1. an itibariyle almanya parlamentosu tarafından vuku bulduğu kabul edilen soykırım.

    ama sonuçta bizim ermeni soykırımı diye bir problemimiz yok.sonuçta almanya üç milyon türk'ün yaşadığı bir diyar.^:what could possibly go wrong?^
    neymiş efendim,aramızdaki ilişki çok üst düzeymiş.

    işte böyle s*kerler ayak üstü.

    'propaganda' diye bir kavramın var olduğunu bilsek ve bunu bu amaçla kullansaydık,bizim şansölye'ye yalaklık yapmamıza gerek kalmayacaktı.

    türkiye gibi bir ülkenin her taraftan uğradığı saldırılar ve ithamları eritmek için böyle bir kuruma ihtiyaç vardır.ulan hiç mi yunanistan'dan,nazi almanya'sından ders almadınız be?

    (bkz: propaganda bakanlığı)

    gerçi fransa'nın cezayir'de ,ingilizlerin siyam'da yaptığı kıyımın neden bu parlamentoda görüşülmediği de merak konusu.^:yok abi biliyorum zaten^
  2. başta, olmayan bir hadisedir.
    100 yıl içerisinde "hocalı" gibi bir örnek varken kim kimin soyunu kırmış merak konusu?
    (bkz: asala)
  3. cumhuriyet döneminde olsa, iktidar itiraz etmez öderdi tazminatı dilerdi özrünü. ama işte toz kondurmuyorlar ecdatlarına ^:swh^
  4. cumhuriyet döneminde de olsa kabul edilmeyecek sözde soykırım.

    bu soykırımı kabul ettiğimiz zaman ermenistan bizden toprak ve tazminat talep edecektir. buda farklı bir tartışmayı gündeme getirir.

    istedikleri topraklar ise doğu anadolunun neredeyse tamamıdır. bunu zaten günümüzdeki hükümet değil gelecekteki hiçbir hükümet kabul etmez. ne solcusu, ne kürdü, ne türkü, nede islamcısı.

    toprak vermeyince bizden tazminat olarak para talep edecekler tabi. parada öyle tek seferliğine değil almanya nın ödediği gibi uzun yıllar boyunca ödenecek. almanya nın zamanında ödediği para israil gelirlerinin yüzde 87 sini oluşturuyordu.
  5. ittihat terakki döneminde vuku buluş olup
    800 bin ile 1.5 milyon arası ermeni nüfusun ölümüyle sonuçlanmış olay.
    meclis açılınca ermeni nüfusun temsili adına ermeni çetelerine yakın bulunan vekiller de meclis çatısı altına dahil oldu.

    rusyanın ülkeye kuşatması başladığında mecliste bu temsilciler hangi tarafta yer alacaklarını belirttiler tabiki.

    buna karşılık anadoludaki başka ermeni isyanlarından çekindiği için nüfusu seyreltmek istedi. lakin bunu her ermeni kesimini olası tehdit olarak gördüğünden sadece iç bölgelerde değil. her yerde yürürlüğe soktu.

    temel ve dışarı lanse edilmeye calışılan amaç ermenileri güvenli bir şekilde nüfus oranları %10 olacak şekilde başka bölgelere aktarmak lakin böyle bir kitle nereye aktarılırsa aktarılsin %10 u geçecek. direkt emirle cinayet işlemek yerine tüm kitleyi tedariksiz yollara serdiler.

    göndermeyi hedefledikleri bölge " savaşın olmadığı yerler "güvenli gördükleri suriye ve ırak bölgeleri. tabiki o bölgelere sorunsuz dahi ulaşsalar açlık ve sağlık eksikliğinden sonu bu şekilde olacaktı. bu politikayı izleyenlerin amacı sadece tehcir değildi, bu da buradan kendini göstermektedir.

    buna karşın bir ermenilere karşı beslenen özel bir nefret yoktu. sadece ülkenin gözler önünde parçalanmasını izleyen yöneticilerin irrasyonelleşmesinin ve paranoyaklaşmasının bir sonucudur bu. ekstra her başkaldırı ülkenin bir parça daha gitmesi iken böyle bir karar o günlerde belki de çok rasyonel bir karar olarak görülüyordu.

    kabul edilip özür dilenmesi gereken bir konu bence ülke yönetimince lakin bu olayı yapan meclisin hiçbir siyasi temsili yeni cumhuriyet ile kalmadı. bu meclisin aldığı kararlar başka bir ülkeye ait kararlardır.
    buna karşın tazminat verilmesi de bir başka yönden haksızlık olacaktır. tazminat ülke hazinesinden ödenecek ve hazine ise ülkenin yani ülkeden kastım yurttaşların mal varlığı.
    cezayı sahibine kesmek gerekir lakin hiçbir olaydan haberi o gün dahi bulunmayan. bulunanların hiçbir siyasi etkisi olmayan bir halk ve onun devamı.
    hükümetler, meclisler istediği kararı alabilir lakin siyasi devamlılık tasimayan bir ülke ve onun halkına ceza kesilemez kanısındayım
  6. bir de, tarihçi prof. dr. kemal haşim karpat'tan dinleyelim, okuyalım.

    türk dış politikası tarihi adlı eserinde hoca şöyle demiştir:

    ***

    ermeni konusunda türkiye'de yapılacak çalışmaların başında her şeyden evvel anadolu'da yirminci yüzyılın başında yaşayan ermeni nüfusunun sayısını tespit etmek gelmelidir. soykırım iddiasına ana dayanak noktası zaten nüfustur. ermeni iddialarına göre osmanlı devleti sınırları içinde yaşayan ermeni nüfusunun sayısı 2.5 milyondur. iddiaya göre bunun bir milyonu öldürülmüş, bir milyondan fazlası tehcir edilmiş ve 2-300 bin kadarı da istanbul'da ve anadolu'da (bazıları isim, din değiştirerek) kalmıştır.

    ermenilerin kesin sayısını tespit edecek malzeme osmanlı 1882, 1904, 1914 ve rus 1897 nüfus sayımlarında vardır. ayrıca ingiliz arşivlerinde nüfus konusunda çok değerli vesikalar mevcuttur. bu vesikalara göre osmanlı devletinde yaşayan 1.4 milyon ermeni'nin en azından bir milyonunun rusya'ya, bilhassa bugünkü ermenistan'a göçtüğü görülür ki bu olayı ermeni milliyetçileri de kabul ederler.

    ...

    goschen (ingiliz sefir) doğu'daki ingiliz konsolosluklarına "iki buçuk milyon iddiası ne derece doğru, araştırın" talimatını verdi. o dönem erzurum, van ve trabzon'da çok bilgili ingiliz konsolosları vardı. bunlar bir rapor hazırlayıp gönderdiler istanbul'a. diyorlar ki, ermeni nüfusu en fazla 1 milyon 400 bin."

    ...

    sultan abdülhamit de altı vilayette sayım yaptırmış. onun ulaştığı rakam 1 milyon 200 bin... hemen hemen ingilizleri doğruluyor.

    peki ne oluyor o 1 milyon 400 bin ermeni'ye?

    bir kısmı tehcir sırasında yolda hücuma uğradılar. bu kesin... kürtler ve türkler tarafından, bazen de jandarmalarca öldürüldüler. bir kısmı da göç etti.

    ...

    bütün mesele bu nüfus üzerinde dönüyor. oysa elimizde tüm vesikalar toplam ermeni nüfusunun bir buçuk milyon bile olmadığını gösteriyor. bunun bi milyonu göç ettiyse, 100-200 bini de anadolu'da kaldı, müslüman olduysa... istanbul ermenilerine de kimse ilişmediğine göre...

    ...

    bir milyon ermeni'nin rusya'ya göçtüğüne dair: rus nüfusu istatistiklerine bakmak yeterli olacaktır. ilk mevcut rus nüfus istatistikleri erivan'da 40-50 bin kadar ermeni olduğunu gösteriyor. 1927'de yapılan nüfus sayımında ise bu sayı bir milyondan fazla çıkıyor. bunların çoğu rusya, romanya ve bulgaristan'dan değil, anadolu'dan gelen ermeniler.

    ...

    o halde 1915'te ölen ermenilerin sayısı 100-200 bin kadar.

    ...

    soykırımın ilk kez tanımlandığı 1948 cenevre sözleşmesine göre 1915 bir soykırım mıdır?

    - hayır, çünkü planlı bir hareket değildi. ermeni milliyetçileri de böyle bir planın olduğunu binbir dereden su getirerek ispat etmeye çalıştılar, fakat kullandıkları malzemenin uydurma olduğu hep ortaya çıktı. bu ispat edilmiş bir şey değil.

    ...

    ya yolda öleceklerini bile bile göndermek?

    - 1878'de yüzbinlerce müslüman türk rumeli'den sökülüp yok edildi, 1912-1913'te balkan harbi'nde 400 bin müslüman öldürüldü. aynı miktarda adam göçe mecbur edildi. yine kafkaslarda bir buçuk milyon insan öldürüldü. peki bu durumda o devirde bütün milletler birbirine soykırım yapıyordu mu diyeceğiz? hayır, onlar savaş ortasında yaşanmış katliamlardı. bir coğrafyanın üzerinde sivil savaş gibi bir şey yaşanıyordu ve çok acıydı.

    ***

    dipnot: her ölüm acıdır, ancak her ölüm soykırım değildir!
  7. orhan pamuk'un yakından ilgilendiği ve bu sayede nobel kazandığı konudur.
  8. bakalım ilber ortaylı ne demiş? bir de şu yazı var.

    çok açık olayım şu an kimsenin yarasını sarmak için kendi düşük standartlarımdan taviz vermeye niyetim yok. ırkçılığımdan ya da soykırım var-yok diye düşündüğümden de değil, rahatımı düşünüyorum.

    bana kalsa devletleri komple bırakalım ya da birleştirelim, ama buna türkiye'yi bozmakla başlarsak bu topraklarda bize kan ağlatırlar haberiniz olsun. hayalperestliğin gereği yok.
  9. hiçbir tarihi veriye dayanmaksızın, muhtemelen halkı galeyana getirdiler ve osmanlı tebaası insan avına çıktı, diyebiliyorum. yahu şu coğrafyada gayrimüslimler hedeflenecek ve bu "av"a dönmeyecek, inandırıcı gelmiyor bana. osmanlı devleti 56 olmuş, ekonomi çökmüş, cümle alem istanbul'da, kimin eli acaba kimin cebinde. başkentin ötesinde asker kaçakları, ağalar, çeteler haraç kesiyor filan. ama tartışma şöyle olabilir, bu soykırıma girişenleri devlet topyekün destekledi ya da görmezden geldi mi? sistematik miydi? yoksa bu yüce anadolu kültürüyle sallanan medeniyetin beşiğinde oluyor böyle şeyler. fakat nazi almanya'sındaki soykırım gibi "sistematik" denilemez. çünkü soykırımın büyük bölümü halk/çete gruplarca yapılıyor. yav aslına bakarsan pek bilgim de yok. fakat birkaç subayın telgraf yazışmalarında ermenilere "böcek", "pislik" gibi ifadeler kullanmasına rastlamıştım.

    (not: birleşmiş milletler soykırım suçunun engellenmesi ve cezalandırılması sözleşmesi - 2. maddede "soykırım" şöyle tanımlanmış: ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.)
    yok
  10. bu başlığa yazılan her girdiyi okudum.
    1915 olaylarının tartışıldığı her mecra gibi (arkadaş ortamı, aile, üniversiteler, televizyon açık oturumları, hatta çoğu akademik çalışma vb.) burada da çoğunlukla yanlış bir metotla tartışıldığını gördüm maalesef. etnik, dini, kültürel hiçbir kimliğine yaslanmadan, yalnızca tarihi bir olgu olarak tartışabilen çok az kişiye rastladım. genelde ya herhangi bir referansa ihtiyaç duymadan kendini tanımladığı politik kimlikle örülen soykırım savunusu ya da soykırım fikrinin oluşturacağı utancı taşıyamayacağı için kulaklarını elleriyle kapayıp reddetme davranışı. her ikisi de çocuksu.

    merak ediyorum gökyüzünde bir portal açılsa ve diyelim ki bunun bir soykırım olduğunu açık seçik görebilsek türklerin yüzde kaçı bununla yüzleşebilir, kabul, özür ve bedel ödeme yürekliliğini gösterebilir. mesela diyorum bakın. "atalarıma kefil olamam, bir soykırım yaşanmış da olabilir yaşanmamış da olabilir, incelemek gerek" gibi objektif bir yerde durabiliyor muyuz yoksa çeşitli sebeplerle bunu reddetmeye güdüleniyor muyuz. yaşandı veya yaşanmadı gibi bir yargıyı uzun uzun tartışmanın yeri bir sözlük değil belki, ama bu konudaki kanımızdan önce yaklaşımımızı, tutumumuzu düşünelim derim. naçizane.