1. yazayım diyorum dökülürse içindekiler geçer diyorum. yazmak için açıyorum. amaaan ne yazcam yaa diyorum.
  2. değişmekten,değişimden nefret ediyorum. beni değiştirmeye çalışan insanlardan hoşlanmıyorum. kendine aşırı güvenen,aşırı özgüvenli insanlar beni korkutuyor ve onlardan hoşlanmıyorum. birilerine bir şeyler açıklamaktan hoşlanmıyorum. birilerinin beni sorgulamasından, bilgimi test etmesinden hoşlanmıyorum. kimseyi özlemek istemiyorum ve özlemiyorum. sevmek istiyorum ama önce sevilmek istiyorum. insanlara kendimi anlatmayı sevmiyorum. ciddi insanlarından haz etmiyorum bilhassa yavşak insanlardan da hoşlanmıyorum. kendini öven insanlardan nefret ediyorum. umursamayan insanlardan, verdiğim öneme karşılık vermeyen insanlardan hoşlanmıyorum. e bu durumda yalnızlık bana baki kalıyor ama olsun.
  3. insanların algılayışlarından, bakış açılarından, örümcek fikirlerinden baygınlık geldi artık. doğru ve akılcı düşünen birilerini görünce mutlu oluyorum. hayır benim gibi düşünen değil söylediği şey sağlam zemine bassın yeter ki.

    kadının kadına yaptığını başka kimse yapmıyor zira en büyük mücadelemiz bu bırakın daha erkeğe karşı mücadeleyi. neymiş bir kadın erkeği tavlamak için güzel giyinir, makyaj yaparmış. dünyaya geliş amacımız sürekli birilerine yaranmaya çalışmak çünkü. evi temizler kocasına hizmet eder, güzel giyinir erkeği tavlayabilmek için, gece geç saatte sokağa çıkar yollu olmak için. kitap okur bilgili gözükmek için. kadının özgürlüğü yok. kendine ait yaşam alanı yok. hep bir neden sonuç arar insanlar kadınların üzerinden. "o kadın çirkin zaten giyiminden kurtarmaya çalışmış bak bak!" hiç mi akıllarına gelmez belki kendini öyle iyi hissettiği, mutlu olduğu. sanki ilk insanın dünyaya gelişiyle birlikte kadına bir standart biçilmiş ve ona göre değerlendiriliyor. aynı şey erkekler için de geçerli. bir şeylerin zorundalığı, mutlaklığı neden? hemcinslerim daha bunu anlamadan ben bir erkeğe ne anlatayım? çok basit bir argümanı var bu işin, kadını da insan olarak görelim arkadaşlar, istediği gibi davranabilen, istediğini içme, giyme, giymeme, sevme, sevmeme, sevişme, sevişmeme düşünme, düşünmeme özgürlüğü var. kabullenmeyebilirsiniz ama üzgünüm var. üçüncü dünya ülkesiyiz farkındayım ama takılmayın artık böyle şeylere çok, azıcık kalmış umudumu tüketmeyin yaşama dair ne olur.
  4. gerçekten eğer bir gün karşıma çıkan bir adama şu zamana kadar kırıldığım şeyleri tek tek, hiç çekinmeden, kendimle konuşuyormuş gibi anlatmak istersem ve bunu yapacak şansım olursa o adamla evlenirim. eğer bi adama bütün yaralarımı emanet edecek kadar, anlattıklarımı ve zayıflıklarımı yüzüme vurmayacağına emin olacak kadar güvenirsem şu hayatta zirveye ulaşırım mutluluk olarak sanırım. olur ya bir gün belki. kim bilir.
  5. hep güçlü kalmak zorunda gibi hissediyorum. çünkü daha önce ne zaman gardımı indirsem hep yumruk yedim. bütün insanların o mükemmel kişiyi bulana kadar içten içe yalnız olduğunu biliyorum ve buna göre davranıyorum ama artık yoruldum. cidden yoruldum. birbirimizi bulsakta artık sen de kurtulsan ben de...
  6. nereden başlayacağımı gerçekten hiç bilmiyorum, belirttiğim gibi; bu ülkenin insanına kırgınım.

    yolda önümde yürüyen adam burnunu silip kirli mendilini yere attığı için kırgınım.
    metroda binenler inenlere öncelik tanımadığı için kırgınım.
    yaya geçidinden karşıya geçerken üzerime son hızla arabasını süren şoför yüzünden kırgınım.
    sabah kahvaltılık bir şeyler aldıktan sonra ödeme yapmak için kasaya yanaştığımda bana bir "günaydın"ı çok gören kasiyer yüzünden kırgınım.
    ekmek aldığım fırındaki adam "iyi günler"ime cevap bile vermeye tenezzül etmediği için kırgınım.
    sokağın ortasında omzuma çarpıp özür bile dilemeyen insanlar yüzünden kırgınım.
    ben iki sene boyunca "ya üniversiteyi kazanamazsam?" diye tanrının her günü ağlarken üniversitelere sınavsız alınan öğrenciler yüzünden kırgınım.
    otobüste yer verdiğim teyze teşekkür bile etmediği için kırgınım.
    nispeten tenha bir caddede akşamın fazla da geç olmayan bir saati tek başıma yürürken dibime sokulup bana zikretmekten çekindiğim cümleler kuran adamlar yüzünden kırgınım.
    araştırmayan, okumayan, sorgulamayan insanlar her konuda fikir beyan ettiği için kırgınım.
    cehalet bu denli prim yaptığı için kırgınım.
    bankada insanlar sıramı gasp ettiği için kırgınım.
    kendi ülkemde devlet güvenliğimi sağlayamadığı için kırgınım.
    kalabalık bir cadde üzerinde yürürken, bir polis karakolunun önünden geçerken ya da toplu taşıma kullanırken "ya şimdi bomba patlarsa?" diye düşünüp tedirgin olduğum için kırgınım.
    her gün "mezun olunca ya işsiz kalırsam?" sorusunu kendime sormak zorunda olduğum için kırgınım.
    henüz 20'lerimdeyken omuzlarıma yüklenmiş yüksek sorumluluklardan, kafamın içinde susmak bilmeyen sorulardan, gelecek kaygılarımdan ötürü kırgınım.
    kalabalığın içinde gezinip duran kimsenin görmediği, duymadığı, farkında bile olmadığı bir hayalet gibi olmaktan muzdaribim. evet, kırgınım.
    her gün kadınlar öldürüldüğü için kırgınım.
    küçücük çocuklar tecavüze uğradığı halde devlet büyükleri de dahil kimse kılını kıpırdatmadığı için kırgınım.
    her kapıyı açan yegane materyal para olduğu için kırgınım.
    kırgınım,
    ve kırgınlıklar listemi yarıda bırakacak kadar yorgunum.
    kırgınım,
    ve düşündükçe fark ediyorum, affedemiyorum. ne başıma gelenleri ne de başka insanların başlarından geçenleri.
    bağışlayıcılığımı yitirdim, hissizleştim.
    yine de,
    kırgınım.
  7. neden yazmıyor acaba. yeteri kadar totem yaptım oysa ki . tuvaletteki karoları yatay ve dikey saydım çift çıktı, saat tuttum çift çıktı , sayı sordum kardeşime çift çıktı.. yazması gerekiyordu .kuyruk bende daima dik azcık eğsem mi . hafta sonu bir gelsin de bakalım . içim içimi yiyor bu bekleyiş çok fena. izinden de bi b*k anlamadım. of
  8. ''mavi hap mı kırmızı hap mı?'' göndermesini anlamayan hem arnavut hem mimar hem ateist matrix izlememiş nesiller var. izlememiş olmaktan gurur duyan ayrı bir asalak nesil de var. kınıyorum ve haklıyım arkadaş. star wars daha spesifik falan izlenmeyebilir anlarız, yüzüklerin efendisi kitapları var, daha fan şeysi dersin onu da anlarız. ama matrix nasıl izlenmez. lan nasıl merak etmezsin. dana oğlum bunlar.

    not: bu başlığa gitmedi galiba ama ''biz de yenilmiş sayılalım'' artık görünce dayanamadım.
  9. kalmak gitmek ,gidememek ,durduğun yerde de kalamamak. en güzel haberler sonunda tekrar tekrar çöken zihnim yanımda olanları üzmek onları uzaklaştırmak ,uzaklaştıklarında da kör pişmanlık yaşamamak. herkesin gitmesi arkadan sadece el sallamanın reva görülmesi. hayatını mahveden ebeveynler yine de vicdanına her seferinde yenilip her seferinde onlar tarafından tekrar tekrar hüsrana uğratılmak. süper anlayışlı bir eş onun bile sabrını zorlamak çünkü babaya haykıramadıklarını o garibimden çıkarmak. yaşama sebebim olan dünya iyisi bir kardeş bu densizliklerimi görünce onun da üzülüp kahroluyor olması. gece vakti durup dururken gelen ağlama hissi. esas muhataplara öfkemi kusamamak alakaya maydanoz kişiden sinirimi çıkarmak rezil ettiğim durumu toparlamak istemek. özür dilemeye neye yüzün kalmaması. günlük ilişkilerde umuyorum ki kimse özür dilemeye utanacak kadar kalp kırmasın ,ben yandım ,siz yanmayın.
  10. kaç kişiyi üzdünüz şimdiye kadar ya da kaç kişiyi daha üzeceksiniz? yanlış mı anlaşıldınız yoksa hiç mi anlaşılmadınız? nasıl mutlu oluyorsunuz ya da onu geçtim ne için yaşıyorsunuz? çocuk sahibi olma sorumluluğunu alabilen insanlar haricindekilere soruyorum. ne için yaşıyorsunuz?

    yarın sevişeceğiniz bir kadın için mi? yoksa bir gelecek ay alacağınız araba için mi? aklınızda bir iş var onu mu yapmak için mi? nasıl hayal kurabiliyorsunuz hala? yormadılar mı sizi? hiç mi yalan söylemediler size? hiç mi her şey bombok olmadı sizin için?

    ne için yaşıyorsunuz, yalvarırım anlatın bana. yarın sabah uyanıyorsunuz, hepimiz uyanıyoruz ama gerçekten akşamında sabahına uyanmak için mi yatıyorsunuz?

    vites sisteminin nasıl çalıştığını boşver, neden vites olmak zorunda arabalarda bana onu açıklayın önce.

    altı bozuk evlere kaçak katlar çıkmaktan başka bir şey yapmıyorum gibi geliyor bana. kaç kişi arkasında bırakacağı kişiler olmasa çoktan veda etmişti bu hayata?

    neyin peşindeyiz, neden bu kadar zorlaştırıyoruz her şeyi? yetinemiyoruz. hiç bir şeyle yetinemiyoruz. yalnızlık bile neyimize yetmiyor bizim? her zaman sahip olmadığımız bir şeyin peşinde koşuyoruz ve sahip olduktan sonra da sahip olmadıklarımıza özeniyoruz. bu döngü ölüme kadar devam ediyor. yoruluyoruz, sıkılıyoruz, bıkıyoruz.

    şimdi kime dokunsam ağlar kucağımda. şimdi kimi sevsem, ihtiyacı vardır benden önce.

    bu kadar milyon insan şimdiye kadar nasıl yaşadı bilmiyorum ama şimdi kime baksam yaşamakta zorlanıyor.

    kime baksam gülüşü yalnız, uykusu ağır.

    biz mi yapıyoruz bunu kendimize?

    ben mi yapıyorum bunu kendime?

    hı?
    isk