1. Bir kitabın maliyeti, sadece kağıt, baskı ve cilt maliyeti değildir.
    Kitap baskıya hazırlanırken; yazar, editör, redaktör, düzeltmen, kitap tasarımcısı, kapak tasarımcısı gibi onlarca insanın emeği ile yoğrulur.
    Her satılan korsan kitap basılamayan 10 kitap demektir.

    Türkiye’de yayıncılık sektöründeki “korsan” oranı %60 civarında tahmin edilmektedir ki; bu oran yaklaşık 300 trilyonluk bir “korsan” pazarı olduğunu göstermektedir. Yayıncılık sektöründeki “korsan” oranlarında da çeşitli tahminler olmakla beraber; en fazla korsan üretimin kültür yayınları ile ithal kitap pazarında (%60’ın üzerinde) olduğu tahmin edilmektedir. Sırf bu iki alandaki toplam kayıp 80 trilyon TL’yi bulmaktadır. Korsanın ikinci yüksek olduğu alan Ders kitaplarıdır; bu alandaki Korsan pazarı da 50 Trilyon TL. olarak tahmin edilmektedir.

    kaynak: türkiye ilim ve edebiyat eseri sahipleri meslek birliği
  2. oktay akbal güncelerinde, türkiye çapında ki imza günlerinde, aynı kitabının aynı baskısını baskı adedinden fazla imzaladığını ve bu nedenle yayıncıya çıkıştığını, yayıncının da mahcup olduğunu ve cevap vermediğini, veremediğini yazar.

    güncelerinin adı anılarda görmektir ve 3 ciltti gibi hatırlıyorum. doğal olarak oktay akbal'ın söz konusu yakınmasının hangi ciltte olduğunu hatırlamıyorum.
  3. savunucularının argümanları

    vergi:
    bir kere duyduğum en boş, en gereksiz, en saçma argüman vergi. devlet vergiyi niye düşürmüyormuş. kitabın verigisi %8' dir önce bir bunu öğrenin zira emrah serbes bile bilmiyor ve %18 diye nutuk atıyordu en son. yani siz 100 tl' lik kitap alsanız 8 tl de vergi ödemek zorundasınız. o vergi olmasa cebinizden 100 tl çıkacakken şimdi 108 tl çıkıyor. eğer korsan alma nedeniniz buysa ben alıp okumanız kaydıyla kitabınızın vergisini ödemeye razıyım. ancak o kitabı almaya mecbur kalmanız kaydı ile. kütüphaneye gittin bulamadın, sahafa gittin ucuza bulamadın, piyasa fiyatı 50 tl. bunun 4 tl de vergisi olur ve kitap 54 tl' ye gelir. ben ödemeye hazırım o 4 tl' yi. bir senede kitaba 1000 tl harcasanız 80 tl vergi ödemek zorunda kalırsınız. o yüzden bana bu vergi argümanıyla gelmeyin çünkü içi çok boş. devlete vergi vermek sorunsa o zaman tüm diğer harcamalar için sorun olmalı bu, sadece kitapla sınırlandıramayız bunu. vergiler boşa gidiyor meselesiyse derdimiz, o başka bir tartışmanın konusu.

    ''öğrenciyiz''
    bir kız arkadaşım vardı, öğrenci eskişehir' de. üç ay önce ayrıldık. kredi kartı borcu vardı. barlarda alkole, sigaraya, kıyafete, fast food yemeye harcıyordu parayı. böyle yazınca da demet akalın ile birlikteymişim gibi oldu da ne demek istediğimi tüm öğrenciler anlamıştır sanıyorum. harcamasın mı? bence kesinlikle harcasın. gezin, için vs. ama bunlara para ayırıp da konu kitaba gelince param yok diyorsanız önceliklerinizi değiştirin o zaman. çünkü bu şartlarda mesele para olmaması değil de harcama önceliği oluyor. çocuğuna süt çalan bir anneyi sanırım hepimiz anlarız, önceliktir bu. ama çocuğunun süt parasıyla sigara alan sonra da çocuğuna süt çalan anneyi anlayabilecek olan çıkar mı? sanmıyorum. kız arkadaşım korsan almazdı bu arada.
    bir de gerçekten yemeyi hep okulda yiyen, dışarıda bırak alkole sigaraya, yemeğe bile para ayıramayan öğrenciler var. bu adam korsan alsa nispeten anlarım. nispeten dememin sebebi önce alternatif yolları denemesi gerektiğini düşünmem(kütüphane, sahaf, kitap kiralama, arkadaşlarından isteme, ortak kitap alma herkes okuyunca da kitap takası)

    ''kitap kamu malıdır, parayla satılamaz''
    bana göre en güzel ve içi en iyi doldurulan argüman bu. yazılı olan her ürün artık insanlığa aittir vs. gibi. ama bunu da kütüphane ile çürütmek mümkün. korsanı satıl alıp da kokuşmuşluğa hizmet etmek yerine orijinal bir kitabı dolaşıma çıkarmak, onların tabiriyle kamulaştırmak gerek öncelikle ama zaten kamulaştırılmışı kütüphanelerde mevcut. dolayısıyla hırsızlığa gerek yok. ve sanmıyorum ki hiçbir yazar, bir kütüphane kendisinden kitap istediğinde göndermem desin, aksine zaten yolluyorlar yazarlar da yayınevleri de.

    ne zaman korsanı eleştirsem birileri çıkıp yayınevleri zaten korsan basıyorlar vs. diyor. kim bu yayınevleri diyorum, bir tane örnek göster diyorum cevap yok. can yayınları mı? iş bankası kültür mü? yky mi? iletişim mi? gidip garip garip yyaınevleri söylüyorlar. yahu onalrın zaten edebiyatla falan bir işi yok, onlar ticarethane. ben onu korsandan ayrı tutmuyorum zaten. ''korsan alırsan eser sahibi para kazanamaz vs.'’ nin ötesinde bir sorundur korsan almak. evet kitapçılar batar, sahaflar batar(çünkü iyi bir sahaf asla korsanı dükkanına almaz ve satmaz), yayınevleri batar, satmayacak kitaplar basılamaz artık. çünkü o çok satan kitaplar sayesinde satmayacağını bile bile değerli kitapları basar yayınevleri. ama asıl sorun bunların da ötesindedir. korsan kültürü bir kültürsüzlük getirir peşinde. korsan, çok satanı basar, herkes çok satanı okur. diyebilirsin ki hani ben korsan alıyorum ama hala her kitap çevriliyor basılıyor vs. işte almayanlar sayesinde basılıyor, bir gün herkes senin gibi düşünmeye başlarsa görürsün yeni kitapların basılabilip basılamadığını.

    türkiye’ de sinema kalmadı. tüm sinemalar avm’ lerin içinde. avm kitlesine hitap ediyor filmler. her salonda recep ivedik var. isterse 70 milyon kişi izlesin, diyebilir misin ki ‘’bizim ülkemizde sinema kültürü var’’? oysaki filmleri internetten değil de salona geldiğinde gidip izliyor olsan, olsam kapanır mıydı o sinemalar? ama sen, ben; o sinemaları, şahan gibiler film çeksin de iş yapalım düşüncesine mahkum ettik önce. bir yerden sonra o da kurtaramadı, hepsi kapandı. korsan kitap da sahafların, kitapçıların, kitabevlerinin kapanması demek. bu iyi bir şey mi? hadi yayınevleri, yazarlar, çevirmenler zengin(çok azı hariç değiller ama neyse) o yayınevinde çalışan grafiker, redaktör de mi zengin? o yayınevi batarsa bu insanlar da işsiz kalacaklar.d&r gibi yerlerin sahipleri zengin, peki orada çalışan çocuklar da zengin mi?

    bu kadar anlatmam bile gereksiz aslında.neden korsan? kitaplar pahalı diye mi? lan kütüphanelerdeki kitaplar toz içinde. aradığın yazarın kitabı yok mu kütüphanede? mail at yazara, yayınevine ya da mektup yaz; şu kütüphanede kitabınız yok de bakalım gönderiyor mu göndermiyor mu? insanlık için de iyi bir şey yapmış olursun hem. kitaplar pahalı değil. en baba kitap, en sağlam okuyucunun bile bir haftasını alacak olan kitaplardan biri olan tutunamayanlar’ ın kitapyurdu fiyatı 32 tl. ve üstelik bu senin olacak, sen ölene kadar sahip olacaksın buna. çocuğuna miras bırakacaksın. kamulaştırma adı altında kitabı dolaşıma çıkarmayı mı savunuyorsun? tamam, 5 kişi alın, sırayla okuyun sonra da kütüphaneye hediye edin. hangisi daha güzel bir davranış? bir kitapçında kitap çalmak mı yoksa bir kitapçıdan kitap alıp -üstelik de yardımlaşarak hep birlikte alıp- onu herkesin hizmetine sunmak mı?

    kitaplar pahalı cümlesi sizin hırsızlığa bulduğunuz bir kılıf sadece. yukarıda yazdım, tekrara gerek yok; üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğunun yaşamı, harcamaları malum. o şartlar altında kitaplar pahalı diyerek korsan almak sadece hırsızlığa kılıf hazırlamaktır.

    edit: ben eleştiriler geleceğini biliyordum. hırsızlığa kılıf bulmayın. müzik indirmiyor muyuz? ya da film vs. vs. e zaten bunlar da hırsızlık. kendi adıma diyorum; evet bunlarda da korsana başvurmuyorum ama bu şu an yaptığım bir şey. önceden sadece bunlarda değil kitapta da korsana başvururdum. bu zamana kadar en az 20 30 tane korsan kitap almışımdır, artık almıyorum. geçmişte alma nedenim olarak da aynılarını söylüyordum; kitaplar pahalı. işte şimdi pahalı olmadığını iddia ediyorum ve bunu kendi kazancım eskiye kıyasla arttığı için değil eski kazancımı baz alarak söylüyorum. mesele kitap okumaksa kitaba parasız da ulaşılabilir diyorum. üstelik kaliteli kitaplara daha da kolay ulaşılır. her yazar ve yayınevi o kitabı talep olması halinde şehir kütüphanesine mutlaka gönderir diyorum. elinde olması meselesine gelince; oku, beğen almak iste ve bunu bir hedef olarak koy önüne o zaman. ilerde paran olunca alırsın. zaten iyi bir okur için 1000 korsan kitaplı bir kütüphanedense 100 orijinal kitaplı bir kütüphane evaldır. iyi okur niceliğe dğeil niteliğe bakar. anlamadığınız şu bence; siz zannediyorsunuz ki koşullar düzeldiğinde düzelir. hayır, koşullar düzeldiğinde beklentiler artar. ben eskiden 15 tl orijinaline vermek çok diyerek 5 tl' ye korsan almıştım. şimdi 15 tl var cebimde ama almak sitediğim kitap bu kez 150 tl. ben o ilk baskıyı istiyorum. 150 tl bir kitap için çok para benim bütçeme göre ama dediğim gibi öncelik meselesi bu. dışarıda 10 bira az içerek o kitabı alırım ben, aldım, alacağım da. bu tercih. kimisi ise bir kitaba o kadar para verilmez diyerek bira içer ya da dışarıda yemek yer. olabilir. zaten bu spesifik bir örnek, ihtiyaç değil de lüks tüketim. koleksiyonluk bir kitap bu bahsettiğim örneğin. genel olarak savunanlar diyor ki; kitap bir ihtiyaçtır, lüks tüketim olamaz, bu ülkede pek çok bütçeye göre de 15 20 tl lükstür kitap için. millet aç aç diyor. ben de diyorum ki ben ayda 1000 tl kazanıp(bunda barınma, yeme içme de var) korsan almayan, kitabı kütüphaneden alıp okuyan adam biliyorum. çünkü derdi kitap okumak, derdi o gereksinimi karşılamak. senin de derdin gereksinimi karşılmaksa gider okursun kütüphanede, yok derdin okumak eylemi altında lüks tüketimse(gereksinim olmayan şeyi lüks tüketim olarak adlandrıyorum burada) o zaman korsan almak hırsızlıktır. amaç aracı mübah kılmaz. ve tekrar söylüyorum; kitap ulaşılması çok kolay bir ürün. her yerde var. sahaflarda 5 tl' ye kitap dolu. kütüphanelerdeki kitaplar toz içinde. denmiş ki ortaokul öğrencisi de okuyor, doğru. iş bankası kültür yayınları çocuk klasikleri bastı. orijinal metinden tam çeviri. 3 tl her bir kitap. telif yok çünkü ve iş bankası biraz daha sosyal sorumluluk projesi gibidir yky gibi tıpkı. harika yayınevidir ikisi de. can ise özel bir yayınevidir. para kazanması gerekir ki kapanmasın. öyle 5 tl' ye orijinal dünya klasiği satan çakma yayınevleri gibi değildir. özenle hazırlar kitabı yayına. çevirmen kitabın hakkını verir. sen de gider bunu korsan alırsın ve sonra da ''ya hırsızlık değil ki paramız yok sonuçta dersin'' sapına kadar hırsızlık bu. o çevirmenin emeğini, yayınevinin emeğini hiç ediyorsun ama dediğim gibi mesele bundan daha ciddi benim nazarımda. korsan bir çürümüşlüktür. ama anlıyorum çünkü ben de korsan alıyordum dediğim gibi. ne zaman ki sahaflara daha sık gitmeye başladım ve şansıma gerçek sahaflara denk geldim işler değişmeye başladı. eskişehir' de bir sahaf var mesela. kitabı alıyorsun okuyup geri getirirsen paranın 4' te 3' ünü sana iade ediyor. bursa' da var. ömrü hayatında korsan satmamış bir adamdır ve ateisttir. yani öyle haram vs. diye korktuğundan değil, üniversite mezunu olduğu halde ekonomik sıkıntılar pahasına sahaflık yapıyor bu adam ve korsan satmıyor. çünkü düşüncenin, düşünce ürününü, emeğin önemini değerini kavramış. çünkü tüccar değil sahaf. çünkü korsanın nasıl bir çürümüşlük olduğunu, bu düzene nasıl zarar verebilecğeini biliyor. marquez' in kitapları kolombiya' da basılamyıordu korsan yüzünden, ,izin vermiyordu marquez. yeteri kadar okuduğunuzda siz de bir gün kavrar ve ortaokul lise öğrencilerini korsana özendirmek yerine korsandan uzak tutmaya adarsınız kendinizi. diğer yandan altını çizerek söylüyorum bir insan kendisine faydalı bir kitaba ulaşmayı denediği halde ulaşamıyorsa gitsin korsanını alsın hatta o korsanın parasını da o ödemesin, ben öderim. ama zaten bir insana faydalı bir kitabı korsan olarak kolay kolay bulamazsınız. korsan best seller basar ve satar. bu durumda da kürk mantolu madonna gibi dilden dile yayılan, pop ikonu gibi meşhur yazarlar tarafından yazılan ya da tüm dünayca ismi bilinen 200 300 kadar kitap dışında korsan bulamazsınız. o kitapalar da zaten kütüphanelerde mevcuttur yoksa da getirtilir. bir sait faik' i korsan bulamazsınız ki zaten orijinali 8- 10 10, ikinci eli 4 5 tl' dir en fazla. ortaokul öğrencileri için 100 temel eser var, gelin bakalım fiyatlarına sonra da bu 100 temel eseri bir yılda demiyorum bakın, 4 yıllık ortaokul serüveninde kaç çocuk bitiriyor ona bakalım. hiç bahane aramayın. adam çobanlık yaparken bu ülkenin en iyi okulunu kazanıyor. bu çocuk kitaba ulaşabiliyorsa, bu çocuk okuyabiliyorsa herkes okur. yeter ki derdi kitap okumak olsun. bukowski sokaklarda yaşamış. satır aralarında hamingway, fante hayranı olduğunu anlarsınız. nereden bulmuş bu kitapları? hasan alit toptaş denizli' nin köyünde büyümüş. 13 14 yaşında hamingway balzac okuyordum çünkü orhan kemalleri yaşar kemalleri hatmetmiştim artık diyor. korsan mı okumuş? çok mu zenginmiş ki 13 14 yaşında bu kitaplara ulaşabilmiş. babası mı yönlendirmiş? şöyle söyleyeyim, babası hasan alit toptaş' ın bir kitabını telefon rehberi olarak kullanıyormuş. sanırım kitaplara, edebiyata bakış açısı için bu örnek yeter. bu adamın çocuğu 13 14 yaşında okunabilecke her şeyi okumuş türk edebiyatında ve dünya edebiyatına başlamış. bugün de bu ülkenin en önemli yazarlarından biri. bu adam denizli' nin köyünde bu kitaplara ulaşabilmiş de sen şehirde mi ulaşamıyorsun ki kitap pahalı diyerek korsan alıyorsun. mesele senin elinde, evinde korsan olması değil. mesele korsan basanın satanın satmayandan fazla kazanması. satmayanların batması, kapanması. bir insanın elinde korsan kitap görünce delirmiyorum, ama bir insanın korsanı savunduğu görünce deliriyorum. ya önce yanlış olduğunu kabul et sonra o yanlışı bile bile al gerçekten mecbur kaldığın için ama meşrulaştırma. son şunu söyleyeyim; bu ülkede kitap okunmuyor, kimsenin bir şey okuduğu yok. okuyan çok sınırlı bir kitle var, nitelikli okur çok sınırlı. onun da %90' ı korsana bulaşmaz, çünkü zaten sahafların, kütüphanelerin müdavimi olmuşlardır. korsan alan insan cümle okuyandır, kitap okumak başka bir uğraştır. bir iki doğru yönlendirme ile kitap okuyan birine dönüşür, o zaman da korsan okumayı bırakır. umarım o yönlendirmeyi gerçekleştirecek birileri çıkar karşınıza.
  4. her fırsatta insanların kitap okumamasından şikayetçi olup hem de korsan bile olsa alıp okuyana bir ton laf eden kitle inanılmaz samimiyetsiz geliyor bana.
    adam üç kuruş para kazanıyor ve parası o kadarına yettiği için gidip ucuz korsan kitap alıyor. gönül ister ki herkes çok para kazansın, tüm zorunlı ihtiyaçlarını giderdikten sonra kitabına da para ayırabilsin ama maalesef o iş öyle değil.
    kütüphane diyenler olacak ama o da bazı insanlara uygun değil. ben mesela kitabı bir kere okuyup kenara ayırmam arada tekrar bakarım göz atarım bunları romanlarda bile yaparım. sahaf da alternstif bir çözüm ama maalesef o da çok yaygın değil her kitabı ucuz bulmak mümkün olmuyor.
    emek konusuna gelince keşke tüm yazarlar şairler sanatçılar emeğinin karşılığını alsa ama o iş de öyle değil. aldığımız bir kitabın yüzde kaçı gerçekten emek veren sanatçıya yüzde kaçı basım şirketine gidiyor onu da düşünmek lazım.
    yeri geldiğinde kapıda süründüren basımevleri mi daha çok sanata sanatçıya daha çok zarar veriyor yoksa korsan alan mı iyi düşünmek lazım.
    imkanı olan alabilen tabi ki alsın ama olmayan da imkanları ölçüsünde bir yolunu bulup okuduktan sonra nasılı 2. plandadır.
    wtf
  5. (bkz: fikir ve sanat eserleri kanunu) madde 81 diyor ki:
    musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılması zorunludur.
    (...) bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
    (...) denetimler sırasında bu kanunda koruma altına alınan hakların ihlal edildiğinin tespiti hâlinde 75 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca işlem yapılır.
    bu kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. bu yasağa aykırı hareket edenler, kabahatler kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılır.
    (...) sahte bandrol üreten, satışa arz eden, satan, dağıtan, satın alan, kabul eden veya kullanan kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
    bir eserle ilgili olarak usulüne uygun biçimde temin edilmiş bandrolleri başka bir eser üzerinde tatbik eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
    yetkisi olmadığı hâlde, hileli davranışlarla bandrol temin eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
    yetkisi olmayan kişilere bandrol temin eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
  6. 10 liraya uyuşturucu bulunabilen dünyada 400 liraya satılanlarını okullarda zorla aldırdıkları için mübahtır.
  7. satin aldiginiz kitapci bir marka degeri tasiyorsa ve yillardir bu isi yapiyorsa aldiginiz kitabin korsan olup olmadigini kontrol etmenize gerek yok. buyuksehirlerde kitapcilar o riske girmezler zaten. asil tehlike kucuk sehirlerdeki kitapcilar. yazara ve yayinevinin emegine saygi duyup orijinal kitap aldiginizi sanarsiniz ama elinizdeki kitap sahtedir. bandrol vardir ama o bandrol 1 tl lik hikaye kitaplarina aittir. artik nasil ele geciriyolar bilmiyorum ama bu ise guzel emek harciyor korsancilar. korsancilarin da emegini vermek lazim :d

    orijinal aldigim ve baski hatalari olan kitaplarim oldu. korsan alip sapasaglam duran kitaplarim oldu. bilerek isteyerek aldigim sey canimi acitmaz ama kucuk sehirlerdeki cin kitapcilarin goz gore gore sahte kitabi orijinal diye satmasini yediremiyorum. bu kitap orijinal degil dedikce olur mu oyle sey bak bandrol var diye gosteren kitapcinin agzina vuramadim. orijinali 20 tl olan kitabi 15 e veririm diye pazarliga giren adamsin hala ne savunuyorsun. yaptiklari serefsizlikte olsa sehrin tek kitapcisi olmasindan oturu ses edemiyorum. kapatilsa gencler magdur olacak. sonucta araci oluyolar insanlari edebiyat ile bulusturuyolar.

    edit: bu arada korsan kitaba karsi degilim. yayinevleri ucuk fiyat bictikce hem okurlar hem yazarlar magdur olur. amac kitabin okuyucu ile bulusmasiyla yayinevleri ucuz baski yapmali. kisaca bir kitap icin karton kapakli birinci kalite kagida basip satarsin bu senin vitrin kitabindir, bir de ayni kitabin kucuk ucuz baskisini yaparsin bu da dar gelirli icindir. her turlu sen kazanirsin ki dunyada bircok yayinevi bu stratejiyi uygular. korsan da yok olur gider. yukarda yazdigim yazi korsan kitaplari (ucuz baski) orijinal fiyatina satan yurdum esnafinin acikgozluluguneydi.
  8. aklima gelmisken bahsedeyim, korsan kitap kavrami bizdeki telifsiz ucuz baski anlamindan cok cok farkli bir anlamda kullaniliyor bati dunyasinda. bir donem edebiyat dunyasini domine eden yazarlar ile kiyida kosede kalmis edebiyatcilarin savasi vardi. o donemi domine eden yazarlarin adi kullanilarak kitaplar basildi. literary pirate diye bilinir bu durum. baskasinin ismini kullanarak kitap yazan yazarlar bazen gercek yazarin bile onune gecmis. agatha christie kitaplarinin ve oyunlarinin bazilarinin ona ait olmadigi soylenir mesela. ulkemizde de agatha christie ismi kullanilarak polisiye kitaplar yazilmis zamaninda.
  9. karşı değilim açıkçası. bir kitaba 30 lira vermek elimi çok yakıyor. o ay beni bitiriyor. akmara gitmek kaçınılmaz oluyor tabi.

    yazarın kazancı çoksa tamam. emeğe saygı. adam çok çekmiş yazarken... ama pastanın büyük payını yayınevi aldığına göre; o 30 liranın kaç lirasını yayınevi alıyorsa ben o kadar lirayı yayınevine kaptırmama derdindeyim.

    günümüz yazarlarının kitaplarını orjinal almaya çalışıyorum yine de. ama diyelim dotoyevski kitapları; ya da hadi ona yakın tarih diyelim de geçelim; peki ya platon un aristonun kitapları? onların telifi kimde? parayı kim alıyor binlerce kuşak sonrası torunları alamayacağına göre...
    işte bu tip kitapları korsan almakta hiçbir sakınca görmüyorum.

    bir de ayrı bir nokta var: "yazarlık para kazandırmıyor, aldığım para yazarken içtiğim sigara parasını karşılamıyor; önemli olan okunmak. okunmak için yazıyorum" diye sözümona mütevazi konuşan yazarlar bir de çıkıp "korsana hayır" demiyor mu... daha büyük bir samimiyetsizlik örneği yok.
  10. e-kitapların yaraladığı sektör. binlerce e-kitap var olanı okumaya ömür yetmez, hepsi de başucu eseri. o yüzden hic korsan kitap almam, e-kitabı olmayan zaten korsan da olmuyor.
    abi