1. yakın zamana kadar yerleşebileceğim şehirler arasına aldığım ancak son zamanlarda iyiden iyiye soğuduğum şehir. ankara'dan ayrılmanın başka bir anlam taşımasından dolayı her ne olursa olsun ayrılmak istemediğim şehir.
    zepur
  2. uzaktan bakıldığında soğuk görünen ruhunun arkadaşlarla,anılarla ve yaşadıkça sokaklarda imgeleştirip şehirle bağdaştırdığın unutulmaz şeylerle aslında hiç de öyle soğuk olmadığını farkettiren seni kendine bağlayan şehir.
  3. ankara'yı sevmemek için ne çok gerekçesi var insanların. oysa sevmek bir gerekçeniz olursa bu kent sizi bağrına basar ve sizi çok sever. ankara sizi çok severse kolay kolay vazgeçemezsiniz. gitseniz de asla unutamazsınız. o da sizi unutmaz. her gelişinizde hoş karşılar hiç gitmemişsiniz gibi. ama "anlatılmaz yaşanır" denilenlerden bir hikaye bu. yeter ki ruhunuzu açın ona. söylememe gerek yok sanırım. seviyorum o'nu.
  4. bu şehrin insan üzerinde kendine has değişik bir bağımlılığı var. değişik bir his. anlatırlardı da inanmazdım.

    üç yıldır ankara'da yaşıyorum. ankara'dan başka bir yerde yaşayabileceğimi zannetmiyorum artık ama bir yandan da yaşamak istemiyorum ne burada ne de başka bir yerde. söverek seviyorum ankara'yı.

    bağımlılık dedikleri bu olsa gerek. bir yandan sevip bir yandan da bundan vazgeçmeyi istemektir, bağımlılık.

    gri şehirmiş. doğrudur. her şeyinde olduğu gibi bu özelliğini de bir yandan seviyor, bir yandan da sevmiyorum işte. buradaki bulutlar bile bir başka gri deyip de abartmak istemiyorum ama değişik işte.

    sonbaharda, bazı caddelerinde yerle dökülen yapraklar olur. çok güzeldir o caddeler. bazı yerleri çok yeşildir, planlıdır. hatta öyledir ki ankara'ya gri dediğine utanır insan.

    biraz depresif, biraz da isyankar yapar insanı.
  5. dertliyim soğuk öpüşlerinden
    dertliyim senden ankara.
    üstüne şiirler yazdığım,
    uçurtmam semalarında kaldı
  6. küçüklüğümü, kendi deyişimle yaşadığım en masum ve tasasız yıllarımı geçirdiğim şehir olduğu için bende anlamı dev gibidir. çoğu insana gri gelir ancak konurda balkonlu bir bara oturup şöyle sokağı baştan aşağı izleyince, bi' o kadar da renkli kısımları olduğunu anlarsınız.
  7. yer yön algısı olmayan insanlara acıması olmayan şehir.

    otelden çıktım bir market bulmaya, marketi bulmam on dakika, geri dönmem bir buçuk saat sürdü. sağıma dönüyorum diyorum ben bu binayı geçmemiş miydim sonra bakıyorum arkama dört blok önceki binanın nerdeyse aynısı. buralarda yaşasam ilk beş yıl kaybolurum herhalde.

    binaları insan üstüne yürüyebilecek şekilde yapmışlar, nefes aldırmıyor. insanı boğması için denize ihtiyacı yok şehrin. tek kelimeyle tekdüze. sokakları da insanları da.

    on ay öteden edit: yeni evim.
  8. 'karası' fena güzel . 'an' ları çok.
    seviyorum seni bulanık, gri şehrim.
  9. sonradan ankaralıların anlayamayacağı kadar güzel olan şehir.

    evet inanılmaz doğal güzellikleri, müzeleri, tarihi eserleri olmayabilir ama istanbul'un aksine samimi ilişkileri, sakinliği, düzenliliği var. 8 yıldır sadece tatillerde ya da haftasonu kaçabildiğimde gidebiliyorum. özlememek elde değil.

    yeni başlayacaklar için not: ayazına dikkat çarpar
  10. ankara'da hayatımın en güzel dönemi geçirdiğim için belki dünyanın en çok sevdiğim şehir olmuştur. orada güzel arkadaşlar tanıştım, güzel tecrübeler edindim, türkçe de öğrendim, aşık oldum, kalp kırıklığına da uğradım. hasreti gidermek için arada sırada eski behzat ç. bölümlerini izliyorum, ama aynı tadı vermiyor. şimdi ulus'ta hedefsizce yürümek vardı, eski mescitlerin ziyaret etmek vardı, kızılay'da kardeş kadar sevdiğim arkadaşlarımla takılmak vardı, kurtuluş parkında oturup muhabbet etmek vardı, aspava'da ziyafet yapmak vardı...

    ankara'mda dün gibi menfur bir saldırı meydana gelince deryalar ağlarım, saatler bütün arkadaşlarımı bulmakla haberleri takip etmekle geçer... bu sabah şişmiş gözleriyle işe gittim... başımız sağ olsun! yitirilen gencecik masum canların mekanı cennet olsun... onlarla ankara'nın bir parçası gitti, kalbimin bir parçası da....