp yatardım, geçerdi hep. geçen gün mutsuz uyuyacakken keşke senin yanına kıvrılıp uyusam diye düşündüm. kendimi nasıl şanslı hissetmeyeyim. hani demiştim ya, kim bilir belki bi gün bizim şarkımızı söyleriz diye. bu ne güzel bir şarkıymış. teşekkür ederim sevgilim. iyi ki hayatımdasın ve biliyorum ki nolursa olsun hayatımda olduğun için her zaman kendimi mutlu hissedeceğim.

    iyi ki doğdun.
  7. senin hakkında nasıl hissetmeliyim bilmiyorum. senin yanında aynı zamanda hem çok güzel hem çok çirkin hissediyorum. son zamanlarda sendeki değişimi kendime yorasım var. hormonlarımdan olsa gerek, her şeyi kendime yorasım var. (yine de farklı bakıyorsun, niye?) her şeyine sahip olasım var sevmek, sevilesim var. tutkulu, masum, ateşli, saf, çocuk gibi... aynı anda bunları hissetmek mümkün mü?
    hep yanında olasım, gözlerine bakasım varken kendimi sadece arkadaş olduğumuza inandırmak zorundayım.

    hayalimde yarattığım sana kapılıp gerçeğinle çakılmak istemiyorum. fakat bugünkü 1 snlik dokunuşumuz sonsuzluk gibi hissettirdi. birden ortaya çıkıveriyorsun, aklıma hep olmadık yerlerde geliyorsun, gitsene işine.


    asla senden aşağı kalmayıp, aynı zamanda kollarına kendimi bırakmak ve koyundan hiç çıkmayayım istiyorum. etrafımdaki insanlar seni sevmiyor bana layık değilmişsin.
    canım çok sıkılıyor, ne yaptığını merak ediyorum. ama asla kapılmamalıyım.

    bana farklı gözle bakmadığına inanmak zorundayım. çünkü beni yıldızlara taşıyabileceğin gibi metrelerce dibe de gömebilirsin. bu gücünün farkında bile değilsin.

    hiçbir şeyini sevmiyorum ama her şeyine de bayılıyorum. senin için dans etmek, şarkı söylemek, şiir okumak, film izlemek, güzel olmak, ağlamak, gülümsemek istiyorum ama sen bunların hiçbirini anlamıyorsun.
    en sevdiğin şey olmak bana doyama istiyorum. ellerini belime dolamanı güzel bakmanı, beni hissetmeni istiyorum. en sevdiğin renk içecek yiyecek olmak istiyorum.

    her şeyinle beni hatırla, het yudumunda her adımında her uykunun katmanlarında. rüyaların benimle sarılıp sarmalansın. yastığın benim gibi koksun.

    oluyormuş gibi olmasın işte. olsun.

    ama yalnız uyanıyorum.

    bunları istememeli, hissetmemeli, yazmamalıyım.

    “midemdi, aklımdı şu kadarcık kalıyor”

    asla kızarmayan ben görülmemiş bir kızıllığa bürünüyorum. asla ısınamayan ben yanmaktan beter oluyorum. mideme bir şey oluyor. ödüm kopuyor gibi oluyor ama kopmuyor ki. dünyayı seninle adımlamak istiyorum.

    gizemli ve bir o kadar şeffaf olmak istiyorum. ahlak kurallarını, sorumluluklarımı, sonuçları, dünyayı bırakmak istiyorum masaya.
    olabildiğince müstehcen ve yumuşak olmak istiyorum. ellerimi her yerinde gezdirmek istiyorum. benim dikkatimi dağıttığın gibi seninkini yerle bir etmek istiyorum. durup dururken canın beni çeksin. tişörtlerini giymek istiyorum.

    kırılmasın istiyorum. oyunlardan bıktım. düz olmak istiyorum.
    but i wake up alone.
    yapayalnız.
  8. okumasını istediğim birinin dahi olmaması(*::()
  9. sokak lambaları 07.05 de sönüyor. seni severken öğrendim.
  10. her şeyden önce seni tanımak şu dünyada başıma gelen şeylerin en iyilerinden belki de en iyisi ve seni tanıdığım için arkadaşım olduğun için gerçekten şanslıyım öncelikle böyle düşündüğümü bilmeni isterim.
    seninle üniversiteyi kazanmak için gittiğimiz dershanede tanıştık. yanılmıyorsam başlarda sen birinci sınıfta ben ise ikinci sınıftaydım daha sonra sene başında ben senin olduğun sınıfa gelmiştim , ne yalan söyleyeyim o zamanlar sen diğer kızlar gibi dikkatimi çekmemiştin , sonra bir gün 4 erkek öğlen arasında gittiğimiz yemekte açılan kız muhabbetinde seninde adının geçmesinin ardından senin farkına varmıştım
    senenin başında pek bir muhabbetimiz yoktu herkes birbirine yeni yeni alışıyordu seninle de yeni yeni iletişim kurmaya başlamıştık
    daha sonraları her öğle arası yemeklerine beraber gitmelerimiz bizi birbirimize daha da yakınlaştırmış , birbirimizi tanıma yolunda bize yardımcı oluyordu
    seninle ilgili ilk anımız sanırım dershanenin arkasında yemek yediğimiz gün olmuştu , kızlar bir şekilde sevgili konusunu açıp topu bana atmışlardı, ben o an açıkçası ne diyeceğimi bilememiş ve saçmalamıştım evet net bir şekilde saçmalıktı ve umarım saçmalamamı hatırlamıyorsundur
    daha sonraları başka bir yerde tabağımdakini ayıramayıp yanımdaki arkadaşımdan çatalıyla yardım istediğimde çatalınla pidemi bölmeme yardımcı olman senden etkilenme yolunda giden beni daha da etkilemişti , o an yaptığın şey bir annenin oğluna yardım etmesi izlenimi uyandırmıştı bende ve gerçekten hoşuma gitmişti , ve o mekanda sen karşıma oturunca(ne hikmetse her gittiğimiz yerde karşılıklı oturuyorduk) diz titremelerim başlamıştı ve ben dizimi kontrol edemiyordum adeta bağımsızlığını ilan etmişti ve fark edilecek diye çekiniyordum
    sonra dershaneye gelirken en güçlü sebebim sendin sırf seni göreceğim diye her hafta içi o dershaneye gelirdim ki ben o zamana kadar derslerle arası olan bir adamda değildim, sonra yalnızca seninle aynı okulu kazanmak için ders çalışmaya başlamam ve yapılan sınavlarda sınıfta ilk iki sırayı sürekli senle değişmeli şekilde paylaşmak , evet belki hayalimdeki gibi aynı okulları kazanamadık sınavda bir çok aksilik yaşadık ama şimdi gittiğim seneye bitireceğim okula senin sayende geldim dersem sanırım abartmış olmam çünkü sen benim en güçlü motivasyon kaynağımdın
    evet sana karşı farklı şeyler hissettiğimi ne dershanede ne de daha sonrasında söyleyemedim korktum çekindim belki hayır cevabı vermenden korktum(gerçi bana göre sen de benden hoşlanıyordun)evet bende korktum kapı gibi adamda korkar ucunda seni kaybetmek varsa
    anılarımızı anlatmaya başlamadan önce şunları da unutmadan söyleyeyim , ben şu 24 yıllık hayatımda hiç kimseye sana baktığım gibi bakamadım , kimse benim içime bu kadar işlemedi kimse beni bu kadar heyecanlandırmadı mutlu etmedi , sanki içimde yükseklerde bir yerde bir taht var ve o tahtta her ne olursa olsun sen oturuyorsun ve sonsuza kadar sen oturacaksın , bazıları soruyorlar neden yalnızsın diye bilmiyorlar ki ben seni tanıdım seni gördüm sen seviyeyi öyle bir yükselttin ki mümkün değil gelip birinin oraya çıkması ve ben sanırım ne olursa olsun seni içimde saklayacağım en gizlimde ve evet bunu da umuyorum çünkü sen çok farklıydın benim için çok özeldin ve biz seninle öyle güzel olurduk ki bak işte o güzellikleri yaşayamadığımız için birazda pişmanlığım.

    hatırlarsın bir gün bir hocamızın düğününe gitmiştik beraber gece çıkışta diğer kız arkadaşımızın babası sizi alacaktı bizde metrobüs üst geçidinden sizlere bakıyorduk ardından 2 tane çocuk size doğru yürümeye başlamıştı bizde üst geçitten koşa koşa yanınıza gelmiştik sanmıştım ki sizi rahatsız edecekler ne yapayım saat 11 i geçiyor ve korkmuştum , koşarak gelmiştik yanınıza çocuklar gidiyolardı siz demiştiniz noldu diye cevap verememiştik bizde , sahi ne diyebilirdim ki o an gerçekten utanmıştım ama yine olsa kesinlikle yine yaparım.
    başka bir gün bir arkadaşımız bir yerde çalıyordu bizde onu dinlemeye ve muhabbet etmeye gitmiştik oturduğumuz yerde bizim dershane sınıfımızdan 2 arkadaşımız sen ve ben vardık , başka bir sınıftan diğer arkadaşlarımız tanıdığı fakat senin ve benim muhabbetimizin olmadığı başka kişilerde gelmişti, biraz zaman geçti arkadaşlarımızda birinin kalkması gerekti sende bana sormuştun bizde kalkalım mı bende sen bilirsin demiştim benim için fark etmez sahi ben neden hep kararları sana bırakıyordum sen ne dersen hemen kabul ediyordum her neyse biraz daha oturup muhabbet etmiştik ve bir şekilde her buluşmamızda olduğu gibi konu benim sevgilimin olup olmadığı konusuna gelmişti ve ben bir şekilde geçirmiştim ne deseydim yani sevgilim yok ama sevgilim olmasını istediğim kişi şu anda karşımda oturuyor mu sahiden böyle deseydim acaba ne derdin? her neyse biraz daha oturduk ve sonra beraber kalktık sen ben ve başka bir kız arkadaşımız daha , gideceğimiz yönler farklıydı senin metrobüs kullanman gerekiyordu bende hem seni o saatte tek başına bırakmamak için hem de yanında birkaç dakika da olsa fazladan geçirmek seninle daha çok konuşmak yada susmak gereksede senin yanında susmak istediğimden ötürü seninle gelmek istiyordum , tabi her zamanki olduğu şekilde sana bunu açık şekilde soramayıp tek başına gidebilir misin demiştim oysa bir bilsen seninle evine gelmeyi bırak ülkenin diğer ucuna gelmeyi bile isterdim yeter ki sen ol tabi sen gerek yok ben gidebilirim demiştin ben tabi bu cevaba mutlu olmamıştım ama bir şey de diyemedim sen başka yöne gidecektin ve ben diğer kızla aynı yere aynı vasıtaları kullanarak gidecektim bak bu kabul edilebilir değildi bende seninle gelemiyorsam o kızla da gitmem diye içimden geçirip bende şuraya gidiyorum diyip aşağı inip oradan hızlıca ayrılmak için gelen ilk otobüse atlayıp gitmiştim inan o gün seninle gelmeyi ne kadar çok isterdim ve senin dışındakilerle gitmeyi ne kadar az
    atladığım bir yer var onu da anlatmadan geçmeyeyim sınavlara girip farklı ünileri kazanmıştık, sen şehir dışına gidecektin bense sensiz tanıştığımız hayatımızın geçtiği istanbul’da kalacaktım, sahi sensiz bu şehir bana boş geliyordu bir anlamı yoktu her gün onu görmek için kalktığım kişi bu şehirde olmayacaktı , vedalaşmak için bir yerde buluşmuştuk arkadaş grubumuzla ayrılırken sana en son sarılan kişiydim ve o an sana gitme beni burada yalnız bırakma demeyi o kadar çok isterdim ki, sana seslendiremediğim ama sarıldığımda içimden o kadar şey söyledim ki , nasıl söylemeyeyim sahi hayatımın geri kalanını paylaşmayı tereddütsüz kabul edeceğim kişi ertesi gün gidecekti , yeni insanlar yeni bir şehirde tek başına olacaktı , içimden neler söylüyorum belki hissedersin anlarsın diyorum tamam git ama bil isterdim burada senin için her şeyi yapacak bir genç var , keşke ben bu kadar korkak olmasaydım ve keşke sende anlasaydın kabullenirdim belki benden uzakta olmanı ama bilirdim kalbi bende , gerçi söylemesen de ben senden vazgeçmedim , sen gidince geceleri kendimden çok sana dualar ettim hep güzelliklerle karşılaşmanı diledim , hiç üzülmemeni o güzel yüzünün hep gülmesini , başarılı olmanı istedim , sahi insan kendisinden çok başkasının iyiliğini ister miydi? evet istermiş ben istedim senin hep iyi olmanı istedim , bak yıllar bir şekilde geçti sen son senene geldin benimde bir yılım daha var ve son 1 ay önceki buluşmamızda ben önümüzdeki yıl hukuk stajımı yapıp ingilizce hazırlık okuyacağım dediğinde bende dedim kendi kendime olum okulu uzatmadan bitir yetiş şu kıza geç kalma çünkü sen olmazsan ben olmayacağım hep eksik kalacağım geçtiğimiz 4 küsür yılda bir yanım eksik idare ettim ama hayatımın geri kalanında bu eksikle yaşayabileceğimi zannetmiyorum buna dayanamam ellerimden kaymana tahammül edemem , umarım her şey umduğum gibi olur şu hayatın acısını da tatlısına da beraber katlanırız yan yana kalp kalbe, ne olacak bilmiyorum ama ölmediysek eğer her zaman bir umut vardır.

    aslında yazacağım o kadar çok şey var ki sana dair şimdilik sadece bu kadar düştüğünde aklıma yazmaya devam edeceğim her şey hep senin gönlünce olsun iyi ki varsın
    vowel