1. ...
    yirmi iki yıldır
    çıkardığı ses birikintileri
    çöküyormuş kulaklarına.
    sessizliği dilemiş
    aydınlık parçasının,
    samimi ardına yaslanışı
    görünüyordu;
    saçlarının işaret parmağında.

    "nafile değil acımalarım,
    gün bitiyor
    sizin başladığınız salisede" dedi fısıltıyla.

    "seversin savuruşunu rüzgarın
    bulamazsın benzerini"

    insaf ararmış gibi kımıldadı göz bebekleri,
    oysaki görünüşte dudak kımıltısız
    aslında uzakta bir uçurumdaydı...

    "sükunu feda etmiş dediler
    intihara da meyilliymiş dünleri"

    çevreye bakındı
    öne eğilmişti hafifçe
    galiba
    daha iyi idrak edebileyim diyeydi
    tüm çabası.

    "hanginiz tabureyi itekledi de
    uzaklaştı karadan son nefesi?"

    anlattı,
    o herkese göre ağır olanı.
    anlardı,
    bir derdi olduğunu
    uzaktan bakan herkes,
    çay bardağını tutuşundan.
    her bir hamal kaçırırdı bakışlarını istemsiz.

    karanlığı örttüğünde birkaç eli kibirli,
    biz susanlar, görmüştük
    aydınlık sandığımız bir kayada otururken.
    kaya, dehliz dibindeydi
    dehliz, göğün üstünde
    ben, onun karşısında
    en büyük savunmamı tutunduracağım
    kelime arayışlarındaydım.

    "sükut etmen
    ters yöne akıtmayacak
    gözyaşlarımı"

    ardına yaslanma sırası bendeydi.
    ben milyon kişilik sinemada
    tek kişiydim.
    tekillik böyle hissedilebilir miydi?
    içtiğim su, kora körüktü.
    ayaklarıma kadar indirmiştim bakışlarımı
    başımı kaldırsam
    şimşekler eşlik edecekti
    biliyordum.
    ...

mesaj gönder