1. sürdürülebilir bir hayatın ortasında kalmış küçük zayıf kökleri olan bir otçuktu echinopsis çölün ortasında. kum fırtınaları oluyordu gündüzleri, yüksek derecelerde sıcaklıklara direnirken bazen, gece ani düşen ısıya karşı koymaya çalışıyordu. normali yok muydu durumunun? ya soğuğunu minik damarcıklarında hissediyor üşüyordu ya da sıcaktan genişleyen hücrelerinde kendisini seriyordu. hayatıydı bu.
    elinde olan bir şey var mıydı? değiştirebileceği. sadece kendisini savunuyordu bu akışa. gün dönüyor zaman geçiyor ve muhtaç olduğu suyu sağlamaya çalışıyordu zor bela. nasıllığını geçmişti bile. artık ne zamana kadarlığının sonuna gelmek üzereydi. şaşırıyor bazen, kendi kendine gülüyordu gidişata bakarak. sürüklenen kuru otlara bakıyor, böylesine oradan oraya özgürce de gidebilirim diyordu. sanki çok bağlıymış gibi kuru toprağına. güneş parlıyordu. damla damla susuzluğu akıtıyordu etrafına. susuzluk. susuz. su. ne de güzeldi! hissetmek her yerinde. ölüyü diriltir derler ya! suyu özlemişti.
    solmaya uyanmıştı bir anda, yine aldanmıştı benliği. silkelenecek hali bile bulamazken kaptırması kendini rüyalara.
    geceye dönmüştü saatler. saatler neydi ki? günlerin sıkıştırılmış haliydi belki de haftaların. o denli uzun geçen günün gecesi de yine üşütecekti. yine bakışacaktı yıldızlarla dakikalarca. ürperince gece yarısı, uykusunu dileyip açacaktı yüreğini tanrısına. isteyecekti, sevecekti, görecekti yarın suyu.
    su gelecekti. su cömertti. su akardı. su candı. su hayattı. su zamansızdı.bir anda akıp ulaşacaktı ona.
    zaman zamanı yedi, doymak bilmedi, yine yedi yine yedi. ne bitmek tükenmek bilmeyen bir zamandı. yendikçe yeniliyor ama yenilmek nedir bilmiyordu.
    küçük otçuk echinopsisin minik gözleri bir geceye daha kapandı usulca. kirpik uçlarından inen sular o gecede yıldızları yağdırdı etrafına. mehtabı izledi kendi sularında. sular içinde yüzüyordu. sırılsıklam olmuştu sonunda.
    umudunun aşığı suyuna kavuşmuştu..

mesaj gönder