1. 3 hafta önce başlamıştı hikayemiz. zaten benim 1.5 senedir güvenmeyi önce unutup, sonra tekrardan hatırlamam için geçirmem gereken zaman da hemen hemen tam dolmuştu. önce tam taşındığım gün o siktiğimin app'inden yazdığın "naber"inle başlayan hikaye, 2 hafta boyu çok da güzel aktı. ama sen izin verdin akmasına. bir noktaya kadar. neydi o nokta, kafanı ne değiştirdi, o güzel haftasonunun cuma ve cumartesisini beraber geçirdikten sonra pazar günü, evimden çıkınca ne olduğu inan bilmiyorum. bilmek de istemem zaten. öyle kalsın o. taze kalsın, güzel kalsın. ya da kalmasın. bilemedim.

    1 haftadır zaten boka saran ruh halimi toplayabilirdin. toplamayacağını da gösteren, olmayacak şekilde buluşamamamızla tetiklenen şeyler, bugün ancak patlayabildi. 3 haftalık insana niye bunu yazma gereği duyuyorum bilmiyorum, ama en azından güvenebileceğimi gördüm ya o da yeter heralde. ya da bana öyle geliyor şu an ne bileyim. ama tarihe bir not da düşmek isterim. istedim sanırım, ya da?

    biliyor musun, geçen hafta bu zamanlar, evimden mutlu mesut çıktığının 12. saatinde, arkadaşlarımın yanından çıkıp da senin evinin önünde, sadece seni görmek için 6-7 kere arayıp 15 dk yağmurda beklediğimin hafta dönümü bugün. haberin bile olamadı. olmasın da zaten. şarkıyı bile kaldıramadın, onla kafayı yerdin. yedin de bana karşı zaten de. neyse.

    şarkı yazmıştım, dinletmiştim de. büyük bir şey de değildi benim için. belki senin için çok daha fazlasıydı. yarım yamalak türkçenle, neyi anladın neyi anlamadın onu bile bilmiyorum. ama gereğinden çabuk açıldığım kesindi zaten. ama ne yapabilirim ki, karakterim bu. hem bipolar hem yay burcu olan bi adamdan zaten ne bekleyebilirsin ki. artı duvarım yoktu be! o noktada duvarım yine yoktu! sana güvendim çünkü. güvenmek, tekrar güvenebilmek, güvenebilmeyi denemek istedim. evet acele ettim ama, iyi olduğuna inandım. gülüşüne, güleç bir tip oluşuna, hayata bakışına ve en önemlisi ilk buluşmadan elimi tutup bana davranışına güvendim. güvenmese miydim, onu da bilemiyorum. yine de güvenebilmeliydim ama işte... başkasına güvenmemi, o insan hak edecek ve ben ona güvenemeyeceğim ama hayat da böyle zaten.

    mükemmel haberinden sonra 30 dakika, "hemen kışkışladı" olmasın diye, modada yürüdük. ne diyeceğimi bile bilmiyordum ama kendimi daha aşağılatmamalıydım sana. arkadaş kalacağız ya. sonra sen bindin o motora beşiktaş'a gitmek için. 45 dakika kadar, tam o mükemmel haberini vermeden önce, kadıköy'de bir third wave kahvecide birlikte aldığımız sandwich'i çıkardım. midem inanılmaz bulanıyordu zaten birkaç günün şokuyla ama, yemem gerekiyordu zira, 3 gün önceki acı kaybımızdan sonra zaten iştahım yoktu. bir şey yiyemiyordum pek, biliyorsun. bir şey yememekten, sanırım şekerim düştü. oturdum bir banka, bir yandan dizlerim titrerken, bir yandan da sandwich e baktım. zorlaya zorlaya yedim ama kusacak gibi oldum. ayağa kalktığımda da bu sefer düşüp bayılacak gibi oldum. xanax çıkardım, 0.25mg zaten o "müjdeli haber"inden sonra almıştım, bir 0.25mg daha aldım. almamam gerekirdi ama eve nasıl döneceğimi bile kestiremeyecek kadar kötü durumdaydım. biraz daha motora baktım sahilden, motor da gözden kayboldu o noktada. siktirdi gitti koyduğumun motoru. gitmeyeydi iyiydi.

    eve döndüm, annemle birbirimize baktık. durumu söylemeden anladı zaten ama, anlamayacak olsa benim annem olmazdı. birbirimize sarıldığımızda gözlerimiz doldu. dolmasının nedeni senin önemin değil, benim bir kez daha naifliğimin duvarlarını night's watch'ın duvarları kadar yukarı kaldırmamdı. artı zaten kaybımız da vardı. harbiden be, biliyordun bunu. bugün neden yaptın ya? bu kadar mı duygusuzsun. adamın ölüşünün üstünden daha 1 hafta geçmemiş. manyak mısın sen?

    önce yaptığım şarkıyı açtım, üstünde çalışmak için. yapamadım. gerçi allahtan sözlerini bitirmiştim daha önce, yoksa o şarkı hayat boyu bitemezdi. ya da hissiz biterdi. ama bitti gibi bir şey allahtan. sonra, facebookta parça paylaştım, bok varmış gibi beğendin. beğenme amk. siktir git, beğenme işte. sonra oturup beynimi uyuşturmak için survivor izledim. birileri birilerini yendi, birileri sakatlandı, birileri dokunulmaz falan oldu ama ne oldu, sonuç ne yemin ederim hatırlamıyorum. zaten hatırlamak için de izlemiyordum ya. sonra biraz fenerbahçe maçının özetini izledim. puan kaybettiğine sevinemedim bile. üzülmedim de.

    annem 3 gün önceki acı kaybının acısıyla yattı. ben burdayım ve yatamıyorum. yatsam uyuyamıyorum. uyusam rüya görmek istemiyorum. içki içmek istiyorum ama yarın daha kötü uyanıp panik atak falan geçirmekten korkuyorum. istemiyorum ya. istemiyorum abi. zorla mı yani. tekrar her şey 5-6 sene öncesi gibi olsun, hangoverlarım bu kadar acı olmasın, arkadaşlarım yine aynı şehirde olsun falan istiyorum. 3 gün önceki kaybın geri gelmesini istiyorum. mutlu olmak istiyorum. güvenmek istiyorum, güvenilmek istiyorum. bir derdim olduğumda tıpkı hayatıma belki bir gece, belki aylar yıllarca girmiş 40 civarı kadının en yakın hissettiklerimin bir kolajına güvenip, gururumu ve hislerimi kırmadan yaşayabilmek istiyorum. onlara komikli kedi videosu atıp, taşak muhabbeti yapmak, veya gece 4'te arayıp bir derdimi anlatabilmek istiyorum. şarkı yazıp, cevap alabilmek, mutluluklarını gözlerinde görebilmek, belki evlenmek, belki çocuğum olmasını istiyorum.

    ama en çok da ne istiyorum biliyor musun? 3 hafta geriye sarıp, o siktiğimin duvarını, o trump'ın meksikayla arasına yapacağı duvarı, berlin duvarı'nın yıkılışı gibi, paramparça etmek istiyorum. başkasına hemen güvenebilmek istiyorum.

    ve elimden yine en azından bunları unutana kadar o duvarsız gezme hakkımı aldığın için sana kızıyorum.

    bana eski erkek arkadaşını anlatıp "biz arkadaşız" diyişine ve benim "cool" gözükmek ve yorum yapmak zorunda kalışıma, bir nirvana albümünün nefretine sahip bir albümü dolduracak kadar sayıda parça yazmak istiyorum.

    ve allah kahretsin ki, sandwich'in bir parçası hala burda duruyor ve binlerce küfürle beraber, seni bana hatırlatabilecek bu odada olan en son 2-3 şeyden biri olduğu için onu hala çöpe atmaya kıyamıyorum.

    siktiğimin sandwich'i.

mesaj gönder