1. tamamen; kendimiz tarafından tasarlanmamış gelişmişlik adı altında verilen ahlak elbisesinden kaynaklanmaktadır. bizim toplumuza göre tasarlanmamış teknoloji, sosyal medya, kanunlar vesair gelişmişlik adı altında sunulan mekanizmalardan kaynaklanmaktadır. örneğin ;töre denilen kavram binlerce yıllık deneyim sonucu oluşan kodlardan meydana gelmektedir. siz bu binlerce yıllık kodu, asla kabul edilemez bazı kuralları nedeniyle, toptan bu toplumun elinden bir anda alırsanız sonuçlarına da katlanırsınız. ben töreyi bütünüyle savunmuyorum asla. ancak töre denen kavram da binlerce yıllık gelenek ve görenekler yani bu toplumun dna'sı demektir. yapılması gereken ideal iş, bize uygun elbiseyi tasarlayabilme becerisidir. siz ne derseniz deyin biz doğu toplumuyuz. bize uygun ahlak kodları da doğuya uygun kodlardan oluşmalıdır. ben demiyorum aynı kafa gidelim ama batı kodlarıyla dayatılan ahlak mevhumu bize uymaz. nitekim uymadığı da ortadadır. insanlar bizde sosyal medyayı kız düşürme aracı görürürken; batı da örgütlenme ve alternatif haberleşme aracı olarak görülmektedir. işte bize uygun tasarım bu garabeti ortadan kaldırabilmelidir.
  2. nedenini araştırmaya koyulmadan önce "ahlak nedir" sorusundan başlamak gerekir. maazallah bahsedilen islam ahlakı, devrimci ahlakı, fenerbahçeli ahlakı ya da youreads ahlakı da olabilir. çöken ahlak tam olarak hangi ahlak? bunlardan biri değil de sanki daha böyle genel geçer evrensel ahlak olarak düşünmek istiyorum. zira bu tip yerel ahlak çöküşteyse bırakalım çöksün hatta arkasına geçip itekleyelim de bir an önce çöksün.

    ikinci seçenek olan evrensel ahlak yasalarından yola çıkmayı deneyelim, tartışma devam edecekse. hatta ödev ahlakı 'na da bir göz atalım. türkiye'deki ahlaki çöküş neyi simgeliyor? cinayet, yalancılık, hırsızlık, gasp, darp almış yürümüş mü? iyilik yapmaktan kaçınmak trend mi oldu. insanın iradi eylemlerinde bir kötüleşme eğilimi mi var denmek isteniyor.

    bir ahlak eleştirisi yapmadan önce bazı soruların cevaplanması gerekiyor. mesela türkiye'de artık ebeveynler çocuklarını sevmiyor mu? ya da bir kadın ve bir erkek birbirlerine saygı, sevgi ve aşk besleyip evlilik mi gerçekleştirmiyor? ahlakın çöktüğü yerde sevgiden nasıl eser kalıyor.

    bence olay şöyle bir şey; ortada bir çark var dönüyor. bunu döndürenler sistemin alt tabaka insanları, sen, ben. sefasını sürenler de üst tabaka insanları. hem çarkın dinamosu olan hem de kendini yeterince eğitemeyen-keşfedemeyen alt tabakada hukuki ve ahlaki olarak sorun çıkaran, bir yerel ahlaka entegre olmada sorun çıkaran, olsa da bir ara bunun dışına çıkıveren, kabaca tabirle suç işleyen, ahlaksızlık eden köleler peydah oluyor sonrasında da topla tüfekle lafla sözle bastırılıyor. sonra yine çıkıyor. oturup herkesin kendini keşfetmesini sağlayacak ne sermaye var ne de zaman çünkü bu ırgatlar ilk hedef olarak çalışıp sistemi döndürmeliler. dolayısıyla yerel ahlaklar pompalanıyor, milliyetçilik, islamcılık, devrimcilik, solculuk, fenerbahçelilik, muhafazakarlık vs. herkes kendini keşfetmeye zaman ve sermaye ayırmak yerine kendini bu disiplinlere yamıyor. herkes kendi ahlakı zannettiği yerel ahlakı rasyonalize etmek üzere ahlaksızlar üzerinden ahlak geliştiriyor. bir insan bir diğerine tecavüz etmiş, bir başka insan intihar bombacısı olmuş, seri katil bir aileyi sıradan doğramış. hepsinin allah belasını versin, yahu siz böyle şeyler yapmasanız her şey ne kadar güzel olacak. ne olacak? en fazla ne olabilir? mesela her gün 12 saat tekstil atölyesinde çalış, ama senin maaşın kiraya yetmez karın ve çocuğun da olsun ve onlar da çalışsın, anca ödersiniz, yemeye gelince işte bulduğunuzu yersiniz daha çok çalışır, daha az yerseniz belki para biriktirip bir ev bile alabilirsiniz. 300 bin tl civarı bir şey 20-30 sene çalışırsanız neden olmasın, bir ihtimal olabilir. ama bak yaşamak değil hayatta kalmak, sisteme hizmet etmek, buna karşılık sadece borçlanarak hayatta kalmak. bunların hepsi yerel ahlak kılıfına girmiş zengin ahlakıdır.

    ahlak dediğimiz şey insanın kendi ahlakıdır ve bunu kendisini keşfettikten sonra keşfeder, insan önce kendinin ne olduğunu anlar, kendi doğrularını ona göre belirler, bu bir keşiftir; sermaye, eğitim ve zaman ister ve bunu bireylere kimse kolay kolay vermez, biri olsa öbürü olmaz. yani bunlar verilince herkes kendini keşfeder anlamı çıkarmak da doğru değil ama sanki bunlar zaten veriliyormuş da kişiler bir şekilde ahlaksızlığa sapıyormuş gibi anlatılması bana tuhaf geliyor. bence şu an dünya düzeninde anormal bir sakinlik var ve muhtemelen de sebebi bu yerel ahlak anlayışı. yoksa bu saçma sapanlığın içinde köle yaşayıp ölmek fikri kimseye cazip gelmiyordur. velhasıl topluluğun ahlakı olmaz, olur da kılıf olur, çarkı döndürmekten başka bir işe yaramaz, en tepede insan neslinin devamını sağlar, fakat bunu neden yaptığını da çok açıklayamaz.

    öyleyse ahlak nedir? köle ahlakı mı bahsettiğimiz şey. varsın çöksün.
    abi
  3. sensin, benim,biziz güzel kardeşim,

    trafikte saygısız olan,
    evinde eşine, annene, babana, kardeşine, çocuğuna bile saygı göstermeyen,
    kentini, mahallleni, sokağını mahveden, mahvedenleri savunan, oy atan, görmezden gelen...
  4. ahlaki çöküş nedenlerinden bahsetmek yerine bizim ahlakımızı nelerin oluşturduğuna bakmak lazım. ahlakımız, amiyane tabirle hemşehricilik üzerine ; dolayısıyla, yardımcı olun toprağıma, tanırım iyi çocuktur, müspet bir arkadaşımızdır gibi kayırmacılık üzerine inşa edilmiştir. meritokrasi, topraklarımızda, fularlı insanların ağzında gevelediği demir leblebiden başka bir şey değildir. kendimizi yalnız hissetmemek için yamandığımız gruptan biri, bir yanlış yaptığı zaman bunu elbirliği ile örter, hiç yaşanmamız gibi davranırız. aksi halde, diğer grupların, içinde bulunduğumuz grup içindeki herkesin bu yanlış içinde olduğunu düşeneceğini varsayarız. halbuki, böyle bir beklentinin tek nedeni, aynı hatada, bizlerin karşı grubun tüm bileşenlerinin homojen olduğuna inanıp herkesi yekten suçlamamızdan geçer. kısaca, bize göre, bizden biri, ceza ehliyetine sahip olmayan masum bir bebektir.

    bunun yanında ise ahlaki yozlaşmayı cehalet ile bağdaştırmak, üst perdeden konuşmaktır. aşık veysel'i hangi ahlaksızlıkla suçlayacağız o zaman?^:"ama o istisna" diye bir şey yok. ^ mesele, "tahsilat cehaleti alır eşeklik baki kalır" atasözü kadar açıktır. nice profersörün, din görevlisinin çocuk pornocusu, tacizci olduğu çıktı. bu durumu ben köy öreneğine benzetiyorum. her köyün bir iki tane delisi olur. şimdi de global köyümüzde, nüfusa oranla aynı sayıda deli var. ama maalesef bunlar akıllı deliler ve en tehlikelileri. bunlar, vücudumuzun hergün ürettiği kanser hücreleri. bağışıklık sistemiz olan, toplumsal adalet anlayışımız ise yukarıdaki sebepten ötürü pek iyi çalışmıyor. buna bir de, işlenen suçlara verilen caydırıcı olmayan cezalar veya hiç verilmeyen cezalar eklenince, sapıtmaya meyilli olanlara içeri girmek için kapıyı aralıyor. sanıyorum otorite, doktor tarr rolüne soyunmuş ve bu delilerin tedavisi için yatıştırıcı sistemini^:the system of soothing^ seçmiş durumda^:the system of doctor tarr and professor fether - edgar allan poe^. halbuki bunlara, güllabici odunu lazım.
  5. türkiye'de "ahlaki" çöküşten ziyade daha yapısal bir sorun olan "erdem" yoksunluğu söz konusudur. değer üretme aracı erdemdir.
    özünde de zaten çok insani olmayan ve olan kısmı da dejanere edilen bozkır kültü ile yoğrulan toplum, üzerine 15. yüzyıldan itibaren burjuva sınıfı üretemesi, entelektüelitenin geçer akçe sayılmaması ve inancın düşünmenin karşısına bir engel olarak çıkmasıyla tamamen yozlaşmıştır. bu yozlaşma dönem dönem gerileme kaydetse de takıldığı örgütlü cehaletin elinden kaçamamıştır.
  6. yukarıdaki birkaç yazar gibi ben de türkiye'deki ahlaki çöküşün yalnızca cinsel boyutu olmadığını, bu çöküşün adalet, tolerans ve yozlaşı gibi pek çok boyuta sahip olduğunu düşünüyorum.

    ancak adlandırmada bir sorunsal var bana göre. argümanımı söyleyeyim en başta: türkiye ahlaki olarak çökmedi, bana kalırsa her zaman bir ahlaki çöküş içindeydi, yalnızca bu günümüzde daha görünür oldu ve elbette biraz daha arttı. tabii ki burada asla herkesi genelleme amacı gütmüyorum ki bunu yapabilmek de imkansız.

    toplumun, ahlaki olarak belli bir kısmı bu çöküşün içindeydi zaten. çöküşün artmasının nedeni ise basit, bizde kötülük sıradanlaştı bu kötü olan kısım teknolojik sebeplerle devletin çaldığına daha çok tanık olmaya başladı. bu durumun yargılanmadığını gördü. gücü olan her şeyi yapabiliyordu. sonra tecavüzcüler daha çok boy göstermeye başladı medyada. ama boy gösterirken genelde aldıkları ceza indirimleriyle boy gösteriyorlardı. çöküş içindeki kesim bunu gördü, neden olmasın dedi. bu kesim şunu da gördü. cebine para girmedi, yoksuldu köle gibi çalışıyordu. kaybedecek neyi vardı, hem devlet de yapıyordu kötülük, o niye yapmasındı?

    işte bu kesim en başından beri böyle düşündü. yukarıda örneğini verdiğim, bu örneklerin de dahil olduğu ama bu örneklerle sınırlı olmayan birtakım alt ve üst yapısal sebepler de çöküşün rahatlıkla artmasına yol açtı.

    hep çöküş vardı dedik ya, şu anda da daha yoğun dedik. bir de şu var, teknolojinin bu denli gelişmesini kullanan ve o kesime dahil olmayan daha bilinçli kesim bu çöküşü görünür mecralarda daha çok dile getirmeye başlayınca, durum ayyuka çıkmaya başladı. kısacası çöküş geçmişle aynı fikri yozlaşıyı izleyen bir çöküş. o çöküşün daha yoğunlaşmış ve görünür olmuş hali sadece.

    ayrıca bkz. #98372
  7. vasıfsız okullar, paçalarından cehalet akan torpilli müdürler, rüşvetler..
    özellikle de din
  8. evrensel ahlaki çöküntü.
  9. t
  10. insanları kendi konumunda kabul edememektir efendim. saygı kaybolursa bir yerde arkasından herşey gelebilir.

    saygı derken türkün kürte, sünninin aleviye, dindarın ateiste, laik olanların dindarlara saygısından bahsediyorum. bir arada yaşama kavramı kaybolduktan sonra diğer ahlaksızlıklara tarafgirlik yolu açılır.

    neden bahsediyorum: dindar görünen bir iktidarın ülkenin anasını bellediği konusunda hemfikiriz ancak %50 gibi bir kitlenin hala bu ahlaksızlığa sahip çıkmasının nedeni eskiden görmüş olduğu baskılar. kürt halkını savunuyor görünen bir örgüt 30 yıldır binlerce cana mal oldu ancak zamanında ve şimdi yeniden devletin bir halka zulmetmesi bu doğal sonucu oluşturdu.

    ne alakası var diyebilirsiniz, belki haklısınız. ancak herkesin birbirine saygı duyduğu bir ortamda ahlaksızlık ve hukuksuzlukla mücadele edilebilir. ancak hizipleşmenin olduğu yerde asıl mesele hak değil hizibinin onuru ve "düşmanlarına koz vermemektir."

    şahsen bu müesseseyi sağlıklı işletebilsek bu çöküşü geri döndürebileceğimize inanıyorum.