• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.90)
kış uykusu - nuri bilge ceylan
aydın (bilginer) emekli bir oyuncudur; aktörlüğü bıraktıktan sonra orta anadolu'da kendi halinde küçük bir otelde çalışarak günlerini geçirir. hayatında ise iki kadın vardır: kendisine her anlamda uzak ve soğuk olan genç karısı nihal (sözen) ve boşanmış olan kız kardeşi necla (akbağ). kışın bastırması ve kar yağışının artması bu küçük taşrada en çok aydın'ın sinirlerine dokunur ve onu uzaklara gitmeye teşvik eder.


  1. nuri bilge ceylan.. bence türkiye'nin psikolojisi en bozuk adamı.. böyle film yapılır mı abi.. biz şurada küçük şeylerden mutlu olan gariban insanlarız.. filmden sonra insanın yaşama sevinci kalmıyor valla.. filmi gerçeklerden kaçmak için izliyorsanız sakın bu filmi izlemeyin.. şöyle kısaca tahlil etmek gerekirse, öncelikle bana göre bir zamanlar anadolu hem görsel olarak hem de hikaye bağlamında çok daha iyiydi kış uykusu'ndan.. ancak kış uykusu'ndaki dialogların ve psikolojik çözümlemelerin dünyada eşi benzerine rastlamak zor.. ben kelimelerle değil görüntülerle konuşuyorum diyen birisinin filmine benzemiyor pek.. başka birinin filmi gibi.. nuri bilge bu filminde adeta elinde kör bi bıçakla deşiyor karakterlerini en derinlerine kadar.. hem izleyene hem karaktere acı çektirmekten zevk alıyor adam.. yani o kadar insanın önünde tabiri uygunsa psikolojik otopsi yapıyor.. üstelik daha ölmemiş olanlara.. ve bunu alnının akıyla da başarıyor.. bir iki sahne vardı ki unutulmazlar arasına girmiştir..

    !---- spoiler ----!

    filmin son kısmında süha bey'in sarhoş olduğu öğretmen levent'in aydın'la olan anlaşmazlığını gösteren sahne mesela, mükemmeldi.. ilk kısımdaki aydın ve necla'nın tartışması filmin zirve noktasıydı..

    !---- spoiler ----!

    necla karakteri mesela, sinema filmlerinde çok zor bulunan birisi.. romanlardan fırlamış gibiydi.. tema itibariyle ise örnek aldığı tarkovski'ye en yaklaştığı film bu, şayet temayı doğru anladıysam tabii.. doku olarak uzak'a çok benzese de onun kadar kötümser değil bu sefer.. bi de söylemeden geçemiyicem, filmin kurgusu çok kötü.. filmin ilk kısmında hep necla ikinci kısmında hep nihal var.. biraz harmanlasana be güzel abim.. illaki vardır bi anlamı ama boğuluyor insan otuz dakika aynı sahneyi izlemekten.. oyunculuklara gelince mükemmel.. hepsi çok gerçek.. adamlar rol yapmamış kendilerini oynamışlar sanki.. nadir sarıbacak büyük oyuncu olacak inşallah.. neyse dostlarım kısacası film güzel.. her ne kadar hikayesiz de olsa, geçen hikayelerin hepsi geçmişte yaşanmış da olsa izlenesi bi film.. zaten psikolojik de olsa bir otopsiyi üç buçuk saat boyunca izletmek kolay değil.. burdan nuri abi'me selamlar.. haa bi de bu sefer filmde müzik var.. geçen bi ara uğramıştı yanıma, çay içmeye.. dedim nuricim arada müzik neyim koy şu filmlerine.. olmuyor böyle kuru kuru diye.. sağolsun düşünmüş.. unutmamış beni..
    oz
  2. mükemmel film. sanat filmlerini toptan sevmeyenlere bir şey diyemem ancak nuri bilge ceylan gibi bir ülke gururunu mütemadiyen kötüleyen insanların bu filmi açıp kendilerini iyiden iyiye filme vererek izlemelerini öneririm.
  3. ekonomik seviyesi iyi olan aydın ( isim aydın üzerine bastırıyor resmen) kız kardeşi ve güzel eşi ile kendi hallerine takılırlar ve bu adamın hayata insanlara olan hastalıklı bakışı bize bir sürü şey anlatır.

    eşi ve kız kardeşi de aydın'dan farksız aslında. şikayet ederler ama gitmezler vazgeçemezler o statüden.

    kış uykusu gerek çekimleri gerekse diyalogları ile belki de nbc'nin en iyi filmidir.
  4. bir gece su içmeye kalktığımda salonda televizyonda jeneriğinin aktığını gördüğüm nbc filmi.
    yorganın altında öylece uzanan anneme heyecanla "oo kış uykusunu mu izledin, nasıldı? diye sorup "ne bileyim herkes sürekli konuşuyodu hepsi de haklı!" cevabını almam üzerine henüz izlemeye cesaret edemedim.
    bkz: -anne entrysi-
  5. aydın insan eleştirisi evet kesinlikle katılıyorum. bir arkadaş vicdan demiş evet doğruluk payı vardır. bana göre de filmde işlenen bir diğer konu insan ve makine yani teknoloji diyebilirim neden? çünkü prolog bölümünde aydın'ın(yanılmıyorsam ağlıyordu.) arkadan çekilmiş bir görüntüsüyle kamera kafasına yaklaşır yaklaşır ve film başlıyor. yani diyebilirim ki bu aydın'ın hikayesidir hem karakterimiz aydın'ın hem de gerçek "aydınlarımızın" . otelde karşımıza çıkan kişinin at olup olmadığını sorması aydın'ın yok bu otelde at diyince internetteki resimlerde vardı demesi teknolojinin bizi yanılttığına örnektir daha sonra aydın ve hidayet ilyasların evinden dönerken arabaları çalışmıyor ve bozuluyor (yani bir nevi yolda kalıyorlar). bu iki örnekte de teknolojinin ve makinenin insanı kandırabileceği ve yarı yolda bırakabileceğine vurgu yapıldığını düşünüyorum. en son yine yanılmıyorsam film aydının laptopu başında yazacağı kitaba başlamasıyla bitiyor. burada şu konu da ele alınmış olabilir insanın yine internette makineleşmeye ve teknolojiye mahkumluğu hissettirilmiş yani bence öyle
  6. izledikten sonra çalışma masamın yönünü odaya dönük olarak -aydın'ın masası gibi- değiştirdiğim film. artık boş duvara bakmayayım diye...
  7. nbc nin `şaheser`lerinden biridir.

    sürekli tekrar edip durduğumuz bir laf varya hani "gerçek eşsiz ve tekdir" diye. doğrudur fakat tek ve eşsiz olan bu gerçek, o gerçeğe bakan kafanın içinde çok farklı algılara bürünürek başkalaşmaya ve olduğundan farklı şeylere dönüşmeye başlar. gerçeğin, gerçeğe bakan öznenin gözlerine ve kafasına göre farklılık göstermesi, gerçeği, gerçek olmaktan çıkarmaz. gene de bizi gerçeğin kendisinden uzaklaştırıp, onu çarpıtmamıza ve o gerçekliğin yerine kendi gerçekliğimizi koymamıza yol açar.

    herkesin kendi gördüğünü kendi gerçeği olarak okuyacak ve bize de gerçek sanki onun gösterdiğiymiş gibi aktaracak olması kültürel zenginliktir deyip şimdilik geçiştirelim. bu minvalde biz sadece gördüğümüze odaklanalım ve kendi bağlamımız içinde kendi şerhimizi aktaralım.

    öncelikle bizim bağlam bu: http://youreads.net/yorum/212552

    dolayısı ile işin beni ilgilendiren kısmı nbc filmlerini yılmaz güney ekolünün göstergeleri ışığında değerlendirmek.

    önceki yazı kış uykusu izlenmeden yazılmıştı. filmi seyrettikten sonra bu filmin, önceki yazımda anlatmaya çalıştığım, nbc ile yılmaz güney in kıyaslanamazlığı / karşılaştırılamazlığı üzerine olan hususları kanıtlamaya yönelik çok şahane malzemeler sunduğunu gördüm. şöyleki bu filmdeki gerçeği yılmaz güney filme çekseydi küçük burjuva aydın ın `trajedi`sini değil yoksul kamu emekçisi imam ın `dram`ını anlatacaktı. yılmaz güney in kamerası elit bir mekan olan, içinde küçük burjuva sancılarının, çalkantılarının, bireysel psikolojik kavgaların döndüğü butik otelin içine değil, ahırdan hallice, içinde yoksulluktan öte sefaletin, yokluğun ve açlığın ve mahrumiyetin hüküm sürdüğü hamdi ve ismail kardeşlerin evine zoom yapacaktı ve biz bu filmde bir burjuva trajedisi değil hayatları bir burjuva tarafından sikilip atılmış emekçi dramı görecektik. bu örnek sadece yılmaz güney değil, `şerif gören`, `zeki ökten`, `zeki demirkubuz`, hatta `erden kral` için de geçerlidir. bu her biri birbirinden kaliteli yönetmenlerin nbc ile kıyaslanmasının imkansızlığının nedeni işte bu kış uykusu filminde akıp giden gerçekliğin kimin gözünden anlatıldığı problematiğinde yatar.

    örneğin `yeraltı` nı ele alalım. kamera zeki demirkubuz un değil de nbc nin elinde olsaydı engin günaydın ın oynadığı roldeki adamın değil diğer yazar kişisinin açmazlarının ve çelişkilerinin başat olduğu bir gösterim izleyecektik. dolayısı ile aynı gerçeği aynı bağlam içinde anlatmayı tercih etmeyen, kendi algılarına göre kendi gerçekliklerini farklı zeminlerde oluşturmuş farklı sanatçıları mukayese edemeyiz.

    tüm bu yazdıklarım spekülatif gibi gelebilir. farkındayım. ama bu varsayımsal örnekleri vermekteki yagene amacım ilk yazımda ortaya koyduğum argümanları desteklemek sadece. yoksa yılmaz güney de pekala kamerasını bir burjuvanın dünyasına sokabilir `arkadaş` da olduğu gibi. nbc de `üç maymun` da patronun değil emekçi olanın dünyasını gösterdi neticede. benim anlatmak istediğim neyi gösterirlerse göstersinler, gösterdikleri şeyi kimin gözüyle gösterdikleri noktasında ayrılmaları ve bu ayrılmanın birbirlerin aynı kulvarda karşılaştırma olanağı vermediğidir. esinlenme mevzusunda, tabi ki nbc nin yılmaz güney den etkilenmediği, bir şeyler öğrenmediği iddia edilemez. üç maymun başlı başına bir film olarak bir yılmaz güney esinlenmesi olması ( (bkz: baba) ) ve senaristi `ercan kesal` ın yılmaz güney ekolüne yatkın bir abimiz olması da bunu kanıtlar zaten.

    son söz olarak espri babında şunu söylemek istiyorum.
    yolun kimin filmi olduğunu hala tartışırız.
    yılmaz güney in mi şerif gören in mi?
    madem öyle ben de soruyorum şimdi
    kış uykusu kimin filmi?
    nuri bilge ceylan ın mı? çehov un mu?
    yol un kazandığı ödülü yılmaz güney aldığına göre kış uykusunun hak ettiği ödülün asıl sahibi çehov değil mi?