1. sene 2009... denizli'nin tavas ilçesinde çalışıyorum o zamanlar. maddi durumu kötü olduğu için hem çalışıp hem okumak zorunda olan bir öğrencim var. bir kulağı duymayan kadir... kadir, öyle bir öğrencidir ki samimiyetini görür kızamazsınız. yoksulluğunu dert etmez, güleçtir hem de gayretli. bir gün derste "ben hiç lunaparka gitmedim, çok istedim ama gidemedim." dedi. kadir 6. sınıfta... boğazım düğümlendi sesindeki hüznü duyunca. o hafta sonu ailesinden izin alıp kadir'i lunaparka götürdüm. dönme dolabından çarpışan arabasına ne varsa ona eşlik ettim. gözlerindeki heyecan, yüzündeki kocaman gülümseme hala gözlerimin önünde. bir çocuğun mutluluğuna sebep olmak kadar güzeli yokmuş, anladım. öğretmenler gününde masamın üstünde gazete kağıdına sarılı bir hediye buldum. açtım, "küçük prens" adlı kitap duruyordu ellerimde. içinde de bir not: "öğretmenim, hediye alamadım ama en sevdiğim kitabımı size hediye etmek istiyorum. sizi seven öğrenciniz, kadir." hayatımda o an'a kadar aldığım en değerli hediyeydi, hala da öyle.

    ne zaman hatırlasam hem mutlu olup hem hüzünlendiğim hikayem böyle. öğretmenliği çekilmez bir meslek haline getirenler, öğretmeni bulduğu ilk fırsatta rencide etmeye çalışanlar olsa da böyle pırlanta yürekli çocuklar var oldukça, benim öğretmenime zeval gelmez.

mesaj gönder