• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.20)
saatleri ayarlama enstitüsü - ahmet hamdi tanpınar
ahmet hamdi tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. "saatleri ayarlama ensitüsü" toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. pragmatik bir yorum tarzını benimsersek eğer, kitabın insan tahlillerinden ziyade bürokrasideki içi boş makamlara vurgu yaptığını söyleyebiliriz sanırım. iş bitiricilikten uzak, tamamen insanları kendilerine muhtaç bırakan bürokrasinin niye getirildiğini dahi unutmuş olduğu kuralları ısrarla uygulama çabası sonucunda insanın kamu gücü karşısında nasıl ezildiğinin bir uzak bir tasviridir aslında..
  2. türk edebiyat tarihininde psikolojik roman anlamında bir devrim niteliğindedir.

    romanın karakterlerinden "doktor ramiz"e tiyatrocu münir özkul'un dayısı izzeddin şadan'ın ilham verdiği ve şadan'ın ölmeden önce bu kitapla ilgili arapça notlar tuttuğu bir defterin yaklaşık 30 yıl sonra ortaya çıktığına dair haberlere bazı kaynaklarda rastlanabilir.

    roman aynı zamanda geçtiğimiz yıllarda unesco tarafından dünya kültür mirası listesine alınmıştır.
  3. sf. 232'den;

    "realist olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. belki onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tâyin etmektir.hakikati görmüşsün ne çıkar? kendi başına hiçbir mânası ve kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka neye yarar? istediğin kadar uzatabileceğin bir eksikler ve ihtiyaçlar listesinden başka ne yapabilirsin? bir şey değiştirir mi bu? bilâkis yolundan alıkor seni. kötümser olursun, apışır kalırsın, ezilirsin. hakikati olduğu gibi görmek... yani bozguncu olmak... evet bozgunculuk denen şey budur, bundan doğar. siz kelimelerle zehirlenen adamsınız, onun için size eskisiniz, dedim. yeni adamın realizmi başkadır. elinde bulunan bu mal, bu nesne ile, onun bu vasıflarıyla ben ne yapabilirim? işte sorulacak sual. meselâ bu bahiste en büyük hatanız musikîden, yani mücerret bir fikirden hareket ederek baldızınız hanımefendiyi mütalâa etmenizdir. halbuki baldızınız hanımefendi tarafından işi münakaşa ediniz, mesele ne kadar değişir. newton başına düşen elmayı, elma olmak haysiyetiyle mütalâa etseydi belki çürümüş diye atabilirdi. fakat o böyle yapmadı. şu elmadan nasıl istifade edebilirim? diye kendine sordu. azamî istifadem ne olabilir?"
  4. türk insanını en hoş şekilde anlatan kitaptır. sadece yazın alanında değil, bütün sanat birikimimizdeki en nadide eserlerden sayabiliriz. bu toprakların başta gelen sorunlarını ele alır ahmet hamdi bu yapıtında. çarpık batılılaşma, adam kayırma, rüşvet, rant kaynağı boş kurumlar... ayrıca sembolizmin eğlenceli anlatım tarzı kitabın akıcılığını arttırmaktadır.
  5. okumaya başladığım ama bir türlü ilerleyemediğim eser. kitap ve konu hakkında söz söylemek bana düşmez ancak sıkıntı sanırım benim cahilliğimde. anlamını bilmediğim kelimelerin ara sıra da olsa çıkması ve görece ağır dil yüzünden tıkanıyorum, devam etmeye çalışcam, bakalım.
  6. meb in aday öğretmenler için çıkardığı okuma listesindeki 3-5 romandan biriydi
    genelde eğitim kitaplarını tercih ettikleri için listedeki hiçbir romanı es geçmedim
    kitap bitmek üzere -son 40 sayfam- eğitimle bir alaka kuramadım fakat okurken kahkaha attıracak derecede iyi kara mizah barındıran eser, oldu kişisel tanımım
    ota boka kolay kolay gülmem onu da belirtmem lazım
    absürd bu toplum daha iyi anlatılamazdı
  7. okuyalı uzun zaman olan muhteşem kitap. şu an detaylarını pek hatırlamasam da kitabı bitirdiğim anda "iyi ki türkçe biliyorum." diye düşünmüştüm ve epey mutlu hissetmiştim kendimi.
  8. dil günümüz için çok sade olmasa da anlatım oldukça akıcıdır bu kitapta. karakterler üzerinden bazı tipler iğnelenir. şüphesiz bu eleştirilerin doğrudan hedefleri olsa da ben bu okları takip etmeye vakıf olamadım. yine de bu tipler her çağda olduklarından kitaptan kafanızı kaldırdığınızda kişilerin, kurumların ve eylemlerin günümüzdeki muadillerini görerek gülümseyebilirsiniz.
  9. okunmadığı sürece "modernleşme sendromu" hiç bitmeyecek.
  10. kitap ilk başlarda biraz ağır ilerliyor ve okuyucunun daha fazla dikkatini ayırmasını istiyor. belli bir sayfaya geldikten sonra ise muazzam bir yapıt olduğu anlaşılıyor. kesinlikle 20.yüzyılda yazılmış en iyi türk romanları arasında zirveye oynar. bir toplum en iyi bu şekilde anlatılabilirdi.