1. kapitalizmin temel dayanağı sermaye birikimi; sermayenin yeniden üretilmesi ve emeğin yeniden üretilmesidir.

    sermayenin yeniden üretilmesi; belli bir sermaye birikimin halihazırda olması ile düzenli artı değerin sağlanması ile olanaklı olur.

    artı değer; göreli ve mutlak olarak ikiye ayrılır. göreli artı değer, insan gücünden tasarruf edebileceklerle sağlanır, çalışma süresi-işçi sayısı değiştirilmeden yani teknoloji ile. mutlak artı değer ise çalışma sürelerinin arttırılması, işçi sayısının arttırılması, çalışmanın yoğunlaştırılması ile sağlanır. bu noktada kapitalist sermayenin karşısına çıkan emeğin yeniden üretilmesi sorunu, çalışan kesimin mücadeleleri sonucunda özellikle göreli artı değerle çözülmeye çalışılmıştır. tabi bu da makineleşme ya da teknolojinin neden olduğu çalışan sayısının azaltılması gibi yeni bir soruna neden olmuştur.

    artı değer, bir metanın üretimini müteakip değişim değeri eksi kullanım değeridir. bu kaba olur böyle denmesi uygun düşmeyebilir ama kardır, sermaye sahibine kalandır, yapılan iş için harcanan emek ve zamanın ötesinde elde ettiği kazanımdır. yani sermayenin yeniden üretilmesi, emeğin yeniden üretilmesinin ötesinde elde edinilen, sermaye sahibinin cebine giren kazanımdır.

    burada devletin işlevi de vardır ona değinmeyeceğim. devlet de bir işverendir.

    yalnız, ya şunlar n'olacak

    -zengin olan kesimin çocukları sahip olduğu şartlar itibariyle gene ayrıcalıklı kalacak, en iyi dershanelerde okuyacak en iyi özel okullarda okuyacak hatta okumasına gerek kalmadan babasından hazır olan işin başına geçecektir.

    -seçme ve seçilme hakkı diyoruz, aylık kazancı 3000 tl (asgari ücretin 2,5 katı bu arada) olan bir insanın seçilme şansı, milletvekili aday adayı olabilme şansı nedir? kendisi gibileri temsil edebilme şansı nedir?

    -gelir düzeyi düşük olan kesim, bir ev, bir araba, çocuğuna bir düğün hadi en fazla bir yazlık için hayatı boyunca çalışacak, kredilerle, ödemelerle cebelleşecektir. bir yandan bir gecede bir araba parasını harcayanlar varken. ama o da yaratıcı olsaydı ama o da 'entellektüel sermaye' yaratsaydı denilirse, bu da imkan meselesidir, kaldı ki istisnalar olduğunda da "bakın isteyince, inanınca nasıl oluyormuş, fırsatlar dünyası" diye fantastik hikaye diye duyduğumuzdur.

    -ya da olağanüstü zeki, yetenekli, çalışkan ama zengin olmayan bir insanın bunu gösterebilmesi için sarfetmesi gereken emekten de bahsedebiliriz.

    -işin aslı çaba, emek, uğraş, zorluklara göğüs göstererek biraz da şansı yaver giderse 'başarılı' olanlar vardır ama bu ne kadardır? potansiyel yeteneği olanların oranında mıdır? ya kaybolanlar?

    -sen şunu almak zorunda değilsin. dürüstçe, peki, yaratılan algıyla oluşan düzende lisede android telefonu olmayan çocuk küçümsenmez mi? bence küçümsenmez deme bak genel konuşalım. ben ilkokulda izci üniformamın parasını geç yatıracağım endişesiyle günlerce ağladığımı hatırlıyorum. ya da modasına göre giyinemeyen bir kadın iş yerinde 'aman ne demodesin' eleştirilerine maruz kalmaz mı?

    -günümüzde şahin, doğan kullananların çoğu apaçi değil miydi?

    vb. birçok alanla ilgili sosyo-ekonomik örnek bulunabilir. sermaye, ürettiğini tükettirmek zorundadır. bu olmazsa var olamaz. bunun için de değerler, inançlar, ideolojiyi görünür/görünmez şekillerde yönlendirmek zorundadır.

mesaj gönder