1. hayatı intikam alıyormuş gibi yaşıyorum. neyin intikamı olduğunu bile hatırlamıyorum ama içimde alınmamış bir öç var. daha kapımı çalmamış olan ölüme mi yoksa sırf var olduğum için çektiğim acılara mı bilmiyorum. ilkokulda bana tokat atan hocama… kavga ettiğim arkadaşıma... ameliyat öncesi beni azarlayan doktora... hatta beni çok sevdiği için beni korkunç bir yük altına sokan anneme… ya da diğerleri ızdırap çekerken benim refah içinde olmamın verdiği vicdan azabının öfkesi bu. bir şeyler beni çok rahatsız ediyor ama çıldıracağım ne olduklarını bilmiyorum. yaşamak eskiden çok gizemli çok muhteşem bir şeydi sanki. şimdi sanki bir hapishanedeyim. öyle bir hapishane ki sınırları bütün evren, dışı yok… bunun intikamını alıyorum hayattan. yanlış anlamayın kimseye eziyet çektirdiğim, kimseyi terslediğim yok. sadece daha sert koparıyorum ekmeği. kapıları daha hızlı çekiyorum. sevdiğim sokak köpeğinin kafasını kaldırıp gözlerine bakıyorum uzun uzun. çok gülüyorum. ve hayatın ciddiyetine karşı ciddiyetsizliği giyiyorum üstüme. umursamazca yaşıyorum. sanki bir şeyleri önemsersem kaybedeceğim bu oyunu ve bana acı çektiren neyse o kazanacakmış gibi. içimde patlamaya mecali olmayan bir yanardağ var, içten içe kaynıyor asla dışarı çıkamayacak ama asla da sönmeyecek lavları eritiyor ruhumu azar azar. böylece daha çok öfkeleniyorum. ve şuan yaşadıklarımın hiçbir önemi yok biliyorum. milyonlarca yıl sonra belki de güneş siteminin üçüncü gezegeninde her şey dümdüz olduğunda ne sevgilerimiz ne nefretlerimiz ne çizdiğimiz resimler ne yaptığımız müzikler ne bütün bu savaşlar ne de çekilen acılar hiç olmamış olacak. sonsuz harici her şeyi yutuyor hiçlik. ben kavga ederken kendimle bir anda yok olacağım ve bilincim... ezilmiş bir beyin içindeki hayaller neye yarar. içinde binlerce şarkı ve film olan kırılmış bir hard diskten farkımız olmayacak. ve ben bunu kaldıramıyorum. bu yüzden hayatı intikam alıyormuş gibi yaşıyorum. neyin intikamı olduğunu tahmin edebiliyorum ama içimde hiçbir zaman alınamayacak bir öç var…

mesaj gönder