1. zor bir ailem var. normalde düşünsel dünyamı rasyonel zemine oturtmaya yatkın, akılla muhafaza edilen şeyleri 'inanmam' için bir zorunluluk olarak addetsemde beni duygusal planda yazmaya itecek kadar sınırladılar. 20 senedir ekmeğini yediğin, barındığın ve sevildiğin evinde görüşlerin yüzünden yabancılaşmak kolay değil. karşındakilerin şanslıysan cahil, değilsen yarı cahil olduğu bir toplulukta kendini bir zorunluluk olarak 'yüksek' görme eğilimi, kişinin objektiflik sınırlarını tehdit eder dereceye vardığında, ideallerin ve korkuyla karışık inanç odakların için pasifist yaşamaya mecbur olduğun siyasi keşmekeşin içinde orta çizgiden sınırlara doğru kaydığını hissettiğin an doğal olarak bir kaçma isteği oluşuyor. kendini karşındakine anlatmanın en iyi yolu onun fikrinde bi ağırlık kazanmayacağın önkabulünü içselleştirerek onun seviyesine inmek zorunda kalmak hayatın bize yaptığı cilvelerden biri. bugüne dek bulunduğum konumu sorgusuz sualsiz kabullenmemin ardından ilk defa beynimin ayrılık sinyalleri verdiği bir dönemdeyim. hiçbir zaman yabana atamadığım ve iyi ki var dediğim fikirlerimin mimarı o konumum olsa da.
    şimdilik sadece kayıt alıyorum ve kayıtsız kalmaya çalışıyorum. küçük çapta aileme, büyük çapta türkiye'ye.
    "bir ağacı kök saldığı yerden ayırıp başka bir yere taşırsanız, ağaç meyve vermez olur. verse de, kendi yerindeyken vereceği meyve kadar güzel olmaz. bu, doğanın kanunudur. bence, ülkemi terk etmiş olsaydım, aynen o ağaç gibi olurdum."
    sde

mesaj gönder