1. hayatım için önemli olan şeyleri ufaktan geri bırakmış bulunuyorum.araya mezuniyet falan filan girdi tam bi tsunami.ama yepyeni bir başlangıç yapmak icin harikamsı oldu.resmen minnak poçalarin ustunde çıtır çıtır olan çörekotları gibi ^^
  2. kuyuda olduğum halde uzatılan kurtarıcı ipe uzanamayacak kadar yorgunum.
    önemi yok.
    bir şeylerin olmasına, değişmesine gerek de yok.
  3. iki gün önce yani doğum günümden bir gün önce çocukluk arkadaşımla buluşmuştum. görüşmeyeli iki yılı geçiyordu. ikimizde de o kadar çok şey değişmiş ki. ben onu daha farklı tanımışım, o beni daha farklı tanımış. aslında çocukken ikimiz de aynı şeyleri yaşayıp aynı şeylere üzülmüş aynı şeylere sevinmiştik. aile yapılarımız bile birbirine çok benzerdi. onun da babasıyla ilgili sorunları vardı. o bundan kurtulmanın, geçmişini iyileştirmenin yolunu dışa açılarak bulmuş bense tamamen içime dönerek... gerçi benimkine iyileştirmek de denemez, bataklık gibi oldu. söz verdim, belki yazın yurtdışına gidebiliriz. cesaretsizliğimin üstesinden birlikte geleceğimize inanıyor. önce benim kendime inanmamı istiyor tabii. olur mu be kara kız. benzer mi düşüp dizimizi yaraladığımızda birbirimize kol kanat gerişimize. dedim. o zaman yaptıysak yine yaparız dedi. her şey yeni ve yeniden başlıyor. biliyorum ve inanıyorum.
  4. tesadüfi şekilde karşılaştığım insanları, ettiğim ayak üstü sohbetleri, karşılığı olmaksızın yapılan iyilikleri çok seviyorum. çok yaşamın içinden ve çok insanca geliyor. geçen gün kadıköy-eminönü seferli vapurda yaşlı bir amcanın karşısına oturdum. önce kendini toparladı, buna karşılık gülümsedim, o da gülümsedi. elinde bir şeylerin evrakları vardı belli ki önemli biri diye geçirdim içimden. tam o sırada "bir şey içer misiniz?" diye sordu. gülümseyerek teşekkür ettim, ısrar etti. kabul ettim. kırmak çok kabacaydı o an. yolculuk boyunca -ki bu on beş dakika filan- temiz ve gülümsemeli yüzünü denizi seyrederken gördüm. düşüncelerini sezmeye çalıştım. vapur karaya yanaştığında da vedalaşıp ayrıldık.

    en çok da yaşlıların şefkatiyle karşılaşıyor olmam sanırım yaşlı ruhumun iyiden iyiye görünür ve somut olduğunu düşünmemle pekişti... acaba diğer insanlar da böyle küçük karşılaşmaları, nezaketli insanları bir mutluluk sebebi olarak görüyor mudur ki?
  5. hayatımın -eğer akademik alanda ilerlemek istemezsem veya ikinci bir üniversite ile- son eğitim ve öğretim yılına girdim. artık insanların benden bir şeyler bekleyen gözleriyle muhatap olacağım. bu beni biraz ürkütüyor. yaşamak beni ürkütüyor ziyadesinde. bunun sebebinin aile olduğunu biliyorum. ya da bazen kendi güçsüzlüğüme bahane aradığımı düşünüyorum. o bahanelerin arkasına sığınmak bir nebze ilerletse de düşünebilen bir varlık olarak yanlış olduğunu da kestirebiliyorum. bu sabah bu şehri terketmeden önce, evimizin karşısındaki okulun törenini seyrettim. hava yine çocukluğumdaki gibi "okulun ilk günü pusu" ile kaplıydı. bu hep böyle olur.

    anneler ve babalar küçük gözbebeklerini ellerinden tutarak, ucunun o kadar da uzak olmadığı bir yola ilk kez koydular. istiklal marşı okunmadı. ilkokuldu ya, belki o yüzdendir dedim. ama aklıma yarım yamalak söylediğim o tören sıraları geldi. sınıfım okunacak ve ben de sınıfıma gireceğim heyecanı ile kaplı olduğum sıralar. sanki zamanın ucuna ip bağlayıp koşa koşa ilerleyerek gelmişim. o zamanlar insanlar daha az ürkütücüydü. şimdi o soğuk bedenlerin kızgın ruhlarını ayırt edebiliyorum. umudum varsa hala, iyiliğe inancımın, yaşanacak olaylara merakımın ve azıcık kalmış olan güzel kalplerin eseridir.
  6. yarın okula sutyensiz gidicem. kat kat giyiniyorum zaten kim farkedecek. zaten çok rahatsız birşey. hem belki daha dik dururum. nalet olsun pasif protestoma.
    gelecekten gelen not; yaptım. oh be.
  7. engellemene gerek yoktu. umarım sıkıntıdan patlıyosundur. tişikkirler youreads itiraf.
  8. bugün evin sokağında yürürken yanıma bir araba yaklaştı ve eliyle yanıma gel yaptı, o kadar saygısızca yapılan bir hareketti ki ağzının payını vermek için ilerledim, şu dişçi nerde biliyo musun sen dedi. o an kendimi tatmin etmek için yerin dibine sokabilirdim onu ama yolu tarif edip döndüm gittim. tam eve gireceğim sırada bahçede otistik bir çocuk oturuyordu, gülümsedi. adın ne senin dedi, 5 dakika falan konuştuk. eve girdiğimde o kadar mutluydum ki. sanırım bugün kendime bile itiraf edemediğim bir şeyi idrak ettim; bazen kendimi dizginlemeyi bilirsem ödüllendirileceğim.
  9. 1 haftadır eminem - without me'yi ezberlemeye çalışıyorum. arkadaş meclisinde alkolünde etkisiyle gaza gelip olum ben o şarkıyı ezbere biliyorum dedim. olur da bir gün söyle derlerse diye kendime durduk yere ağır yük edindim. ahanda lirikler burada. tutamadığım çenemi seveyim.
  10. birkaç yıl önce o zamanlar henüz bebek sayılan bir sözlükte başlamıştım yazarlık yapmaya. orada yıllar geçirmiş, bol bol yazılar yazmıştım. kendimi oraya ait hissetmeye başlayınca sözlüğün sosyal etkinliklerinde de sık sık yer almaya başlamıştım, çeşit çeşit insanla tanışmıştım. onlarca dost edindiğim o sözlük bir gün ansızın tüm yazılarımla birlikte yok olmuştu ve o gün kendime sözlük yazarlığına bir daha geri dönmeme sözü vermiştim. bunda orada tanıdığım ikiyüzlü insanlardan uzak kalma isteğimin de payı büyüktü.

    ben vedalardan nefret ederim, ayrılığın mutlusu olmaz. içimi dökeceğim yerler aramaya başladım aylarca. twitter bu arayışım için iyi bir duraktı lakin orada da hep çok konuşmamam için sınırlanmış gibi hissettim, insan içindekileri o kadar harf ile nasıl anlatabilir ki?

    aradan epey zaman geçti, çevremdeki her şeyle beraber ben de değiştim, çok değiştim. bitmek bilmeyen hatalarım oldu, çokça pes ettiğim oldu ama birileri beni hep yeniden ayağa kaldırdı. olanlar "her şeye rağmen ben değişmem" diyen bu adamı da değiştirmeyi başardı. herkes aynı şeyleri farklı şekilde farklı zamanlarda yaşıyor, çoğunuza bu hikaye tanıdık da gelecektir muhtemelen ama özet geçmek gerekirse uzun süredir bir şeyler arıyorum. kendimi büyük bir boşlukta hissediyorum ve bunu kimseye anlatamıyorum, yazma ihtiyacı hissediyorum. ben hiçbir zaman günlük tutamadım, anlatmak da yazmanın yerini tutmuyor.

    hayatımda ilk kez bir sözümü bozuyorum ve sözlük yazarlığına yeniden başlamak istiyorum. yeni bir isim, yeni bir birikim, yeni bir heves ve yeni bir başlangıç. burası güzel bir sözlüğe benziyor. çoğu sözlükteki gibi goygoy muhabbetten ziyade yazarların hobilerini paylaşması ile dönen çarklar üzerine kurulu. umarım sözlük de beni sever, ben sizi tanımadan da sevdim.^:swh^