1. -sevilmiş acılar-

    büyük acılar.. onlar hep, en ıssız yerlerde açar… insan hep yavaş yavaş acılara alışır gibidir.. en derin tutkularda hayat bulan acılara. uysallaşır gibidir ve bile bile katlanır bir şeylere. avuntu kaynakları bulur, yaratır insan.. başı sıkıştıkça bunlara koşar. öyle düşlere dalır ki insan, yapacak şeylerin hepsi birer soğuk nesne kalır.. o düşler de olmasa, ne olurdu halimiz?

    büyük acılar.. onlar hep en beklemediğmiz anlarda oturur kalbimize. çöreklenir adeta. hem, insan acıyı bekler mi hiç? bu, sapıkça olurdu galiba.. tam adlanlandıramıyorum.. anlamlandıramadığımdan ötürü. neden acılar, en güzel günün en güzel saatine çöreklenir.. vakit mi kollarlar? en büyük darbesini en mutlu anlarımızda yaparlar.. kılıcını kınına hiç sokmaz acı.. fırsat buldukça saplar yüreğe. boğazlanan bir çocuğun kanı gibi akar gözyaşları, gözbebeklerimizden aşağı..

    birkaç gram suç içerken ortaya çıkar acılar.. birkaç gram huzurun içindedir.. fırsatların göbeğindedir acılar.. kahkahalarımızın yanı başında usulca, sessizce bekler bizi.. bir ‘an’ kollar.. fahişe acılar.. günahkar acılar… tatminkar.. acılar…

    büyük acılar… onlar her zaman bizi biz yapan yüksek oksimoron içeren şeyler taşır.. hem var, hem yok eden, edebilecek olan acılar.. onların sızısı çok başkadır.. acı verdiği kadar sevilir de garip.. çok derinden gelen sızı, geçmişe dair bir gerçekliğin bir kanıtıdır da aynı zamanda. sevilir bazen bu acılar….

    gariptir.. büyük acılar.. onlar hep, en ıssız yerlerde açar… insan hep yavaş yavaş acılara alışırgibidir.. en derin tutkularda hayat bulan acılara.

mesaj gönder