1. 27 aralık 1963 buenos aires, arjantin doğumlu yönetmen. 7 yaşındayken 2001; a space odyssey (1968) filmini izlediğini ve hayatını değiştirdiğini ve bu deneyim olmasa asla yönetmen olamayacağını söylemiş. 1970 yılına denk geliyor, sinemada izlemiş sanırım. sonra 1976 yılında ailesi arjantin'deki gergin, tehlikeli siyasi durumdan kaçınmak için fransa'ya göç etmiş. fransa'daki louis lumiere kolejinden mezun olmuş (ecole nationale superieure louis-lumiere) 1983 yapımı angst filminin de üstünde büyük bir etkisi olduğunu söylemiş. iki film de mükemmeldir. önceden izlenmişse filmlerindeki etkisi görülür. 1985 yılında 21 yaşındayken fernando solanas'a el exilio de gardel tangos filminde yönetmen yardımcılığı yaparak ve aynı yıl ilk kısa filmini çekerek başlıyor. 1987 de (23 yaşında) ikinci kısa filmini çekerek devam ediyor. 1988 yılında yine solanas'a yardımcılık yapıyor ki yönetmenin yılmaz güney'e adadığı başyapıtı olan sur (güney) filmi.

    izleyiciye ulaşan ilk filmi, üçüncü kısa filmi olan carne (1991) (27 yaşında) 35 dakikada bitiyor ("9 saniyelik orgazm için, bir çocuk 60 sene terlemek zorunda bırakılır.") burada başroldeki kasap karakteri sonraki iki filminde de var; seul contre tous (1998) (34 yaşında) kitap gibi film (bu iki filmde dilsiz bir kızı olan, terk edilme, tecrit, reddedilme ve işsizlikle karşı karşıya kalan bir at kasabının hikayesini anlatıyor. hikayenin doruk noktasından önce bir uyarı metnine sahip olma hilesi homicidal (1961) filminden ödünç almış. ayrıca taxi driver (1976) filmi de etkilendiği filmlerden olduğu için filmi izlerken aklınıza geliyor) ve irreversible (2002) (memento -2000- filminin popülaritesinden yararlanmak için hikayeyi tersten anlatılacak şekilde ayarladıktan sonra film için finansman bulmuş. önceki iki filminde başroldeki kasabın (philippe nahon) filmin ilk beş dakikasında otel odasında bir adamla yatakta konuştuğu sahne ile başlar. burası filmin sonudur çünkü film sondan başa doğru gidiyor. o filmleri sırasıyla izleyip sonra bu filmi izlemeli. aynı zamanda üçleme olarak görülecek bu üç filmin sonudur başı. tıpkı memento filmindeki gibi. zaten bu konuda o filmden esinlenmiş. o filmin de esinlendiği belli olan başka bir başyapıt vardır double indemnity filmi. konusu: iki adamın sevdikleri kadına tecavüz edilip vahşice dövülmesinin ardından intikam peşine düşmelerini anlatıyor. monica bellucci, vincent cassel, albert dupontel oynuyor) bu rahatsız edici filmler çeken kelin dünya çapında tanınmasına yol açan ve başyapıtı olarak bilinen son yazdığım dönüş yok filmi cannes film festivali tarihinde yarısında terk edilen ilk ve şimdilik tek film diye okumuştum. ilk defa cd kiralayıp izleyeli 15 yıldan fazla oldu sanırım. filmin başındaki giriş müziği bildiğin the shining filminin giriş müziğine benziyor. müziğin adı tempus edax rerum (zaman her şeyi yok eder) ki filmin anlattığı da bu (müzikleri yapan ise daft punk üyesi thomas bangalter). filmdeki en sert iki sahne yangın söndürme tüpü ile kafa ezme sahnesi ve tecavüz sahnesi. banyodaki sahne ve duş perdesi psycho filmini çağrıştırdı. sonlara doğru ludwig van beethoven'in 7. senfonisinin çalması da bir başka güzel. her şeyin yok olmasına iyi giden bir müzik. 2001; a space odyssey ile alakası yok gibi gözükse de çok esinlenmiş. bunu gizlemiyor zaten. çiftin yataklarının üstünde filmin afişi var. filmdeki kamera kullanımı olsun, dediğim öldürme sahnesi olsun (2001 filmindeki maymunların sahnesi) kadının hamileliği ile star child gösterilmesi, filmin sonunda (başında) sürekli geriye doğru gidildiği için kameranın döne döne en başa yani sanırım zamanın başlangıcına gitmesi (2001 filmi de zamanın başlangıcından başlar) tecavüz sahnesinde ise tecavüzcü neden tecavüz ettiğini de söylüyor zaten. o da intikam alıyor (hiç tanımasa da karısındakini). tecavüzcünün adı tenya, aradıkları yerin adı rectum. film cannes film festivalinde altın palmiye'ye aday olmuş ama alamamış, ki david lynch'in jüri başkanı olduğu ve oyunu bu filmden yana kullandığını söylediği halde. ödülü the pianist filmi almış. ayrıca bu filmde görüntü yönetmeni-benoit debie ile bundan sonra çekeceği filmlerde de birlikte çalışmışlar...

    geriye dönüş yoktur;
    çünkü zaman her şeyi mahveder
    çünkü bazı şeyler onarılamaz
    çünkü insan bir hayvandır
    çünkü intikam isteği, doğal bir dürtüdür
    çünkü çoğu suç cezalandırılmaz
    çünkü sevilen birini kaybetmek, insanı yıldırım çarpmış gibi mahveder
    çünkü aşk, yaşamın pınarıdır…

    sonra, yazdığım ilk iki filmin kurgusunu yapan eşi lucile hadzihalilovic ile birlikte enter the void (2009) filmini birlikte yazdılar. psychedelic melodram diye tanımladığı filminin konusuna "memelilerin duygusallığı ve insan deneyiminin parıldayan boşluğu" demiş. nathaniel brown, paz de la huerta ve cyril roy oynuyor. tokyo'nun neon ışıklı gece kulübü ortamlarında geçen hikaye, polis tarafından vurulan, ancak vücut dışı bir deneyim sırasında sonraki olayları izlemeye devam eden genç bir amerikalı-uyuşturucu satıcısı olan oscar'ı takip ediyor. film fikri, noe'nin ölüm ve varoluş meseleleriyle ilk ilgilenmeye başladığı ergenlik döneminden beri varmış. yirmili yaşlarının başlarında, psilosibin mantarı'nın etkisi altındayken, tamamen birinci şahıs bakış açısıyla çekilmiş lady in the lake (1947) filmini görmüş. eğer öbür dünya hakkında bir film yaparsa, bu şekilde çekileceğine karar vermiş. film prodüksiyona girmeden önce on beş yıldır senaryonun farklı versiyonları üzerinde çalışıyormuş. geriye dönüp baktığında, irreversible'ı bir banka soygunu olarak adlandırmış, enter the void'i finanse etmek için yapılmış bir film. yani esas çekmek istediği film buymuş. ayrıca bunu faydalı bir teknik egzersiz olarak gördüğünü söylemiş. gençliğinde çeşitli halüsinojenler denemiş ve bu deneyimleri görsel stil için ilham kaynağı olarak kullanmış. filmi planlarken, aktif maddenin dmt olduğu psikoaktif demleme ayahuasca'yı denemiş. bir enteojen olarak geleneksel kullanımı nedeniyle demlemenin yasal olduğu peru ormanında yapılmış. deneyimi çok yoğun olarak nitelendirmiş ve "neredeyse profesyonel araştırma gibi" gördüğünü söylemiş. tasarım ekibinde çok az kişi halüsinojen aldığından, noé'nin resimler, fotoğraflar, müzik videoları ve filmlerden alıntılar şeklinde görsel referanslar toplaması ve sağlaması gerekmiş. kullanılan referanslardan biri, çizimleri oscar'ın vizyonları (vizyon, "birtakım olayları görme organının yardımı olmadan görme ya da algılama fenomenine ve bu fenomendeki imajlar bütününe verilen addır.") sırasında görülen organik desenleri etkileyen biyolog-ernst haeckel'in çalışmalarıymış. ben ressam babası luis felipe noe'nin tablolarına da benzettim. bir başka önemli üslup etkisi, inauguration of the pleasure dome (1954) filmi. ayrıca deneysel sinemanın diğer etkileri arasında jordan belson ve peter tscherkassky'nin çalışmaları ve brian de palma'nın snake eyes (1998) filmi ve havada asılı duran üstten çekimlerin yer aldığı diğer filmler, büyük ölçüde böyle bir perspektiften bir film yapması için ilham vermiş (bu filmdeki uyuşturucu isteme sahnesi her şey çok güzel olacak filmindeki hapın adının sorulup hüseyin cevabı alınması gibi unutulmaz. burada da başrol hapı istediğinde seni kim gönderdi demelerine gaspar diyor.) film neuchatel international fantastic film festivalinde en iyi film dalında ana ödülü almış. noé bu ödüle çok sevinmiş çünkü neuchâtel'deki jüri üyelerinden biri 2001; a space odyssey'in özel efekt süpervizörü-douglas trumbullmuş...

    sonra 2015 yılında simüle edilmemiş seks filmi olan love filmi çıktı. dönüş yok filmindeki gibi sondan başa doğru gidiyor film. aomi muyock, karl glusman, klara kristin oynuyor. başrol erkek “kan, sperm ve gözyaşı olan filmler çekmek istiyorum” diyor ve en sevdiği filmin 2001 a space odyssey olduğunu ve yönetmen olmaya bu film sayesinde karar verdiğini söylüyor. bebeğe gaspar adını vermeyi düşünmekten, kadının eski sevgilisinin adının noe olduğunu söylemesine. bildiğin noe. filmdeki kadın başrollerden elektra nın ismi carl gustav jung'ın elektra kompleksi teorisinden geliyor ve filmde de başrol erkek kadın için baba kompleksi var diyor. yine birçok detay var. mesela enter the void filminde görülen love oteli'nin maketi başrol erkeğin evinde görülüyor. başrol erkeğin ırkçı sözleri var film içinde, evinde duvara asılı olan film afişlerinden biri yapılmış en büyük ırkçı film the birth of a nation. o sahnede telefonda konuşma şekli travis bickle gibi (taxi driver) ayrıca yataklarının üstünde iki afiş var biri salo o le 120 giornate di sodoma, bir diğeri andy warhol filmiydi. toplu seks yapılan yere gittiklerinde eyes wide shut geldi aklıma, ayrıca o sahnede john carpenter'ın türkiye'de nuri alço müziği olarak bilinen bestesinin çalması. sonra travesti'nin "korku ruhunu kemirir" dediği yer (rainer werner fassbinder'e selam). film boyunca sevdiğim birçok müziğin çalması da ayrıca güzeldi. mesela yatakta iki kadın bir erkek seks yaptıkları sahnede maggot brain çalması, johann sebastian bach'ın goldberg varyasyonları'nın glenn gould'un çaldığı en sevdiğim halinin çalması, erik satie'nin gymnopediesinin çalması, aklıma gelenler. tüm müzikler iyiydi. yine çok iyi film. yazdığım ilk üç filmi ayrı, bu ikisini (enter the void, love) ve alta yazacağım bir sonraki filmi (climax) ayrı bir üçleme (psychedelic deneyim üçlemesi) olarak görülebilir...

    dans üzerine kurulu bir film yapma fikri kasım/aralık 2017'de lea vlamos (sonunda filmin kadrosunun bir parçası olmuş) tarafından bir vogue dance balosuna davet edildiğinde gelmiş: "enerjiye ve kalabalığa inanamadım ve sonra düşündüm ki, bu tür insanları çekmeyi çok isterim. ayrıca david lachapelle'in rize (2005) adlı krumping (dans tarzı) filmini de izlemiştim ve bu küçük çocukların şeytani güçler tarafından ele geçirilmiş gibi dans etmesi beni şaşırttı." demiş. başlangıçta dansla ilgili bir belgesel film yapmak için ilham aldığını hissetse de, ocak 2018'in başlarında psikolojik korku türünde olan climax fikrini ortaya atmış. daha fazla ilham almak için the poseidon adventure (1972), the towering inferno (1974) ve shivers (1975) filmlerini kullanmış. uzun plan çekimlerde victoria (2015) filminden esinlenmiş. 1996'da geçen film, terk edilmiş bir okulda günlerce süren prova yapan bir fransız dans grubunu takip ediyor; provanın son gecesi bir başarıdır, ancak grubun kutlama sonrası partisi, ortak sangria kasesine lsd eklendiğinde, dansçıların her birini heyecanlı, kafası karışmış ve psikotik durumlara göndererek karanlık bir hal alır. oyuncu kadrosu sofia boutella ve souheila yacoub dışında daha önce oyunculuk deneyimi olmayan dansçılardan oluşuyor. filmin "hepsi birlikte bir şeyler yaratan ve ikinci yarıda başarısız olan insanlar hakkında" olduğunu belirtmiş. "bu, babil kulesi'nin [incil'deki] hikayesi gibi. insanoğlu büyük şeyler yaratabilir. ve sonra alkolün veya bazı şeylerin etkisiyle kaza ve her şey düşüyor..." "bir genç olarak hatırlıyorum 14 yaşımdayken evimde partiler verirdim ve sangria'yı severdim, içtiğim ilk alkoldü. cidden uyuşturucuya ihtiyacın yok, kontrolü kaybetmek için alkol fazlasıyla yeterli. alkolle bağlantılı çok daha fazla kavga gördüm. bu sizi çıldırtabilir." başka bir röportajda, filmin temasının "bir grup insanın birlikte bir şeyler yaratması ve sonra çöküşü" olduğunu ve filmin uyuşturucu bağımlılığından çok korkunun insanlar üzerindeki etkisi hakkında olduğunu söylemiş. en politik filmi. fransız bayrağı göstererek, bu bir fransız filmidir yazarak başlıyor. birçok farklı kökenden insan var. bunların kendi aralarında konuşmaları, birbirlerine yaklaşımları, çok fazla konuşma olmasa da gösterdiği kadarı yetiyor. sonrasında birbirlerine davranışlarından iyice anlıyorsunuz zaten. birçok şey metafor olarak düşünülebilir. ikinci yarısı cehennem tasviri gibiydi. sofia boutella'nın oynadığı selva karakterinin krize girdiği sahne possession (1981) filminde isabelle adjani’nin oynadığı anna karakterinin metroda yiyecek taşırken çıldırdığı sahneden esinlenmiş. filmin herhangi bir ahlaki gündemi olduğunu da reddederek, "cezalandırılanlar ille de en saldırgan olanlar değildir. çoğunlukla toplu bir hatayla ilgili." demiş. cannes film festivali'nde yönetmenlerin on beş günü bölümünde gösterildi ve sanat sineması ödülü'nü kazandı. daha kutuplaştırıcı veya tartışmalı olan filmlerinin çoğunun aksine, filme verilen genel olumlu tepkiyle ilgili olarak, noé şaka yollu şunları söylemiş: "yanlış bir şey yapıyor olmalıyım. uzun bir tatile çıkmalı ve kariyerimi yeniden düşünmeliyim." bir başkasında şöyle demiş: "babam bile bana onun en sevdiği film olduğunu söylüyor ve bunun en iyi filmim olduğunu söyleyen birçok yönetmen var. bir şey üzerinde hiç bu kadar az çalışmadım ve hiç bu kadar çok tebrik edilmedim." demiş... giriş "var olmak, geçici bir illüzyondur." gelişme "hayat, müşterek bir imkansızlıktır." sonuç "ölüm, olağanüstü bir deneyimdir."

    sonra 2019 yılında en kısa uzun metraj filmi olan 50 dakikalık lux aeterna filmini çıktı. charlotte gainsbourg ve beatrice dalle'nin kendilerini cadılar hakkında bir film yaparken oynamalarına odaklanan bir üstkurmaca drama. "hepinizin sağlığı yerinde ama bir sara hastasının kriz sırasında hissettiği yüce mutluluğu hayal dahi edemezsiniz. o birkaç saniyelik saadet için bütün hayatımı verirdim." fyodor mihailoviç dostoyevski sözüyle başlıyor. 10 yıl önce izlediğim ve sonra ikinci hatta belki üçüncü defa izlediğim haxan (1922) filminden esinlenmiş. "tanrıya şükür ateistim." diye de bitiyor. bu lafı söylediğini okuduğum ilk kişi, en sevdiğim yönetmenlerden biri olan luis bunuel. sonra ricky gervais altın küre ödül töreninin kapanışında söylemişti. filmi izlerken bunuel'in çektiği simon del desierto kısa filmi de geldi aklıma. her iki film de favori filmleri listesinde.

    son olarak 2021 yılında vortex filmini yönetti. mihael haneke'nin amour (2012) filminden esinlenmiş. "beyni kalbinden önce çürüyecek olan herkese." diye başlıyor. yaşlılığın etkilerini yaşayan ihtiyar bir çift. ekranı ikiye bölmüş. korku filmlerinin usta yönetmeni ve iyi bir senarist olan dario argento ve noe'nin de benim de sevdiğim filmlerden biri olan la maman et la putain filminde oynayan françoise lebrun oynuyor.

    yazı içinde de geçen, izleyip etkilendiği ve filmlerini çekerken esinlendiği filmlerin kronolojik listesi:
    the birth of a nation - d. w. griffith (1915)
    haxan - benjamin christensen (1922)
    double indemnity - billy wilder (1944)
    lady in the lake - robert montgomery (1947)
    inauguration of the pleasure dome - kenneth anger (1954)
    psycho - alfred hitchcock (1960)
    homicidal - william castle (1961)
    simon del desierto - luis bunuel (1965)
    2001; a space odyssey - stanley kubrick (1968)
    the poseidon adventure - ronald neame (1972)
    la maman et la putain - jean eustache (1973)
    angst essen seele auf - rainer werner fassbinder (1974)
    the towering inferno - john guillermin (1974)
    salo o le 120 giornate di sodoma - pier paolo pasolini (1975)
    shivers - david cronenberg (1975)
    taxi driver - martin scorsese (1976)
    the shining - stanley kubrick (1980)
    possession - andrzej zulawski (1981)
    angst - gerald kargl (1983)
    snake eyes - brian de palma (1998)
    eyes wide shut - stanley kubrick (1999)
    memento - christopher nolan (2000)
    rize - david lachapelle (2005)
    amour - michael haneke (2012)
    victoria - sebastian schipper (2015)

    yazı içinde de kronolojik olarak yazdığım filmlerinin kronolojik listesi:
    carne (1991)
    seul contre tous (1998)
    irreversible (2002)
    enter the void (2009)
    love (2015)
    climax (2018)
    lux aeterna (2019)
    vortex (2021)

    kaynak: wikipedia, imdb