• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.20)
saatleri ayarlama enstitüsü - ahmet hamdi tanpınar
ahmet hamdi tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. "saatleri ayarlama ensitüsü" toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. nid
  2. okudukça kaşlardan biri kalkıp durur, kaşla senkronize olmuş dudaklar da hareket eder; bazen güler bazen şaşırır.

    ne alakası var demeyin ama tam olarak tanımlayamadığım bir şekilde bana 1984-george orwell'ı anımsatmaktadır.

    kadıköy belediyesinin geçtiğimiz ocak ayında yaptığı ahmet hamdi tanpınar anmasına katılmıştım. programın içeriği;

    moderatör: ahmet ergenç
    zeynep kerman: tanpınar’ı sevmek ve değerlendirmek
    beşir ayvazoğlu: ahmet hamdi tanpınar'ın “mahalle”si
    abdullah uçman: edebiyat tarihçisi olarak tanpınar
    handan inci: saatleri ayarlama enstitüsü’nü yeniden düşünmek
    besim dellaloğlu: türkiye’de tanpınar algısının dönüşümü

    bu isimler ve başlıklar beni oldukça heyecanlandırmıştı baya hevesli bir şekilde gittim ve büyülenerek iyi ki katılmışım diyerek programdan çıktım. salondaki kalabalık da edebiyat için umut verici güzellikteydi. tanpınar'a ve eserine dair birçok şey anlatıldı o etkinlikte. öğrencileri konuştu, ona "ahmet amca" diye seslenen bir dönemin çocukları günümüzün pamuk saçlı teyzeleri anlattı anılarını. akademisyenler çalışmalarından bahsetti. velhasıl kelam hoştu.

    bu hevesle okulda sunumunu hazırlamaya çalıştım. günlerce uğraştım. gruptaki arkadaşlarımın umurunda bile değildi edebiyat, sanat, ahmet hamdi, saatleri ayarlama enstitüsü falan. ben kendisini de kitabını da çok sevdiğim için aldım tüm yükü üzerime. ama hoca hiç beğenmedi sunumu. ağzına geleni saydı. hocanın ağzına geleni sayması değil de notlarını kağıda yazıp, kağıttakileri de tahtaya yazarak bize ders anlatma çalışan bir hocanın(!) beğenmemesi zoruma gitti.
  3. okunmadığı sürece "modernleşme sendromu" hiç bitmeyecek.
  4. !---- spoiler ----!

    nakit cezamızın dayandığı esas, şehre ait umumi saatler başta olmak üzere, açıkta bulunan saatlerden biriyle uymayan her saatten alınan beş kuruştan ibaretti.
    fakat bu saat ile bir başka saatin arasında da ayar farkı varsa, bu sefer ceza iki misli oluyordu. böyle komşu olan saatlerin sayısı çoğaldıkça ceza da hendesî nispetle artıyordu.
    tam saat ayarı haddizatında imkansız olduğu için -bu, saatlere mahsus bir ferdî hürriyet meselesidir, bittabi o zaman bunu açıklayamazdım-, hele kalabalık bir yerde yapılan tek bir kontrolde epeyce miktarda bir para tahsili mümkündü.
    kaldı ki, biz bu karışık hesaba bir de ilerilik ve gerilik farkı ilave etmiştik. herkes bilir ki, bir saat ya geri kalır yahut ileri gider. bu işin üçüncü şekli yoktur. bu da tam ayar imkansızlığı gibi umumi bir kaidedir; meğer ki durmuş olsun. fakat burada iş şahsîleşir. benim nazariyem şudur ki, insanlar kainatın sahibi olmak üzere yaratıldıkları için, eşya onlara uymak tabiatındadır.

    !---- spoiler ----!
    abi
  5. türk edebiyatı'nın en güzel eserlerinden birisidir benim gözümde. içindeki kara mizah ve bunun dozu harikadır. yergisini çok ince ve kaliteli bir dille yapar. benim aklımda en çok yer eden hali hayri irdal'ın, ailesinin değişimini (daha varlıklı hale gelmelerini diyelim) sivri diliyle ama yine kendi kafasının içinde küçümsediği sayfalardı sanırım.

    tabii tüm kitap çok ama çok kötü bile olsaydı sırf şunu dediği için benim gözümde kıymetli olurdu: "ben etrafımı sevmezsem rahat edemiyorum. her şey içimde alt üst oluyor sanki..."

    ne güzel bir kitapsın sen. ahmet hamdi'nin aklına, fikrine, eline sağlık.
  6. bu kitabı okumadan önce hazırlık mahiyetinde tam olarak ortadan ikiye bölmek gerekiyor. ilk bölüm sıkıcı kasvetli hatta haddimi aşarca konuşursam gereksiz ayrıntılı diyebilirim. çünkü sıkıldım daraldım resmen karakter tasvirlerinden, konudan oldukça uzak beklentimi karşılamayan bir bölümdü.

    ikinci bölümü ise muhteşem gibiydi. resmen okumadan duramadım. uykusuz kalıp bitirmeye çabaladım. akıcı, ilginç, ufuk açar cinsten insan inceleyen, doğru yanlış kavramlarını en güzel şekilde tartışan bir eserle karşılaşıyoruz ikinci 200 sayfada. keşke ilk bölüm kısa tutulsaydı hem daha çok okunurdu hem de çok daha büyük bir üne kavuşur, belli bir kesimin değil genelin ufkunu açacak eserler arasına girerdi. yine de herkesin bir şekilde vakit ayırıp sabırla ilk yarısını geçip ikinci yarısında eserin tadına varmasını tavsiye ederim.
    abi
  7. şaheser. sanırım şu kitaptan aldığım tadı hiçbir türkçe kitapta almadım. hayran oldum resmen, okurken her cümlede "en sevdiğim yiyeceği yiyormuş" gibi bir tat aldım. doydum. bu kadar olmasa da puslu kitalar atlası'nı okurken de çok mutlu olmuştum.
  8. !---- spoiler ----!

    bu daima böyledir. hadiseler kendiliğinden unutulmaz. onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir.

    !---- spoiler ----!
  9. !---- spoiler ----!

    ahmet zamanî efendi isminde hiçbir insan tanımamıştım. hattâ adını ilk defa duyuyordum. "ah ya rabbim, ekmek paramı niçin bana doğrudan doğruya vermedin de beni başkalarının uydurduğu bir yalan yaptın!" hakikatte de böyle idim. ucunu bucağını bilmediğim, her gün yeni bir parçasıyla karşılaştığım âdeta tefrika halinde bir yalan olmuştum.

    !---- spoiler ----!
  10. 1984 neyse saatleri ayarlama enstitüsü de odur. kendimi kitabın içinde yaşar gibi hissederim sıklıkla. bir yerinde "saatleri ayarlama enstitüsü her şeyden evvel kendisine inanılmağa muhtaçtır" diyor tanpınar. kendi yarattığımız meşgalalelerimize bir gereklilikmiş gibi sarılıp, onlarsız olmazmış gibi davranışımızı güzel bir şekilde özetliyor bu sözüyle. çok güzel alegorik bir anlatımı da var ^:daha ne olsun...^

    ayrıca nedendir bilinmez ama şu sözler de üzerinde düşünmeğe^:ufak bir alışkanlık... ^ değer geliyor bana:

    "ekrem kütüphaneler dolusu kitapları okuyarak nevzat hanım’a âşık olmağa hazırlanmıştı."