• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.50)
kuyucaklı yusuf - sabahattin ali
"bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. bu da karısı idi. muazzez'in varlığı yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. hayatında asıl aradığı şeyin muazzez olmadığını biliyordu, fakat muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."kuyucaklı yusuf türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hiyakesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. edebiyat öğretmenimin zoruyla okuduğum, küçük yaşta annesi ve babası eşkiyalar tarafından öldürülen bir çocuğun hikayesini anlatan klasiklerden.
    gunez
  2. yazarın üç seri halinde yazmak istediği ancak ömrünün yet ( tiril ) mediği ; ilk romanı. o dönem yazılan batılılaşmayı konu edinen romanların aksine taşrayı merkeze almış ve taşra bürokrasisinin çürümüşlüğü gözler önüne sermistir. yazarın diğer toplumsal romanı olan " içimizdeki seytan " ile benzer özellikler gösterir.içimizdeki seytan'daki ömer'in çalıştığı yerdeki ona akıl veren , ömer'i dengeleyen adam karakterini burada kaymakam üstlenmiştir. içimizdeki şeytan' da olduğu gibi burada da karakterlerin yaşamı en başından beri kendileri bile karşı duramayacak biçimde değiştirilmiştir. özellikle maddi sıkıntı iki romandaki ana karakterinlerin trajik sonunun hazırlanmasında önemli etkiye sahip olmuştur.
    spoiler içerir.
    roman adına en çok merak ettiğim nokta yusuf ile hizmetçi kızı kübra arasındadır. roman başta denildiği gibi üç seri halinde yayımlanmak istendiğinden kübra'nın sonu hakkında tam bir bilgi verilmemiş ama muhtemelen serinin devamında tekrar karşılaşacaklardı. ancak yusuf'un bu kıza karşı bir şeyler hissettiği - ne olduğu belli değil tam olarak-aşikar.
  3. sabahattin ali ile tanışmamı sağlayan kitaptır.

    okumamım üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen kuyucaklı yusuf'u duyunca kitaptan görüntüler geliyor aklıma. aynı zamanda film sahnesi gibi başlangıcı vardır. kaymakam ve jandarmaların karda adım atarken çıkardığı sesi, eve vardıklarında yusuf'un odanın köşesinde otururkenki halini sanki oradaki dördüncü jandarma benmişim gibi hatırlıyorum.
  4. insanları statüsüne göre aşağı gören insanların ruhlarının nasıl kokuşmuş olduğunu görebileceğiniz,bir çırpıda okuyacağınız sabahattin ali eseri.
  5. güzel ama şahsım adına overrated bir roman.
    evet, dili çok akıcı, üslup, betimleme harika.
    ama hikaye ya da anlattığı şey ne yazık ki beni çok açmadı. bir defa kadınlara bakış açısı, haklarında doğrudan veya evlilik kavramı üzerinden kullanılan ifadeler çok cinsiyetçi. işin kötü tarafı bunun eleştirel bir amaçla ifade edildiğine dair bir işaret de yok. gerek yazarın ifadeleri gerek hikayedeki ayrıntılar kadınları erkekler olmayınca kendi başlarına düşünemeyecek, irade gösteremeyecek yarı saf mahluklar kalıbına sokmuş. öyle ki kürk mantolu madonnadaki maria puder'i sabahattin ali'nin nasıl oluşturduğunu merak ettim.
    ikinci olarak olaylar birkaç öykünün birleşimi gibiyken anlatım da uzunca bir öykü gibi. üstelik yarım kalan noktalar var, mesela kübra.

    kitabı biraz karamsar bulsam da bu karamsarlığın realiteleri yansıtmaktan kaynaklandığını kabul etmem gerek. okurken de zevk aldım aslında. ama söylediğim gibi bana beklediğimi vermedi. yine de okunmasını genel bağlamda tavsiye ederim.
  6. !---- spoiler ----!

    kitabın sonu çaresizliklerle dolu. karakterlerin eli ayağı bağlanıyor, okuyucu da nasıl olur, nasıl kurtulunur düşünceleriyle sayfayı çeviriyor. ben de çare arayanlardandım. o son sayfaları hızla okudum çünkü çare bulamamıştım ve bu gariban karakterlerin nasıl yollar bulduğunu merak ediyordum.

    şunu söyleyebilirim ki, yeri geldiğinde yusuf da muazzez de gayet mantıklı kararlar verebildi. örneğin, yusuf'a vergi tahsildarlığı görevi verildiğinde aralarında şu diyalog geçiyor, yusuf:
    "üzülme canım kaymakam git dedi ise zorla gönderecek değil ya! hükümet işinden çıkarım..." muazzez:
    "deli misin sen yusuf! hükümetten çıkarsın da ne iş yaparsın? tutacağın iş seni benden ayırmayacak mı? bu karışık zamanda insan bulduğu yeri bırakır mı?"

    burada bir okuyucu olarak muazzez'den "gitme yusuf, anamla bırakma beni. beni senden ayırma zaten yeni kavuştuk" gibi bir söylem bekliyordum ancak zor zamanda verilen bu tepki beni ve yusuf'u fazlasıyla şaşırttı.

    hele o son kısımı ne yapmalı? kitabın başından beri sinirli, delikanlı olarak tanıdığımız yusuf önüne kim geldiyse kurşuna dizecek diye düşünüyoruz ancak kendi kendisine şunu söylüyor: "hepsini haklamak vardı fakat ondan sonra hapse atılmak veya ölmek var. bu muazzez için daha iyi mi olurdu?"
    elin kolun bağlanmasının tanımı belki de bu. içi içini yiyor ama o çok yakından tanıdığımız, hayatın insanı çıkmaza sürüklemesi durumu gerçekleşiyor ve birşey yapamıyor. köyden kaçsalar elde avuçta zaten yok, harp zamanı ortalık çok karışık. edremit'te sıkışıp kalıyor karakterlerimiz.

    !---- spoiler ----!
  7. egosuz sevgi, cesaret, affedebilmek ve vazgeçebilmek, gidebilmek..
    yusuf türk edebiyatında en sevdiğim karakter, inkar edemem onda bir parça kendimi görüyorum.


    ve kitabın en sevdiğim sözü:

    " bir insanın böylesine büyük bir saadeti kendisine yaşatana göstermesi doğru değildi "
  8. sanırım 1 ay kadar önce bitirdim bu kitabı. sabahattin ali o kadar güzel yazmış ki sürekli yusufu muazzezi düşünüyorum paramparça oluyorum canım acıyor.
  9. içinde çok fazla keder barındıran tasvirleri ile anlatımı ile tam bir sabahattin ali romanıdır.