1. okulda yeşilay kolunun gazına gelip babannenin sigaralarını kırmak, dolap üstüne çıkıp yatağa atlayarak uçtuğunu sanmak ilk aklıma gelenler oldu
  2. sigara filtresini bi havayla içiyomuş gibi yaparken yutmak ve boğulmak üzereyken babamın parmağını sokup çıkarabilmesi sayesinde hayatta kalmak. bi de her bulduğumu koklardım narkotik köpeği gibi.
    wtf
  3. 6-7 yaşlarında annem babam salonda otururken arka taraftaki tuvalete gitmek benim için korkulu rüyaydı. ne zaman gitsem dönerken heryer karanlık olduğu için tuvaletin ışığını kapattığım anda ışık hızıyla salona gitmem gerekirdi çünkü arkamdaki karanlıktan biri beni çekecekmiş gibi sanırdım.
  4. çocukluğum taşrada geçtiği için toprakla, yeşillikle, çamurla, tarımla iç içeydim. velhasıl bunları öylesine içselleştirip tam bir tabiatın çocuğu olduğumdan mütevellit "abukluk" da işte burada başlıyor. toprak yemek mi dersin, bulunan yeşilliğin kokusundan hoşlanıp onun da tadına bakmak mı dersin, toprağı suyla karıştırıp çamur haline getirip bir de onun tadına bakmak mı dersin hepsi vardı. ama inanın tatları çok güzeldi özellikle ham toprak. her ne kadar annem toprak yediğimi gördükçe "hşşşt yeme, karnında solucan çıkacak!" diye azarlasa da durduramıyorduk efendim. ondan sonra ıslak balkon demirinin tadı da var, of be! o da müthişti. garip bir çocuktum evet.
  5. babamın sigara paketiyle sinek yakalar onlarla arkadaş olurdum.
  6. karınca yuvasının başında bekleyip dışarı çıkan karıncaları mercekle yakmak.
  7. benden 5 yaş küçük kardeşim anaokuluna başlamıştı. (o 6 yaşında, ben 11) anaokulunda çocuklar yemekten önce ve sonra dizilip sırayla ellerini yıkarlar ve öyle yemek yeme alışkanlığı edinirlerdi.
    biz de evde yemek yemeden önce lavaboya koşardık; eğer ondan önce ben gidersem güzelce yıkardım ellerimi. bu bozulurdu ben de "anaokulunda böyle ya ablacım, anaokulu anaokulu, unutma bak" derdim. o da "doğru ablacım peki" diyip uslu uslu beklerdi. sonra o yıkardı ellerini.
    ama eğer ilk o gidip elini yıkıyorsa ona bir popo vurup kenara savururdum. o da "anaokulu anaokulu, hani sıraya giriyorduk" derken ben de "kes bee ne sırası, anaokulu manaokulu sökmez kızım bana" diyip kahkahalar atarak ellerimi yıkardım, o da ağlardı.
    yazık be kardeşime.
    not: gerçek hayatı öğreten abla.
    (bkz: güçlügüçsüzüherzamanezer)
  8. hala şu uçak geçerken elimizi ağızımıza götürüp açıp kapayarak ses çıkardığımızı ve bunu neden yaptığımızı düşünürüm.
  9. şimdi ne girişi olduğunu hatırlamadığım ama şehir elektiriği yani 220 volt olmadığından emin olduğum prize gizli gizli ve belirli periyotlarla anahtar sokup vücuda gerekli enerjiyi sağlamam, abukluk mu, tartışılır.
  10. şişelerle arı yakalayıp,sallayarak öldürmek.bu caniliği arkadaşlarımdan görüp özenmiştim,çok pişmanım.