-
tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum... -
rüzgârdan açılsa kapım bir anda,
kara haber gelmiş gibi ürkerim.
sanki gemilerim battı ummanda,
paramparça oldu gökte ülkerim.
ne acı, kaybetmek için sahiplik!
ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş!...
hayat mı, püf desem kopacak iplik,
çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş -
çın, çın, on iki hece,
çaldı bir eski saat.
on ikide her gece,
bana diyor ki, saat:
dün, bugün, yarın, siz, biz,
bu yayın içindeyiz;
onu yüzyıl sayın siz.
ömür on iki saat..... -
ben şairim, gaibi kurcalayan çilingir;
canlı cenazelerin başında münker-nekir.. -
elimde sükûtun nabzını dinle.
dinlede gönlümü alıver gitsin!
saçlarımdan tutup kör gözlerinle,
yaşlı gözlerime dalıver gitsin!
yürü gölgen seni ugurlamakta,
küçülüp,küçülüp kaybol ırakta.,
yol tam dönerken arkana bak da,
köşede bir lahza kalıver gitsin!
ümidim yılların seline düştü,
saçının en titrek teline düştü,
kuru yaprak gibi eline düştü,
istersen rüzgara salıver gitsin! -
âlemin küfre göre, hem başı, hem sonu "hiç"....
"iki hiç" arasında varlık olur mu hiç?... -
şimdi açsam pencereyi beklesem
sen gelsen
olmaz ya hani geliversen
hiç bir şey sormasan
hiç bir şey söylemesen
sussam
sussan
sussak.
susuşların anlattığını dinlesek
sırt sırta otursak
katılasıya ağlasak
sormasak birbirimize sebebini
sarılsam
sarılsan
sarılsak.
ve yine hiç bir şey konuşmasak
ama anlasak
ne vardı sahi
olmaz ya
hayal ya
hani diyorum olsa ne vardı.