• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.85)
içimizdeki şeytan - sabahattin ali
"isteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. "

bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor sabahattin ali. aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.


  1. nihal atsız'ın bu yapıta yanıt olarak "içimizdeki şeytanlar" adlı bir eser kaleme aldığını da belirtelim.
  2. okumayı bitirdiğim, hızımı alamayıp hakkında bir tahlil yazdığım fevkalade sabahattin ali romanı.

    yazdığım tahlili burada sizlerle paylaşıyorum ama bilmenizi isterim ki hiçbir edebi değeri yoktur bu tahlilin. edebiyat üzerine yüksek bir eğitim almadığımdan yazdığım tahlilin objektifliği ve doğruluğu da şüphelidir, unutmayınız.

    !---- spoiler ----!

    macide aslında bariz bir babasız kız örneğidir. evet, belli bir yaşa kadar baba fiziksel olarak macide'nin hayatındadır fakat bu asla aynı evde nefes almalarından öteye gitmemiştir, bunu babasının ölümündeki tavrından da anlayabiliyoruz. annesi ile de mesafeleri oldukça fazla olan macide annesi ile babasının hatalarına, yahut annesi ile babasının kendi tasavvur ettiği dünyayla uyuşmayan yanlarına erken yaşta şahit olmuş olacak ki, artık onları adı anne ve baba olan iki vücuttan öte görmemeye çoktan alışmıştır. yine teyzesinin evini bir anda terk etmesiyle görüyoruz ki ne kadar sakin ve itaatkar bir hayat yaşamış görünürse görünsün macide bu zamana kadar kendi kararlarını almış, ailesini bir karar merci olarak görmekten çoktan vazgeçmiştir. zira hiç bilmediği koca şehirde bir gece vakti ansızın evi terk etmek, kendi kararlarını kendi almamış ve daha önce bu terk etme olayını kafasında tasavvur etmemiş biri için bir hayli zor olmalıydı. bu zorluğun olmamasını macide'ye ağır gelen teyzesinin laflarından kaynaklı düşünebiliriz, fakat macide'nin daha önceki ve daha sonra vereceği kararlarda da aynı durumun hasıl olduğunu görüyoruz.

    macide ömer'i gerçekten sevmiş midir? bu soru benim için hala muallakta. ben, asıl sorunun macide'nin ömer'i sevip sevmediği değil, macide'nin sevmeyi bilip bilmediği olması gerektiği kanatindeyim. zira kendisi de ömer'e ve hatta bedri'ye duyduğu ilginin bir aşktan çok acıma olduğundan, bu acımadan doğan şefkat olduğundan çoğu kere bahsetmiştir. sanki bir sevgiden çok içindeki bir boşluğu doldurmaya yönelik, şefkate ihtiyacı olduğuna inandığı kişiye hayatını vererek o boşluğu dolduruyor, kendini rahatlatıyor, vicdanını temizliyordu. ömer ise tüm bu vazgeçişi kendisi için yapılmış bir fedakarlık olarak algılıyor, macide'ye olan minnet borcu her geçen gün katlanarak artıyor ve bu minnet borcunun da karşısında ona maddi olarak güzel bir hayat sağlayamamanın da ezikliğini yaşıyordu. oysa ömer'in bilmediği, büyük fedakarlık yaptığını düşündüğü hayatının macide için bir önemi olmadığıdır. macide hayatına bir değer biçmiyor, onu bir yere getirmek için ekstra bir çaba harcamıyordu ve bu nedenle ömer'e ayırdığı zaman ve ilgi aslında bir noktada macide'nin hayatını değerli kılıyor ve macide'yi mutlu hissettiriyordu. bir çaba gösteriyormuş gibi hissetmesini sağlayansa sevmediği halde ömer'e katlanmasıdır.

    aslında macide de en az ömer kadar tembel ve bencildir. yoksa nasıl bir anda ömer'in kendisinden vazgeçip bedri'nin koluna girerek durumu kabullenebilir? elbette ki ömer'in bu durumda payı çoktur fakat görüyoruz ki macide kendisini bedri'yle hayal etmiş ve bu durum gerçekleşince kabullenmekte hiçbir beis görmemiştir. macide'nin gözünde hayatı o kadar değersiz, duyguları o kadar belirsizdir ki rahatlıkla bir durumdan diğer duruma ayak uydurabilir, bir kaybı atlatabilir ve ne yazık ki kafasında ikinci, üçüncü planlar yapmaktan kendini alıkoyamaz. öyle ki bu planları yaptığının kendi dahi farkında değildir. işte bu noktada ömer'den ayrılır.

    ömer saf, zeki ama akılsız ve farkındalığı olan bir insandır. içine düştüğü tutarsızlıkları ve uçarılıkları büyük bir çıplaklık ile fark eder fakat kendisinin bu kadar kötü yahut alcak olabileceğine inanmak istemediğinden derhal bir başka yalana kendini kaptırarak verdiği bütün sözleri unutur. en büyük yalanıysa, macide'dir. ne zamandır farkında olduğu tutarsızlıklarından kurtulup, herkes gibi bir insan olabilmek için macide'nin sorumluluğunu alarak kendini zorlamayı denemiş, sevgisinin her şeyi yeneceğine inanmış fakat sonunda yanıldığını kendine olan inancını kaybederek büyük bir hezeyanla fark etmiştir. oysa ki macide ne kadar farkındadır kendinin? gerçekten kendi gibi midir yoksa fark edemeyeceği kadar bambaşka biri mi?

    !---- spoiler ----!
  3. sabahattin ali'nin eski ama eskimeyen dili insanı zorlasa da su gibi bir kitaptır...

    kürk mantolu madonna'nın gölgesinde değildir bence kitap, insanlar popüler şeylere yöneldiği için bilmemektedir bu güzel eseri... bilseler iki eserin de muhteşemliği, psikolojik derinliği onları saracaktır... kürk mantolu madonna fatale combo ise bu kitap ile x2 combo yapılacaktır okununca ve hatta kuyucaklı yusuf da eklenince trible combo olur, tadından yenmez sabahattin ali tadı...
  4. kitabı aldım, selim ileri'ye ait bir önsöz var onu okudum ve okumaktan vazgeçip fırlatıp attım kenara. yky'nı severim sabahattin ali kitaplarını uygun fiyatlara insanlara ulaştırıyor. ama ya arkadaş bir özen gösterin bir spoiler nedir ne değildir, okurları rahatsız eder mi bilin. malesef ağır spoiler olduğunu düşündüğüm bir önsöz ile okumaktan vazgeçtiğim kitap oldu. sittin sene de okuyacağımı sanmıyorum.
  5. bana göre yazarın en iyi kitabıdır.kitabın can alıcı kısmı ise budur!---- spoiler ----!

    aferin evlat iyi etmissin! sonra zamanini da iyi intihap ettin. maalesef seni bos ceviremeyecegim. mademki iki esnaf karsi karsiyayiz, acikca konusalim.. dun gelsen metelik alamazdin, seni tekme ile kovardim. yarin gelsen beni bulamayacaktin. seytan sana fisildamis heralde... mubarek olsun... ben bu ise daha fazla dayanamayacagim... bir nihayet vermek lazim... bu sabah kararimi verdim. kasada epeyce para var, bir miktarini, daha dogrusu yuklenebidigim kadarini alip eve coluk cocugun nafakasi olarak birakacak, ondan sonra da basimi alip gidecektim. seytan nereye cagirirsa oraya. bu dunyada baska turlu olmak neye yarar? dunyayi bizim kayinbirader gibi adamlar istila etmis... benim gibi bir acizin debelenmesi fayda verir mi? bes cocukla bir kariyi surundurmeye ne hakkim var... sen simdi bu sozlerinle benim kararimi takviye ettin... sana tesekkur borcluyum evlat... bana dunyanin hakikaten suratina tukurulmeye bile degmez oldugunu ve bu dunyada suratina tukurulmeyecek bir tek, ama bir tek insan bile bulunmadigini saglam bir sekilde ispat ettin. boyle biri olsa bu sen olurdun ve simdi buraya gelinceye kadar icimde bir suphe vardi. su kainatta belki bir de iyi taraf vardir, fakat gormek bize nasip olmuyor diyor ve seni dusunuyordum. bir daha tesekkur ederim. beni bos hayallerle avunmaktan, yaptigima pisman olmaktan kurtardin. ben de kendimi, adam tanir birsey zannederdim. senin suratina bakinca melanet dolu ruhunu gorecegime yuregi carpan bir insan goruyordum. nah, bunak kafa... al su iki yuz elli lirayi, beni kimseye ihbar etme. yarina kadar sukut hakki olarak veriyorum. ondan sonra israfil'in borusunu al eflake ilan et... vecibtaala polis olup gelse beni bulamayacak. yalniz senden bir ricam var... namusuna guvenerek istemiyorum. kendin icin de faydasi yoktur, belki zarari olur da ondan soyluyorum: paralari alip eve verdigimi agzindan kacirma... nereden biliyorsun diye belki seni de isin icine karistirirlar... merhametten degil, ihtiyaten sus... simdi arabani cek... namussuz insan surati seyretmek istemiyorum. kendim kendime yeterim... durma... defol!.

    !---- spoiler ----!
  6. bugün itibarıyla bitirdiğim ve neden kürk mantolu madonna ile kıyaslanıp durduğunu anlamadığım sabahattin ali kitabı.
    insanlar bir yazardan bir şey beğenince nedense diğer tüm kitaplarının aynı tatta olmasını bekliyorlar. sofrada bile çorba-çorba-çorba üçlüsünü kabullenmez çorba-ana yemek-makarna/pilav-tatlı dörtlüsünü beklersin, acaba neden kitapları birbirinden bağımsız olarak değerlendiremezsin?
    içimizdeki şeytan ziyadesiyle iyi bir kitap. çoğu kimsenin uzun konuşmaları okumaya tahammülü yokmuş anlaşılan, aslında sabahattin ali taa o yıllardan günümüz münevverinin çekirdeğinin nasıl atıldığını anlatmış bize. istanbul fetişizminin anlamsızlığına dokunmuş. imkan bulabilecek olsa çoğumuzun kötü bir insan olacağını anlatmış. çoğumuzun sevdiklerimizi kaybetmek pahasına hiçbir şeye yaramayan ve bizi bir yere götürmeyen alışkanlıklarımızdan ve hayat tarzımızdan vazgeçemediğimizi daha o günlerden yüzümüze vurmuş.
    çok da iyi etmiş. ruhu şad olsun.
  7. ömer içimizden birisi, ancak içimizdeki şeytan değildir. bu sefer de suçu ömere atma temayülü oluyor insanda.

    şeytan dışımızda ve yapıp ettiklerimize etkisi içimizdeki şeytanı ikna edebildiği kadar. ikna olmak ise mesuliyet getirir. suç ikna edenin değil, ikna olmuş olanındır.

    bu bir başyapıt, lisede 1-2 kez, üniversitede tekrar okunmalı. sabahattin ali ile insanlar bizim gibi üniversitenin son yıllarında tanışmamalı.

    sabahattin ali, kürk mantolu madonna ile birlikte çok değerli eserler bırakmış geride. ne mutlu ona ve bize.
  8. sabahattin ali'nin en sevmediğim yönü kitaplarının ilk 20-30 sayfası. konuya girene değin kitap akmıyor lakin bi girdi mi de gürül gürül geliyor arkası...henüz yarısındayım bitirince yine gelir yeşillendiririm burayı azizim.
  9. kürk mantolu madonna'dan daha çok beğendiğim sabahattin ali romanı. tamamen tesadüfler üzerine kurulu olması belki hikayenin gerçekliğine gölge düşürüyor ama asıl anlatılmak istenen farklı olduğu için ayrıntı olarak gördüm bunu. bu kitapta şöyle sert bir cümle geçer :

    !---- spoiler ----!

    bu dünyada yüzüne tükürülmeyecek tek bir insan bile yoktur.

    !---- spoiler ----!
  10. !---- spoiler ----!

    "onu ben çocukluğumdan,
    ilk rüyalardan tanırım.
    yalnız yürüdüğüm zaman
    odur arkamdaki adım.
    onun korkusu,içimde
    ürkek bir dünya yaratan.."

    "evet, evet onun korkusu... içimde bu ürkek dünyayı yaratan onun korkusu... ben bu değilim... ben başka bir şeyler olacağım... yalnız bu korku olmasa... hiçbir şeyi bana tam ve iyi yaptırmayacağına emin olduğum bu şeytandan korkmasam

    !---- spoiler ----!