• izledim
    • izliyorum
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.01)
true detective
2012′de, louisiana eyalet polisi dedektifleri rust cohle ve martin hart, 1995 yılında çalıştıkları bir cinayet vakası ile yeniden karşılaşır. farklı sorgulamalar ile günümüzde dosya yeniden açılırken, iki eski dedektif, sorgulamalarının, iyileşmeyen yaraların yeniden açılmasının ve 1995 yılında tuhaf bir ritüele dayanan cinayetin çözümüne dair soruların hikayesini anlatır. zaman akışı, her ikisi de arkada bıraktıklarına inandığı bir dünyaya geri çekilirken örülür ve birbirine yaklaşır. birbirleri ve katilleri hakkında bir şeyler öğrendikçe, karanlığın adaletin her iki yanında yaşadığı açığa çıkar.


  1. en iyi jeneriklerinden birine ve bir bölümünde^:dördüncü olmalı^ 6 dakikalık nefes kesici bir plan sekansa sahip, Matthew McConaughey'in oyunculuğuyla bir kez daha kendisine hayran bıraktığı dizi.

    İkinci sezonun açılışının 2015 sonbaharı'nda yapılması beklenmektedir. ikinci sezon üçü polis memuru biri de kariyerli bir suçlu olan dört ana karakter üzerinde yoğunlaşacak. bu karakterleri oyuncu kadrosuna yeni katılacak Colin Farrell, Vince Vaughn, Rachel McAdams, Taylor Kitsch ve Kelly Reilly canlandıracak. Matthew abisiz bir true detective nasıl olacak bilemiyorum, içimde bir burukluk da yok değil. ^::(^

    membaından ilgili haber

    !---- spoiler ----!

    Dizinin en can alıcı sahnelerinden sadece bir tanesi, birinci sezonun sonunda geçen şu diyalogdur:

    ...

    Marty: Bir keresinde yemekteyken dememiş miydin eskiden yıldızlara bakıp hikâyeler uydurduğunu?

    Rust: Evet, o... O... Alaska'daykendi. Gece yıldızlarının altında.

    M: Öylece yatıp, yukarıya bakardın... Yıldızlara.

    R: Evet de hatırlarsan 17'ime kadar televizyon izlemedim. Yani etrafı keşfetmekten başka
    yapacak pek de bir sikim yoktu.

    M: O zaman yıldızlara bak ve hikayeler uydur... Uydur bir tane.

    R: Sana şunu diyeyim, Marty. Ne zamandır her gece yukarıdaki odanın camından dışarı bakıyor ve düşünüyorum.
    R: Sadece bir hikaye var.
    R: En eskisi.

    M: Nedir o?

    R: Işık, karanlığa karşı.

    M: Alaska'da değiliz biliyorum ama benim gördüğüm kadarıyla karanlığın sınırları çok daha fazla.

    R: Evet, Haklısın bu konuda.

    ...

    R: Yanlış bakıyorsun, bu gökyüzü olayına.

    M: Niyeymiş o?

    R: Başlarda sadece karanlık vardı.
    R: Bana sorarsan ışık kazanıyor.

    müzik ve SON...

    !---- spoiler ----!
  2. açılın ! çok pis true dedective fanboy'u geldi .

    öncelikle dizi tarihinde ki en sağlam dizilerden birisidir. six feet under , oz , the wire ile kafa kafaya gider. 2001 yılından itibaren 11.2 milyon izleyici ile HBO'nun en çok izlenen dizisi olmuştur ki bu rakama bizler gibi torrentten indirip izleyen guruh dahiil değildir. benim için uzun bir entry olucak , benim gibi üşengeç bir adama bile bu kadar uzun entry yazdırabilecek yegane güzelliklerden birisidir.

    !---- spoiler ----!

    dizinin yaratıcısı ve senaristi Nic Pizzolatto senaryosunu şekillendirirken emil cioran ve Thomas Ligotti den etkilenmiştir. Dizinin genel çehresi bir felsefe içerisin de dönerken , özellikle felsefi düşünce içeren diyalogları emil ciarona'dan esinlenmiştir. kült tarikatı ve pagan ainleride thomas ligotti nin izlerine sahiptir. senaryo sizi ters köşe yapmaz , size büyük sürprizler sunmaz. dedektiflerimiz üstün zekaya veya üstün teknolojiye sahip csi ajanları değildir. sıradan hayatları olan sıradan insanlardır. bu yüzden dram'ı çok kuvvetlidir , diyalogları çok gerçekçidir. nasıl ki nuri bilge ceylan'ın kış uykusu filminde diyalogları rahatsız edici ölçütte gerçekçiydiyse , true dedective'de de aynı durum söz konusu. dedektif rust ve marty'nin araba içerisinde ki yol alırken yaptıkları konuşmalar , girdikleri tartışmalar , hayata farklı gözlerden bakan iki insanın girebileceği en güzel konuşmalardandır. senaryonun kabası , cinayet soruşturmasını çözmeye çalışan iki dedektifin hikayesiymiş gibi görünse de sahip olduğu karakterler , detaylar , diyaloglar ile çok farklı bir rotaya yelken açar. iki kahramanımız ile bir yandan cinayeti çözmeye uğraşırken bir yandan rust ile nihilizm'e dalarsınız , onun haklı olduğunu düşünüp insanlığın sonunun gelmesinin herkes için hayırlı olacağını düşünürken bir yandan marty'nin çocuklarını görürsünüz , hayat yaşanmalıdır dersiniz ki bu sadece en basite indirgenmiş hali , genel olarak rust'un sözlerinin analizini yapıp bununla birlikte dizinin kurgusu dahilinde felsefi olarak bakmaya çalışırsak sayfalarca yazı çıkabilir ortaya , belki başka bir entry de olur.


    bunun dışın da gelelim oyuncularımıza , Matthew McConaughey "alright alright alright" ve Woody Harrelson.
    Woody harrelson hakkın da çok bir fikrim yok , true dedective dışın da izlediğim tek performansı no country for old men. Matthew McConaughey'e gelecek olursak (evet ismini kopyala yapıştır vasıtası ile yazıyorum) kendisi favori aktörlerimden birisi , "motherfucker" diyişi , sigarasını çıkartıp yakışı , efkarlı gözükmesi , kafası iyiyken girdiği tripleri , bu kadar iyi olabilirdi sanırım. rusthin cole karakterinin hikaye boyunca gösterdiği evrim için 450 sayfalık bir analiz oluşturmuştur. ben kendisinin true dedective de ki performansını Interstellar dan daha çok beğendim ama dallas buyers club la kafa kafaya gider. bunun dışın da şöyle mükemmel oynamışlar böyle harikalar demeyeceğim , bunları zaten her yerde okudunuz . dizi içerisinde ateist rust , dindar olan marty dir. gerçek hayatta tam tersi söz konusudur. on bölüm boyunca Matthew McConaughey kırk dokuz sigara , on tane bira içmiştir kamera karşısında. bunun dışın da başrol oyuncularından sıyrılırsak , yan rollerde ki aktörlerde çok yerin de seçilmiştir. benim favorim Joseph Sikora tarafından canlandırılan ginger karakteri. bunun dışın da bayan oyuncuların hepsi birbirinden güzel. Alexandra Daddario tarafından canlandırılan Lisa Tragnetti karakteri hepimize google'ın varlığı için teşekkür ettirmiştir^:swh^
    gelelim müziklerimize ... sonrasın da açıp defalarca dinlediğimiz , bu entryi yazarken dinlemeye devam ettiğim müziklere.

    The Handsome Family - Far From Any Road

    The Angry River (The Hat ft. Father John Misty & S.I. Istwa) (favorim)

    Kris Kristofferson - Casey's Last Ride

    The Black Angels - Young Men Dead

    son olarak değinmem gereken bir nokta varsa sanırım diziden akılda kalanlardır.

    plan sekans tekniğiyle çekilen sahne

    rust cohle dan pesimizm felsefesi

    Rust Cohle ve Dine bakış açısı
    bunun dışın da diziden bazı alıntılar ;

    "- Eğer insanlar inançlı olmasaydı, neler yapardı düşünebiliyor musun?
    - Şuan ne yapıyorsak aynısını. Sadece biraz daha açık.
    - Hadi lan oradan, ortalık kan gölüne dönerdi, ahlaksızlıktan geçilmezdi.
    - Eğer bir insanı doğru yolda tutan tek şey ilahi mükafatsa dostum, o kişi adinin tekidir."

    "- Bence türümüzün yapması gereken en onurlu davranış, programlamamazı reddedip üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek kardeşçe bu haksızlığa son vermektir.
    - O halde neden sabah yataktan kalkıyoruz ki?
    - Ben de kendime bunu soruyorum. Ama aslında bu sorunun cevabı, intihar etme cesaretimin olmamasıdır."

    "Bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi. Çok fazla bilinçlendik. Doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı. Bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız. Hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat, aslında bir hiç olan bireyleriz."

    !---- spoiler ----!

    daha fazla uzatmayacağım sanırım , aslında hakkın da yazılabilecek çok fazla düşünce , inceleme var . mükemmel bir ilk sezon , mükemmel oyunculuklar , mükemmel kurgu ve hikaye. izleyin , izlettirin , izlemeyenlerle dalga geçip küçük düşürün. dilerim ikinci sezon da bu kadar iyi olur , hatta üstüne birşeyler ekleyerek devam eder.

    not : bu entry de bol bol imdb den ve farklı kaynaklardan faydalanılmıştır.
  3. ex machina'de de "insan türünün yok olmaması için hiçbir neden yok" deniyor. filozoflar, bilim insanları, senaristler, edebiyatçılar ve kahvedeki hüseyin emmi bu konuda hemfikir görünüyorlar. o halde dizideki soruyu yinelemek lazım sabah neden uyanıyoruz?
    abi
  4. !---- spoiler ----!

    2. sezon açılışı çok güzel yaptı. karakterlerimize uzaktan bir bakış atarken aynı zaman da bölüm sonunda yollarının kesişmesine tanık olduk. bölüm boyunca en çok hoşuma giden müzikler oldu sanırım.

    sezon 2 opening song : Leonard Cohen - Nevermind

    bar sahnesinde çalan şarkı : Lera Lynn - My Least Favorite Life

    ve son olarak kapınış müziği esasen gatlin brothers'a ait all the gold in california fakat dizi için nick cave abimiz tarafından yeniden yorumlanıp bu hale geliyor.

    son olarak "Ill butt-fuck your father with your mothers headless corpse on the front lawn"

    !---- spoiler ----!
  5. Birinci sezondaki sembolizm yüzünden tekrar izlememe neden olmuş dizidir. şu linkte bazıları görülebilir.
  6. !---- spoiler ----!

    ani'yi, Rachel McAdams yerine lost'taki Ana Lucia Cortez ^:Michelle Rodriguez^ canlandırıyor olsaydı rolün hakkını veren daha karanlık bir karakter izliyor olabilirdik. bunu özellikle kanıt odasında üniformalı tripler atarken hissettim. ana lucia cortez tip ve mimik ile, annesiyle çekişmeleri ve polis departmanı'nda yaşadığı benzer çöküşleri daha etkili yansıtabiliyordu.

    bar sahnelerindeki omuz ve genel çekimlerde; ışığından dekoruna, kostümünden açısına tüm ögeleriyle icra edilen sanatın toplamı harikulade "yeşil, sarı ve kırmızının baygın sıcaklığı" sergiliyor. evin retrö döşenmiş, iki berjer bir fiskos köşesindeki duvara tablo diye asarsın. hatta asma, çerçeveletip duvara yasla, öyle dursun aksesuar niyetine.

    tablo 01
    tablo 02
    tablo 03
    tablo 04
    tablo 05
    tablo 06

    !---- spoiler ----!
  7. 2. sezon 7. bölüm itibari ile harika ötesi , özlediğimiz , gerim gerim gerildiğimiz bir true detective bölümü izledik. bu bahaneyle , sezon finali öncesi yorum girmek şart oldu.

    !---- ilk ve ikinci sezon komple spoiler ----!

    ikinci sezon başladı başlayalı nerede bir inceleme , yorum , makale okusam sürekli karşıma birinci sezon ile ilgili karşılaştırmalar çıkıyor. birinci sezonun daha iyi olduğunu , daha karanlık , daha sürekleyici olduğu ile ilgili.

    birinci sezon taşrada geçiyordu ve buna uygun bir konsepte sahipti. mekanlar , müzikler , karakterler , diyaloglar her şeyi ile mükemmel bir uyum içerisindeydi. özel birimler yoktu , çelik yelekler yoktu , teknoloji yoğun değildi , şaşalı binalar , büyük paralar yoktu. dedektiflerimiz temiz ve sıradan insanlardı. evet konusu daha vurucuydu , pagan tarikatlarının küçük çocukları tecavüz ederek öldürmesi , onlara işkence etmesi şu an ki konudan çok daha vurucuydu. bunu kabul ediyorum. nic pizzolatto bir daha bu kadar vurucu bir konuyu nereden bulabilir emin değilim. en azından benim hayal gücüm daha kötüsünü hayal etmeme müsade etmiyor.

    ikinci sezona gelecek olursak vinci'deyiz. kaliforniya'dan ayrılarak yeni eyalet olmuş , sanayi tabanlı bir şehir. ve kurguda buna uygun bir şekilde hazırlanmış , müzikler , karakterler , olay örgüsü hepsi ama hepsi mükemmel bir bütün halinde. evet , bahçıvan pantolon giyip , çöplerin içinde yaşayan psikopat bir katilimiz yok. buradaki katillerimiz bana göre çok daha kötü. milyon dolar sahibi , büyük şirket patronları , takım elbiseleri , eğitimleri , yüzlerinde ki samimiyetsiz gülümseme ile , emirlerindeki yüzlerce adamla birlikte diledikleri insanı öldürebiliyorlar. yüksek mevkiye sahip devlet görevlileri , polisler , koca bir eyalet bu olaya dahil. yok mu türkiye'de bu tarz olaylar ? emniyet müdürüyle , valisiyle , basınıyla bir suçun ortakları olanlar ? ölümleri meşru gösterenler , kameralar karşısında gözlerimizin içine bakarak gülümseyenler. eğer birisi elinde bıçak taşıyarak , ağzından salyalar saçarak ve " seni öldüreceğim " diye bağırarak ortalıkta geziyorsa bu insanın katil olduğunu veya olabileceğini anlarsınız. üzerinde bir takım elbise , yüzünde gülümseme , gevrek gevrek söylenen yalanlar , para sahibi , seni korumaya yemin etmiş kişilerin desteği ile karşına çıktığında ne diyebilirsin ? göte göt demek zor.

    bu noktada dizinin kurgusu çok iyi zaten. büyük seks partileri , milyon dolarlık anlaşmalar , yozlaşmış devlet adamları .. her şey tam olarak olması gerektiği gibi. peki sadece bunlar mı ? hayır alt metinlerde çok daha fazlası var , ne gibi mesela ?

    daha önce şurada bahsetmiş olduğum black mountain security muhabbeti. hani şu felluce savaşını başlatan özel güvenlik ordusu. 2. sezon 4. bölümde woodrugh'a basın tarafından sorulan sorulardan birisini hatırlıyor musunuz ? " savaş suçları iddiasına ne diyorsunuz ? " ondan sonra 2. sezon 5. bölümde bu sefer o mankenin avukatı soruyordu " kaç sivil öldürdünüz ? " . felluce ve blackwater usa'i biraz araştırırsanız her şey daha güzel yerlerine oturacak.

    bunun dışında gelelim şu meşhur mavi elmaslara. bu elmaslar 92 senesinde yaşanan karışıklık döneminde , iki çocuğun karşısında ailelerini öldürerek çalınmış. peki gerçekte 92 senesinde los angeles'ta ne oldu ? Rodney King adlı zenci vatandaşı linç eden dört polis ceza almadan serbest bırakılınca eyalet genelinde isyan başlıyor , pek çok yağlama , cinayet , saldırı ve kundaklama gerçekleşiyor. hatta amerika ordusu dahil tanklarıyla birlikte sokaklara iniyor olayları bastırmak için. detayları için buraya tıklayın. o dönemde yapılan bütün yağmalamalar zenciler tarafından yapılmış gibi gösteriliyordu ama true detective'de bu mavi elmasları çalan ve sahipleri öldüren kişilerin polis olduğu ortaya çıkıyor. düşünsenize , şehir birbirine girmiş , her yerde olaylar var ve milyon dolarlık elmaslar orada duruyor. polis gidip o iki insanı öldürüp , elmasları alsa kim şüpheli olacak ?

    diziye sadece üst metin olarak bakmamak lazım , içerisinde geçen bir iki cümle bize pek çok şey anlatabilir. true detective bu yüzden harika bir dizi. evet birinci sezon daha ağırdı ama ikinci sezon daha karanlık. karanlığın şehir ışıklarına , seks partilerine saklanmış olması onu yok yapmıyor.

    ikinci sezonun sloganını hatırlayalım hemen " hak ettiğimiz dünyada yaşarız. "

    !---- ilk ve ikinci sezon komple spoiler ----!