1. dünyanın başına gelmiş en büyük felakettir.
  2. yek katre-i hunest ve hezâr endişe

    (bir damla kan, bin endişe)

    sadi- i şirazî
  3. varoluşun sistematik bir yankısıdır insan....(!)
  4. "insanın hakikati, sana gösterdiğinde değii, gösteremediğindedir. bundan ötürü onu tanımak istersen dediklerine değii, demediklerine kulak ver." demiş cibran.

    güzel de demiş. insan bu manada belki de anlaşılabilir olmasına rağmen, bizzat kendi kendine anlaşılmaz hallere bürünmekte can atan bir varlık. bunda şüphesiz zekasının ve akıl yürütebilmesinin de emeği çok.

    insan neden söylemedikleri ardına gizlenir?

    pek çok sebebi vardır mutlaka araştırıldığı zaman. günümüz teknolojisi buna mükemmel bir zemin hazırlıyor bilindiği üzere. olmadıkları tarzları bir tiyatro sahnesindeymiş gibi oynama fırsatı veriyor. burada teknolojiyi suçlamak abeste iştigal eder, zinhar söz konusu olamaz. olsa olsa insanın maymun iştahı diye tabir edilen, her şeyi ele geçirme ve çabuk sıkılma halleri; toplumda "iz" bırakmak adına kendince hüküm sürüyor bu düşünce için.

    yani kendini toplum içerisinde kabul ettirme hali olduğunu görüyoruz. ihtiyaçların son derece hızlı karşılandığı bir çağda yaşıyor olmanın mükemmel doyumsuzluğu içinde, ruhsal fırtınaları dindirecek ihtiyaçlarına yanıt yok insanın. istediği kadar yesin doyma hissi körelmiş, istediği kadar giyinip kuşansın gözlerin de bir doyumsuzluğa erişmediğini kim söyleyebilir? her zaman ben, daha ben çerçevesi içinde olmak adına yapabileceklerinin haddi hududu yokken; içinde bulunduğumuz savaşların başka açıklamalara ihtiyacı var mı? doyumsuzluk... koskocaman bir dünya da adil paylaşımlarla herkese yetecek kadar varken, insanoğlu doyumsuzluk hissini kimyasal ve subniminal yollarla aşındırmaya devam ededursun kendi kendini yiyen bir mahluka dönüşeceği de kesin.

    hakikatlardan kaçamıyoruz ne yazık ki. gösteri dünyası olarak nitelendirdiğim bu sahnelerde binlerce makyajlı yüzün kimi zaman tesiri altında yanılgılarımızın yıkıklığında bir sonraki cenk için daha temkinli olma gayretinden ötede değiliz; duygularımıza rağmen tabi.. insan ne kaotik bir canlı içten içe değil mi?
  5. hiçbir zaman sizin yanınızda olamayacak hemtürünüzdür. en yakın arkadaşınız bile gidebilir, en sevdiğiniz kişi bile tarafınızda olmayabilir. size inanmayabilir, güvenmeyebilir. düşünme gücü çok yüksek canlıların hepsinde olan aşırı şüphe duygusunun zararlarından doğar hepsi. siz güven istedikçe sizi kırar, reddederler, size güvenmezler. imkansız gibi gözüken olaylar dizisinin, sis perdesinin arkasında olan şeylere inanmamakta ısrar ederler, sonuç olarak kırarlar, kırılırlar. bir şekilde yola devam edecek gücü yine bulurlar. düşünürler ve başarırlar, eninde sonunda...
  6. ''aşırı şüphe'' den muzdarip olan canlı.
    şöyle diyelim, kabil kardeşi habil'i öldürdüğünden, yani yeryüzünde ilk günah işlendiğinden beri biz insanlarda '' kendini koruma '' adı verilen bir mekanizma var olmuştur. ''şüphe'' dediğimiz kavram da bu mekanizmanın en önemli yapıtaşıdır.

    yıllar yılları, asırlar asırları kovaladıkça , ihanetler , yalanlar, iftiralar vs. her zaman insanoğluna bakış açımızı değiştirmiştir. ki değişmeye de devam edecektir. önemli olan bu değişikliklerden hasar almadan çıkmak, kendini yeni değişimlere hazır tutmaktır, yoksa ''ölen ölür, kalan sağlar bizimdir'' misali, yaralılar arkada bırakılacaktır, yani siz.
  7. duygusallaşmayalım..
    latest version: homo sapiens sapiens
  8. bugün bir makaleden edindiğim bilgiye göre biyopsikososyal bir varlık olup, kendisine holistik yaklaşmak gerekirmiş. yani örnek vermek gerekirse genetik yatkınlığı ile çevresel etkilerin durumuna göre varlık gösteren bir insan ya da insanlar topluluğuna onun durumuna uygun şekilde bütünsel yaklaşmak gerekir. ahlaktan hukuka eğitimden bilime her alana dokunacak bir bakış açısı gibi geldi bana.

    edit: makale burada, felsefe ve hekimlik başlıklı, ilgilenen 10 dakika ayırabilir. http://mustafabozbuga.com/felsefe/felsefe-ve-hekimlik.html
    abi
  9. sistem yerine sorgulanması gereken şey.

    aslında modern politik veya sosyal sistemlerde çok da fazla bir sıkıntı yok çeşitli arka kapılar haricinde. lakin bu arka kapıların kullanımı da tamamen insanların insiyatifi elinde.

    geçenlerde izlediğim bir belgeselde kanada'da evlerin kapılarının kilitli olmadığı söylenmişti. hatta belgeseli hazırlayan kişi doğru mu değil mi diye evlerin kapılarını tek tek kontrol etmişti. boş evlere girip gezmişti.

    sistemlerin arka kapısı da böyle bir şey. bir insan dürüstse zaten o arka kapıyı kullanmaz. "birilerinin hakkını ihlal ederim" diye düşünmeyen bireyler olduğu sürece en kral sistem bile yok olmaya mahkumdur.

    yukarıdaki kanada örneğine tekrar dönelim.

    türkiye'de kapınızı kilitlemediğinizde sizi bile çalıp götürme ihtimali var insanların. üstelik hakının %95'nin allah'tan korktuğu söylenen bir ülkede yaşıyoruz. eğer korktuklarında bile yaptıkları bu kadarsa, korkmasalar başımıza neler gelecek kim bilir.
  10. aciz, sonsuz egolu, hareketli et yığını.
    çok gereksiziz be. hem de çok.