1. ses ver!
    Onlar bizim kardeşimiz, abimiz, ablamız.
    Bizden biri onlar.

    Suçsuz insanları, evlatlarının yanında durmaya çalışan anaları yerlerde sürükleyebilecek kadar şerefsizler:


    korkuyorsunuz değil mi lan?
    azdan az, çoktan çok gider!

    gaz sıktıkları yerde insanları kapalı tutacak kadar, yardım çığlıklarını duymayacak kadar, bir ananın feryadına kulak tıkayacak kadar vicdansızlar.

    semih özakça'nın eşi esra özakça astım hastası ve kadın az daha ölüyormuş.

    bunlar vatandaşınız sizin. Haklarını isteyen, kimseye zararı olmayan, sizden kat be kat onurlu insanlar.

    bu muameleyi yapabilecek kadar ne yaşadınız siz ya...
  2. tutuklandılar.

    Tutuklanma gerekçeleri felaket "delillerin henüz tam toplanmamış olması tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri ve eylemlerin ceza süreleri dikkate alındığında adli kontrol koruma tedbirlerinin yetersiz kalacağı".

    Sizin ben adalet anlayışınıza tüküreyim.
  3. Açlıklarına, direnişlerine ses vermemiz gerekiyor. Vermiyoruz ama. Kendim adına yapmam gerekeni yapamadığımın farkındayım ve utanıyorum.

    Direnişçi Acun Karadağ'ın bir sorusu var:

    "Hergün gaz yiyoruz.Benim kalbimde pil; Esra astımlı ve 9 gündür açlık grevinde; Veli tek koluyla savaşıyor Nuriye ve Semih için.Neredesiniz?"

    Neredeyiz biz cidden ya? Neredeyiz?
    Evlerimizdeyiz, güvendeyiz.
    Korkağız ve Götümüz yemiyor afedersiniz...

    Aklımız başımıza geldiğinde çok geç olacak... umarım olmaz, ama işte...
  4. umut bu sabah da bizimleydi.

    Nuriye gülmen içeriden bildiriyor " ağrılarım çok şiddetlendi ve arttı."


    artık sona geliyorlar ve kimse bir şeyler yapmıyor. gencecik insanlar hakları için nefeslerinin sonuna yaklaştılar.
  5. 141. gün!
    aihm talebiyle muayene edilmişler.

    "Bu bir protesto ve ölmeyi beklemiyorlar bu bir intihar değil. İnsanların seslerini duyurmak için başka bir yol olmadığını düşündükleri koşullarda kullandıkları bir protesto yöntemi."
  6. nuriye ve semih'in açlığının 148. günü. son süreci özetlemekte yarar var sanırım:

    avukatları tecrit altında hayati tehlikede olduklarından "acil tedbir kararı" için aihm'e (avrupa insan hakları mahkemesine) başvurmuşlardı. aihm'in talebiyle numune hastanesinde thiv'den (türkiye insan hakları vakfı) aynı zamanda adli tıp uzmanı olan şebnem korur fincancı'nın da dahil olduğu bir heyet tarafından muayene edildiler ve hazırlanan rapor adli tıp kurumuna gönderildi. olumlu bir gelişme olarak algılanmıştı bu durum ve içimizde küçük de olsa bir umut yeşermişti. fakat hiç beklenildiği gibi olmadı. geçtiğimiz günlerde nuriye ve semih bir "geceyarısı operasyonu" ile sincan mapushanesindeki hücrelerinden derdest edilerek kampüs hastanesine "nakledildi". sözde özel bakıma ihtiyaç oldukları gerekçesiyle. berbat koşullarda iki mapushane hastanesi odasına üstelik de refakatsiz. işte tam bu son duruma yönelik çabalar içine girilmişken bir yandan da aihm'den karar bekleniyordu. aihm'in son dönemlerde türkiye'deki insan hakları ihlallerinde aldığı ya da almadığı kararlara baktığımda kendi adıma pek olumlu bir sonuç beklememekle birlikte yine de "enseyi karartmayalım, bu çok özel bir durum" diyordum içimden. ve dün aihm o "utanç verici" kararını açıkladı. özetle; devlet nuriye ve semih'e gayet iyi bakıyordu, şimdilik hayati tehlikeleri yoktu. ha bir de açlık grevini bir an önce bıraksınlardı.

    sonuç bir taraftan gayet açık: suriye savaşı ve sonrasında yaşanan "mülteci krizi" ile birlikte avrupa - türkiye arasında mülteciler üzerine imzalanan "geri kabul anlaşması" ile başlayan kirli pazarlıklar hala geçerliliğini devam ettiriyor. türkiye'de haziran 2015'den beri devam eden insan hakları ihlallerinde birkaç minik itiraz dışında avrupa'nın neredeyse hiç sesi çıkmıyor. insanlar bodrumlarda yakılıp, katledilirken aihm'in aldığı 3-4 tedbir kararı dışında elle tutulur hiçbir yaptırım uygulanmadı türkiye'ye. ardından khk vandallığına karşı aihm'e yapılan itirazların hepsi "ohal komisyonu" kurulur kurulmaz (ama hala işlemezken ve 2018'den önce herhangi bir karar alması dahi beklenmezken) iade edildi. ab ilk kurulduğu zamanlardaki "insan hakları ve hürriyetleri" her şeyden önce gelir iddiasını bırakmış besbelli. belki de çoktan bırakmıştı da biz safça böyle olduğunu kabul etmek istemiyorduk. siyasi ve ideolojik bir birlik sonuçta. kurucu ilkeleri şimdilik sadece "kendi vatandaşları" için geçerli gibi. hatta bu bile ciddi bir tartışma konusu. çıkarları neyi emrederse onu yapacaklarından hiç şüphe yok.

    nuriye ve semih için bundan sonraki süreç nasıl işler? sorusuna yanıt bile veremiyorum. kitleselleşmekten çok uzak bir muhalefet var bu konuda. olan bitenden az sayıda insanın haberdar olduğu, haberdar olanların da çok çok azının harekete geçmeye "cesaret" edebildiği ve maalesef ülkenin bir çoğunun hala nuriye ve semih'i "terörist" olarak kabul ettiği için yapılanları reva gördüğü koşullardayız. ses vermek hep güç olmuştu da bu ülkede. artık itiraz eden hemen herkesin kendini cezaevinde bulduğu ohal koşullarında ses'e ses vermek iyice zorlaştı. elbette olanaksız değil. bu devir de hep böyle devam etmeyecek ama kısa vadede haklılığımızı ifade eden güçlü bir kitleselliğe de ulaşmak pek mümkün görünmüyor benim açımdan.

    bazen hiçbir şey gelmiyorsa elimizden "ben bunları kabul etmiyorum. size de biat etmeyeceğim" demek bile yok etmeye çalışanlara inat var olmamızı sağlar.

    #nuriyevesemihyaşasın

    AİHM’in tarihinde utanç

    AİHM'in Gülmen ve Özakça kararında 32 sayfalık tıbbi belgelere tek atıf yok
  7. bugün açlık grevlerinin 163. gününde olan nuriye gülmen ve semih özakça'nın avukatı oya aslan sağlık durumlarına ilişkin bir açıklama yaptı. ne yazık ki güzel ve içimizi ferahlatacak haberler değil:

    “Nuriye’nin sağlık durumu önemli bir eşikte ve Nuriye açısından artık her şeyi bekleyebilir bir pozisyondayız. Vücut direnci yeterince güçlü değil enfeksiyon kapma riskiyle karşı karşıya. En son kardeşi iki gün önce refakatçi olarak kabul edildi. Semih’in vücut direnci yine biraz daha güçlü ama o da önemli bir eşikte.”

    163. gün
  8. "açlık grevinin 202’nci gününde olan nuriye gülmen’in gece odasından çıkarılarak yoğun bakım servisine konulduğu belirtildi. gülmen adına açılan twitter hesabından yapılan açıklamada sağlık durumunda hiçbir yeni gelişme yaşanmamasına rağmen böyle bir uygulama yapıldığı belirtildi.

    numune hastanesi’ne getirilen nuriye gülmen’in, yoğun bakım servisine konulduğu, jandarmanın hastanenin etrafında beklediği refakatçisi olan kardeşi beyza gülmen’in de yanına alınmadığı öğrenildi."

    2 gün sonra yani 28 eylül'de 2. duruşmaları vardı. yeterli personel olmaması nedeniyle ilk duruşmaya nuriye ve semih getirilmemiş, ankara adliyesi'nin içi ve dışı gaza boğulmuş, çok sayıda insan darp edilerek gözaltına alınmıştı. yoğun bakım önüne jandarma etten duvar örmüş. geçen hafta mahkeme için yeterli personel yoktu oysa. 'zorla müdahale' endişesi var herkeste.

    kaynak

    başhekim toplantıda, bakanlık yasak derdinde: doktorlar Istedi, ordu gibi odaya girip götürdüler