1. madem dökülüyoruz..

    yaşamak diyorum, çoğu zaman hayatta kalabilmekten ibaret. uzunca bir zaman elde ettiğim şeyleri kendim aldım diye düşündüm. bunun bana ifade ettiği şey tam olarak şuydu: "onlar vermedi, ben aldım" bir şeyi isteyip, çabalayıp elde etmenin mutluluk verdiğini düşündüm ki bana birçok büyüğüm de bu şekilde ifade etti. çalış, didin kazan ve kendini kurtar. belki 10 yaşımdan 26-27 yaşıma kadar hep aynı şeyle kendimi besledim. "ben kazanıyorum" evde bunalım halinde bir çocuktum, belki yolum çoktan belliydi çizilmişti. en azından belli yaş aralığında bana biçilen hayatı değiştirebileceğime inandım bunun için çabaladım ve değiştirebildiğimi gördüğümü zannettim. arada çok önemli bir fark var ben değiştirebildiğimi düşünüyordum her şeyi. sanki yazgıyı ben kontrol ediyormuşum gibi geliyordu. alıyordum kazanıyordum, planlar dahilinde ilerliyordum. önüme bir yol çıkıyordu, beğenmiyorsam yeni bir yol açıyordum. yeni bir yol açarken hiçbir zaman o yeni açtığım yolun da aslında ilk yol gibi önüme koyulandan bir farkı olmadığını düşünmeye başladım. bu fikir beni sıkıntıya sokmadı değil. sonuçta iki seçenekten birini seçmekle yüz seçenekten ya da on milyon seçenekten birini seçmek çok da farklı değildi. seçenek yaratabiliyor muyum diye sormaya başladım kendime, heyhat ne haddime öyle bir gücüm yok. sadece kurulu evren düzeninde ihtimaller dahilinde çırpınıyorum. bir keresinde abime (dini bilgisine güvenerek) kader nedir diye sordum, hatta biraz da ekledim; eğer benim kaderim şu an bu çayı içmekse ve de ben bu çayı içmekten vazgeçersem kaderi değiştirmiş mi olurum? net bi cevaptı verilen "hayır o zaman kaderin çayı içmemekmiş deriz." şimdi anlıyorum bazı şeyleri, farklı olmak adına yaptığım her şeyi aslında herkesten biri olabilmek için yapmışım. bütün bu çabanın mücadelenin sonunda elime geçen nedir diye sorduğumda cevabım iç acıtan cinsten olabiliyor. "herkesten biri olabildim." peki şimdi ne yapabilirim, herkesten biri olabilme şerefine nail olduktan sonra yapıalcak olan nedir, daha da herkesten biri olabilmek için toplum standartlarına iyice abanmak mı mesela? evlenip çocuk yapmak, haftasonu gezmesine gitmek mi? ya da başladığım noktaya geri mi dönmeliyim, farklı şeyler yapmak mı? ya yine verilen onca mücadele herkesten biri olmak içnise? her mücadeleye girdiğimizde acaba asıl maksadımız farklılaşmak mı yoksa aynılaşmak mı? bütün bu hayat henagamesinde insan ne için yaşamalı diye soruyorum aşırı mantıklı cevaplarım beni kendimden tiksindiriyor. hayatta kalmak, kendi var etmek, kendini özgürleştirmek ve kendini gerçekleştirmek. nihayet evrene benle ilintili bir katkı sağlamak. tüm varlığımın sonucu olan bir ürün ortaya koymak. bu ürün bir evlat mı olacak eyvah yine aynılaştım. yalnız olsaydım dünyada en çok kime benzeyecektim acaba? kendim olmadığı kesin.
    abi

mesaj gönder